Deutsche Bank: TL tahvillere 10 milyar doların üstünde giriş olabilir
Merkez Bankası alışık olduğumuz biçimde kurlarla ilgili somut bir şey söylemekten yine kaçındı. Buna karşılık TL’nin değerlenmeye devam edeceği ve enflasyonla mücadeleye zarar vermeden rezerv artışını sürdürecekleri söylendi.
Merkez Bankası sürpriz yaparak 2024 enflasyon hedefini yüzde 36’dan 38’e çıkardı ama üst sınırı yüzde 42’de tuttu. Bu çok önemli bir değişiklik gibi gözükmezken, Merkez Bankası’nın açıkça söylemediklerinden yola çıkarak, mevcut faiz ve kur seviyesini devam ettirmek niyeti açıkça gözüküyordu.
Piyasaların enflasyon hedefi değişikliğinden çok, kurlar ve likidite yönetimiyle ilgili ipuçlarını beklediklerini söylemiştik. Merkez Bankası alışık olduğumuz biçimde, kurlarla ilgili somut bir şey söylemekten, yine kaçındı. Buna karşılık TL’nin değerlenmeye devam edeceği belirtilirken, rezerv hedefleri olmadığı ama enflasyonla mücadeleye zarar vermeden rezerv artışını sürdürecekleri söylendi. Buradan, Merkez Bankası’nın TL’nin değerlenmesini devam ettireceği sonucu çıkıyor. Ancak bunu yaparken, sabit tutup tutmayacağını ya da önümüzdeki dönem ne kadar bir değerleme hedeflediğini de söylemiyor.
Merkez yönetimi, TL mevduatla ilgili olarak, 1-3 ay vadede TL mevduat faizlerinin yüzde 67-68 olduğunu, mevduata reel faizin devam ettirileceğini söyledi. Ancak bu rakamın yıllık bileşik rakam olduğu, hatta geçen haftaki rakam olduğu çok açık. Son günlerde stopaj uygulamasının net getiriyi azaltmasının yanında, likidite eskisi kadar çekilemediği için TL mevduat faizlerinin düşmeye başladığı da ortada. Bu arada Merkez Bankası’nın söylediği gibi bankalar döviz kredisi kullanımını artırarak, TL mevduata olan ihtiyaçlarını daha da azaltıyor ve bu da faizlerin daha aşağı gelmesini beraberinde getirebilir. Buna rağmen Merkez Bankası’nın TL mevduatın reel getiri sağlaması için gerekirse ek tedbirler alacağını söylediğini gördük. Bu sözlerden, Merkez Bankası’nın fiili fonlama faizini yüksek tutmaya çalışacağı anlaşılıyor ama bunu nasıl yapacağının ipuçları pek alınmış değil.
Merkez Bankası genel olarak ilk üç aydaki gidişattan memnun olmadığını, 4 puanlık bir enflasyon sapması yaşandığını söylerken, Nisan ayından itibaren gecikmeli etkilerin görülmeye başladığını, yeterli sıkılığın olduğunu söylüyor. Bunun yanında tabi ki, “gerekirse ek sıkılaştırma yaparız” diye kararlı bir tutum sergilemeyi unutmuyor. Ancak herkes sunumdan, aslında Merkez Bankası’nın mevcut politika faizini yeterli gördüğünü, mevcut kur ve faiz seviyelerinin aynen devam ettirilmesi niyeti taşıdığını anladı. Şahsen, tam tersi savlar olsa da, Merkez Bankası’nın sadece birkaç ay için değil daha uzun bir süre, örneğin tüm yıl boyunca bu seviyelerde gitmek niyeti olduğunu düşünüyorum. Bazı iktisatçılar bunun önümüzdeki yıla da sarkacağını tahmin ediyorlar.
Peki, Merkez Bankası’nın niyeti bu olabilir de, önümüzdeki dönem beklenmedik yeni sonuçlar çıktığında tavrı ne olacak derseniz; bence hazırlık yapsalar bile bunun için net bir yanıtı şimdiden hazırlamış değiller. Örneğin son günlerdeki gibi; böylesine yoğun bir döviz akışını Merkez yönetimi, belli ki beklemiyordu ve bunu yönetmekte biraz sıkıntı çektiler. Hatta çekmeye de devam ediyorlar. Özellikle fonlama faizini, istemeden önemli ölçüde düşürmek zorunda kaldıklarını düşünüyorum. Zaten banka swaplarının geri dönüş sürelerinin bu kadar yoğun akıma göre dizayn edilmediği görülüyor. Bu nedenle fonlama faizi yüzde 48’lere kadar inerken, Merkez Bankası yönetimi sorular üzerine sıkılığını devam edeceğini, bu durumun geçici olduğunu, gerekirse ek önlemler alınacağını söylemek zorunda kaldı.
Peki, bu hücum aynı düzeyde bir süre daha devam ederse, yine rezervi artırıp kurları sabit tutmaya devam edebilecek mi? Dün de merak edilen konu olarak söylediğimiz; kurlar gerçekten dalgalanmaya bırakılır mı, bu kurlarda yeniden istikrarsızlık görüntüsü vermez mi. Örneğin kurlar aşağı gelir TL’nin değerlenmesi iyice artar da, bunun cari açığı artırıcı etki yapacağı anlaşılırsa, ne yapılacak? Kurları yoğun döviz arzını satın alarak sabit tutmaya devam ederse, bu arada swaplar da iyice azalacağı için, likiditeyi geri çekmekte zorlanmaz mı?
Bu soruların yanıtları Enflasyon Raporu ve sonrasında yapılan açıklamalara rağmen, hala netlik kazanmadı. Bizim, söylenmeyenlerden yola çıkarak, aslında ne demek istenildiğini anlamaya çalışmamız da bu yüzden.
Merkez Bankası sorular üzerine “kurlar serbest piyasada belirleniyor” diyor ama böyle olmadığını, çok sıkı bir kontrolle gidildiğini herkes biliyor. Belki Merkez Bankalarının kur politikaları olamayacağı gerçeğinden yola çıkarak, bunu söylemek zorunda kalıyor ama piyasalar da önlerini daha açık görmek istiyorlar.
Zaten somut bir açıklama beklenmemesine rağmen, 500 ve 1000 TL’lik banknotların ne zaman çıkarılacağı soruldu ve yine “duruma göre” denebilecek bir yanıt alındı. Ancak kendileri de biliyor ki; bu artık acil bir sorun haline geldi. Zamanlama için enflasyondaki seyri beklediklerini tahmin ediyorum ama umarım bu işi zamanında çok iyi araştırıp öğrenen ve operasyonu kusursuz yapan eski Merkez bankacılara, doğru zamanlama konusunda akıl sormuşlardır.
Özetle; Enflasyon Raporu’ndan önemsiz bir hedef değişikliği çıktı ancak piyasaların kafası, yanıt aradıkları asıl sorular konusunda netleşmedi. Umarız; son döviz hücumu gibi beklenmedik gelişmeler karşısında alternatifli senaryolar hazırlıyorlardır. Aksi takdirde işimiz zor; çünkü süreç belli ki, yeni büyük sürprizlere gebe.