Suicide Squad filminin en etkileyici bölümü hemen başta, Harley Queen’i hapishanede gördüğümüz o sahnedir…
Filmin kadın kahramanı Harley Queen, Joker’ın sevgilisidir…
Bana göre 21’inci Yüzyılın meydan okuyan yeni kadın simgesidir.
Onu hapishanede gördüğümüz bu ilk sahnede fonda bir şarkı çalmaktadır.
Lesley Gore’un “You Don’t Own Me” adlı parçası…
Bu şarkıyı ilk defa 16 yaşımdayken İzmir’de Çiğli Amerikan Radyosu’ndan dinlemiştim.
Yıl 1963’tü ve İngiliz Beat çocukları dünyayı sallamaya başlamıştı.
İşte tam o günlerde Amerika’da 17 yaşında bir kız bu şarkıyı söylemeye başladı….
“You Don’t Own me…”
17 yaşında bir kız erkeklere söylüyordu bu şarkıyı…
“Sen benim sahibim değilsin…” Ve olamazsın…
Bana ne yapacağımı, nasıl davranacağımı söyleyemezsin…
İngiltere’de aynı yaştaki çocuklar müzik devrimine başlarken Lesley Gore erkek egemen topluma karşı savaşını bu şarkıyla başlatıyordu…
Bugün 8 Mart Kadınlar Günü…
Dün başta Tansu ve kızım Gülümsün olmak üzere tanıdığım bütün kadınlara Youtube’dan Suicide Squad filminin bu sahnesinin videosunu gönderdim…
Bugün size işte bu şarkıdan çıkarak bir başka kadının hikayesini anlatacağım…
Bir Osmanlı kadınının hikayesini…
Ama o kadının hikayesine baştan değil en hüzünlü anından başlayacağım…
Google’a girip “Kırıkhan Nuriye Ulviye İlçe Halk Civelek Kütüphanesi” yazarsanız önünüze bir sayfa açılır.
Tam adresi şudur:
Kurtuluş, Bahadır Yalçın Sokak, 31440 Kırıkhan/Hatay…
Bu adresin hemen altında kırmızı fontlarla yazılmış şu yazıyı okursunuz:
“Kalıcı olarak kapalı…”
Bina 6 Şubat depreminde yıkılmıştır…
Epeydir unuttuğum bu ismi dün L’Oreal Türkiye’nin bana gönderdiği bir kitapçığı okuyunca tekrar hatırladım.
L’Oreal Türkiye 8 Mart Kadınlar Günü için çok güzel bir kitapçık hazırlamış.
Türkiye’nin İlk Kadın Hakları dergisi ‘Kadınlar Dünyasının’ bir tıpkıbasımı bu.
İlk sayısı 17 Nisan 1913 günü yayınlanmış.
1921 yılında ise yayın hayatına son vermiş.
Nuriye Civelek 1893 yılında Balıkesir’in Gönen ilçesinde doğdu.
Kafkasya göçmeni bir ailenin kızıydı.
Yoksul bir aile oldukları için babası eğitim alsın diye onu Yıldız Sarayı’na verdi.
Orada Saray terbiyesi aldı ve 13 yaşında İkinci Abdülhamid’in sütkardeşi Hulusi Beyle evlendirildi.
Bir “Ünzile” hikayesi yani.
Evlendirildiği adam kendisinden yaşça çok büyüktü ve Nuriye 20 yaşında dul kaldı.
Onun kadın olarak mücadelesi işte o günden sonra başladı.
1913 yılında Türkiye’nin ilk kadın dergisi olan ‘Kadınlar Dünyasını’ kurdu.
Balkan Savaşı hezimetini yaşayan Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşına girmeye hazırlanıyordu.
Kadınların hayatı şehit çocuklarına ve oğullarına ağıt yakmakla geçiyordu.
İşte böyle bir dönemde “Biz Osmanlı Kadınları” diyerek ayağa kalktı ve dergisinin ilk sayısını yayınladı.
Dergi kendini başlığının altındaki şu cümlelerle tanıtıyordu:
“Bilimsel, edebi, toplumsal hanımlara özgü günlük gazetedir. Sayfalarımız cins ve meslek ayırt etmeksizin muhterem Osmanlı hanımlarının eserlerine özgüdür.”
Burada “cins” kelimesi ile kastedilen şeyin ne olduğunu tam anlamadım.
Orijinali eski yazıyla yazıldığı için tam çıkaramadım.
Ama bildiğim şu.
Kafa tutan cesur bir kadındı…
Müslüman bir Osmanlı kadınının ilk fotoğrafını dergisinde o yayınladı.
İlk sayısının sunum yazısında şöyle bir bölüm vardı:
“Biz, bizi yanıltan yazarların sözlerine artık önem vermeyeceğiz. Kadınlar erkeklerin can yoldaşı imiş, hayat arkadaşı imiş, aklın, izanın tamamlayıcısı, yuvanın düzenleyicisi, çekip çevireni velhasıl hayat ortağıymış, daha bilmemne imiş.. Bunların hepsi yalan… Bu aldanma yüzündendir ki haklarımızı savunamayıp daima erkeklere esir bir şekilde işlevsiz kalmışız…”
Tam anlamıyla bir kadın başkaldırı manifestosu değil mi bu sözler…
Okudukça daha çok sevdim Nuriye Ulviye’yi…
Herhalde Müslüman Osmanlı kadınları arasında ilk feminist ve aktivist kadın oydu diye düşündüm.
Aile içi şiddete karşı ilk şiiri de o sayıda yine o yayınlamış, “Hicranlarımız” başlıklı şu dizelere bakar mısınız:
“Merhametsiz erkeklere
Şefkatimizdir size veren cüret
Hemcinsinize reva mı bu şiddet
Evliliğe yok mu sizde hürmet
Şu asırda çekilir mi bu zillet…”
Bu haykırışın üstünden 110 yıl geçti…
Bir başka “Bu asırdayız,” ama söyler misiniz ne değişti?
Bütün hayatı kadınlara yüksek öğrenim hakkı, çalışma hakkı, iş imkanı, eşit işe eşit ücret mücadelesiyle geçti.
Müslüman kadınlara zorunlu olan peçe yerine başörtüsü takma hakkının verilmesi için çalıştı.
Kiğılı Giyim 8 Mart Kadınlar günü için çok güzel bir blucin tasarlamış.
Cep kısmında kadın çalışanlar için şu sloganı okuyoruz:
“Eşit işe eşit ücret…”
Vitrinde bu sloganı görünce Nuriye Ulviye’yi hatırladım.
Demek ki onun başlattığı mücadeleyi 111 yıl sonra hala kazanamamış kadınlar.
Nuriye Ulviye Kurtuluş Savaşı’ndan sonra 1931 yılında Antakyalı bir doktorla evlendi.
Hayatlarının sonlarında Kırıkhan ilçesine yerleştiler…
Nuriye Ulviye Civelek 9 Nisan 1964 günü Kırıkhan’da öldü.
Bugün Hatay’ın Antakya kentindeki asri mezarlıkta yatıyor..
İstanbul Kadın Müzesi’nde de ona ayrılmış bir bölüm var…
Kocasının onun adına yaptırdığı kütüphanenin Google sayfasında ise işte o cümle yazıyor:
“Kalıcı olarak kapalı…”
Tanıdığım Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un o kütüphaneyi yeniden ayağa kaldıracağından eminim.
Lesley Gore’un şarkısı dünya feminist hareketinde hep bir ilk isyan şarkısı olarak dinlendi…
Sonra Gloria Gaynor ve Aretha Franklin’in “I Will Survive”ları, Cyndie Lauper’ın “Girls Just Want to Have Fun”ları geldi…
Sonra unutuldu…
Ta ki Hip hopçular gelip onun şarkısını çok daha isyankar bir üslup ve ritimle söyleyene kadar.
Saygrace ve G-Easy’nin hip hop versiyonu patladı.
Ve sonunda şarkı Suicide Squad filminde Harley Queen’in hapishanede meydan okuma şarkısı oldu.
“You Don’t Own Me” şarkısı bugün dünyanın müzik Pantheon’u sayılan Grammy Hall of Fame’e girdi…
Ve dünya kadınları her 8 Mart günü bu şarkıyı daha daha hissederek söylemeye başladı.