HSBC’ye göre Merkez Bankası faizde yılı 250 baz puan artışla kapatacak
Küçük esnaf ve iç pazara iş yapan küçük ve orta boy işletme sahiplerinin asıl istediği enflasyonun geriletilmesinden çok mallarına olan talebin sürmesi ve enflasyon üzerinden zam yapıp satacakları bir iklimin olması.
Özel kesimde, özellikle küçük ve orta boy işletme sahiplerindeki “Reis bizi fazla üzmez” güveni devam ediyor. Seçim sonrasında uygulanacak politikalar konusunda bu yargının hâkim olduğunu, bu yargının özel sektörde son dönemde şahit olduğumuz “enflasyon fazla düşmez, kurlar da yakında artar” beklentisinde önemli rol oynadığını gözlüyoruz.
Merkez Bankası’nın bu hafta yapacağı Para Politikası Kurulu toplantısında yüzde 45 olan politika faizini değiştirmeyeceği tahmin ediliyor. Özellikle geçen ayki toplantı sonrası yapılan açıklama ile Merkez Bankası kendisini bağlamış durumda. Geçen aydan bu yana yaşanan gelişmeler nedeniyle “faizin artması gerekir” diye düşünmeye başlayan piyasa aktörleri bile buna rağmen Merkez Bankası’nın faiz artırmayacağı tahminini yapıyorlar.
Merkez Bankası’ndan faiz artışı beklentisinin olmaması “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yüzde 45’in üzerine çıkılmasına izin vermiyor” algısının da pekişmesine neden oluyor. Böyle bir sınırlama olup olmadığını bilmiyoruz, ama yaşanan gelişmeler “yine gerekenin yapılmayacağını” gösteriyor. Bu nedenle de geçen seçimden sonra olduğu gibi “Cumhurbaşkanı’nın para politikası ve faiz oranlarında belirleyici olduğu” görüşü, ister istemez hâkim oluyor.
Piyasa oyuncular gibi reel sektör temsilcileri de bu haftaki toplantıda faizlerin artırılmayacağını tahmin ediyor. Reel sektör temsilcileri açısından bu ay faiz artırılmış artırılmamış o kadar önemli gözükmüyor aslında. Şirketlerin asıl baktığı gelişmeler enflasyonda ve büyümede ne kadar düşüş olacağı, kurların ne kadar artacağı ve kendilerinin yüzde kaçtan kredi kullanacakları noktasında yoğunlaşıyor. Bu taleplerin detayına baktığınızda ise özellikle küçük ve orta boy işletmelerin ve ihracatçıların hemen hepsinin, kurların ve dolayısıyla enflasyonun çok fazla düşmesini istemediklerini görüyoruz. İhracatçılar “enflasyon düşsün ama kurlar artsın” derken aslında böyle bir ilişkinin var olamayacağını bile bile kurların artması konusunda her karşılarına çıkana lobi yapmaya çalışıyorlar.
Dediğimiz gibi özel sektör temsilcilerinin talepleri birbirlerinden farklılık gösteriyor. Küçük esnaf ve iç pazara iş yapan küçük ve orta boy işletme sahipleri daha çok talebin durmasından şikayetçiler. Onların istediği enflasyondan çok “mallarına olan talebin devam etmesi ve enflasyonun üzerinde zam yapıp satmaya devam edecekleri bir iklimin var olması” üzerine kurulu. Bu arada iki yıl öncesinde olduğu gibi kamu bankaları başta olmak üzere kendilerine enflasyonun çok altında krediler de verilirse, bunu yapan iktidardan daha iyisi olmaz.
Büyük sanayiciler ise artık enflasyonun düşürülmesi gerektiğini açık açık söylüyor. Tek hanede kalıcı bir enflasyona ulaşılmadığı takdirde ileriye dönük olarak rekabetçi bir yapıya kavuşamayacaklarını, teknoloji geliştirme ve iklim değişikliği değişimine ayak uyduramayacaklarını, bu nedenle önümüzdeki dönem için işlerinin çok zor olacağını görüyorlar. Bu kesimlerin görüşü; “istikrar programının sürdürülmesinin garantisi olarak IMF ile anlaşma yapılması da kabul edilmeli ve mutlaka bu yolda sonuna kadar gidilmeli.”
İşte bu nedenle, asıl olarak seçimlerden sonra gereken ekonomik kararlar ve yapısal tedbirlerin alınıp alınmayacağı önemli hale geliyor. Özellikle ticaret kesimine ve ihracatçılara baktığınızda; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iç talebin kısılması ve kurlar konusunda fazla üstlerine gelmeyeceğini düşünüyorlar. “Reis bizi fazla sıkıştırmaz, sıkıntıları görür bizi rahatlatır” görüşündeler.
Bu kesimin AKP’de başından beri etkili olduğunu, içlerinde birçok kişinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’la doğrudan ya da dolaylı biçimde konuşup piyasalar hakkında bilgi verdiğini biliyoruz. Bu kişilerin bazıları, İstanbul ve Ankara Ticaret Odası başkanları gibi kur, faiz, iç talep ve kredi kartları konusunda medyaya, sıkı para politikasına aykırı olmasına rağmen, açıktan demeç veriyor. Büyük bölümü ise AKP’de milletvekillerine ve parti yöneticilere baskı yapıyor, görüşebilenler Cumhurbaşkanlığı’na da bu konudaki düşüncelerini aktarıyor.
Bu kesimin siyasi otorite üzerinde baskı kurması normal. Ancak bu kesimin kararlarda etkili olması halinde önümüzdeki dönemde, yani seçim sonrasında gereken yapısal tedbirlerin alınması, bütçe disiplinin sağlanması, kurumsal kapasitenin geliştirilmesi gibi yapılması gerekenler konusunda fazla yol alınamayacağı da açıkça görülmeli.
Gerekenlerin yapılacağı konusunda Merkez Bankası’nın bu haftaki toplantıda alacağı kararın önemli olacağını da söylememiz gerekir. Bu hafta faiz artışı olursa piyasalar için sürpriz olur ama tahminlerden çok daha fazla, enflasyonla mücadeleye katkı sağlanmış olur. Büyük bir güven kazanımı elde edilir.
Böyle bir karar, seçim sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeterince sıkı olamayacağını düşünen kesimlerin de hayal kırıklığına uğraması anlamına gelir. Bu kesimlerin hayal kırıklığı da, bozulan enflasyon beklentilerini düzeltmek adına, çok önemli bir gelişme demektir.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor