İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu beraberinde çok sayıda gazeteciyle Roma'ya gitti, Avrupa Oyunları'nı İstanbul'a getiren anlaşmaya imza attı. Gezide 10Haber de vardı ve uçaktaki davetli gazetecilerin portresi bir hayli farklıydı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Roma gezisini izleyen gazeteciler arasındaydım.
İmamoğlu’nun seçim etkisini gözlemleyebileceğimiz ilk dış gezisi bu.
Perşembe gecesi Roma’da kaldığımız otelde yemekten sonra bizlerle sohbet etti.
Bu uzun sohbetin ayrıntılarını dün okudunuz tahmin ediyorum.
Ben özetini söyleyeyim:
CHP’de bir Özgür Özel-Ekrem-İmamoğlu sürtüşmesinden medet umanlar herhalde pek aradıklarını bulamayacak.
Çünkü İmamoğlu “Genel başkanımız” dediği Özgür Özel’in iktidarla ilişkileri sürdürme ve normalleşme yolundaki girişimlerini “Tam desteklediğini” hatta bu konuda “Israr edilmesi” gerektiğini çok net bir ifade ile söyledi.
Seçimde elde edilen sonuç İmamoğlu’nun zaten bildiğimiz özgüvenini sanki daha da arttırmış.
Çok rahat.
Bu ülkede artık iki iktidar var. Biri merkezi iktidar, öteki yerel iktidar anlayışına gelmiş.
Ama bu iki iktidarın kavga etmesi değil, ülkeyi daha iyi bir yere götürmek için birlikte çalışması gerektiğini savunuyor.
Tam alamıyla bir “Sakin güç” duygusu veriyor çevresine.
Ağzından çıkan her cümlenin kesinlikle arkasında olduğu duygusu da buna dahil.
İstanbul’un işlerinin çözülmesi için bakanlara 20’ye yakın mektup yazmış.
Seçimde kazanılan zaferin ilk etkisini onunla birlikte gelen gazetecilerde görüyorsunuz.
Türkiye’de gazeteciler ikiye ayrılır.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Airbus 330 veya Boeing 747’sine girebilenler ve giremeyenler.
31 Mart’tan sonra öyle görünüyor ki, üçüncü bir gazeteci tipi de ortaya çıkıyor.
Saraçhane Boeing 737’sine binenler.
İki uçak arasındaki ilk fark, A 330’un “Cumhurbaşkanlığı uçağı” olması.
İmamoğlu’nun önceki gün Roma’ya geldiği uçak ise Türk Hava Yolları’nın bir charter uçuşu.
Bu defa ben de bir B 737-800 gazetecisiyim.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Boeing 737 uçağı ile Roma’ya giden gazeteciler arasındaydım.
Uçakta busines, ekonomi farkı yok.
İmamoğlu ve eşi Dilek Kaya İmamoğlu önde, daha geniş iki koltuklu bölümdeydi.
Biz gazeteciler ise arka tarafta üç koltuklu bölümdeydik.
İkinci ve çok önemli fark şu
Cumhurbaşkanının A330 ve B747 uçaklarına binebilen gazeteciler çok farklı bir profile sahip.
Cumhurbaşkanı’nın İletişim Başkanlığı uçağa kabul edilen gazetecileri klasik medyadan seçiyor.
Yani tirajları bir iki bini geçmeyen gazetelerin mensupları bile davet ediliyor.
Veya iktidar medyası denilen televizyon kanallarının temsilcilerini alıyor.
B 737’de ise durum tamamen farklı.
Çoğu Ruşen Çakır, Nevşin Mengi gibi bağımsız yayıncılar (Fatih Altaylı’nın yurt dışına çıkış yasağı olduğu için gelmesi mümkün olmamış) ve internet haber sitesi çalışanı bir grup gazeteci var uçakta.
Ancak AA, IHA, Türkiye Gazetesi, Hürriyet, Milliyet ve Posta gibi gazetelerden spor yazarları da davet edilmiş.
Yani iktidara yakın medyayı dışlayan bir akreditasyon sistemi uygulamamış.
Hemen bir gözlemimi aktarayım.
Buradaki gazeteciler akşam İmamoğlu ile yapılan sohbette konularına çok hakim olduklarını gösteren çok önemli ve ilginç soruları hiç çekinmeden sordular.
Bu da iki uçak arasındaki önemli bir farktı.
Uçaktaki 36 gazetecinin tam listesine bakarsanız anlattığım farkı daha iyi görebilirsiniz.
İsmail Saymaz, Sözcü;
Alişer Delek, Sözcü TV Genel Müdürü;
Barış Pehlivan, Cumhuriyet;
Kürşad Oğuz, HalkTV;
Nevşin Mengü, YouTube yayıncısı ve Now TV programcısı;
Gülşah İnce, Gazeteci;
Ertuğrul Özkök, Gazeteci;
Ayhan Dursun, Gazeteci;
Can Özçelik, Gazeteci;
Yavuz Oğhan, Gazete Pencere;
Erkut Öztürk, Tivibu;
İsmail Er, Hürriyet;
Murat Ağca, Sports TV;
Ali Emre Dedeoğlu, NTV Spor;
Mustafa Karagöl, İHA;
Uğur Demirkırdı, DHA;
İlhan Uzundurukan, Sports TV;
Mehmet Fatih Duman, AA;
Mehmet Ayan, HaberTürk;
Elvan Arat, NowTV Spor;
Bağış Erten, Eurosport
Attila Gökçe, Milliyet;
İbrahim Seten, 343;
Faik Gürses, Posta;
Şükran Albayrak, Tivibu;
Ercan Yıldız, Türkiye;
Banu Yelkovan, Sspor – Nutspor;
İbrahim Varlı, Birgün;
Merve Toy, YouTuber; Onnik Azinyan, Tele1;
Oğuz Koloğlu, KRT;
Burcu Biçer, Açık Radyo;
Cüneyt Muharremoğlu, 10Haber;
Ruşen Çakır, Medyascope;
Müge İplikçi, Yazar;
Erkut Tekin, CTGN Türk;
Yakır Mizrahi, Bein.
İBB Başkanı İmamoğlu, burada her sohbetinde merkezi hükümetle iyi ve yapıcı işbirliğinin gereğine dikkati çekti.
Türkiye’de merkezi iktidar ile yerel iktidar arasında böyle iyi bir normalleşme adımı atılmaya başlanmışsa, Cumhurbaşkanının gazeteci akreditasyon stratejisini bu yeni duruma uygun bir biçimde gözden geçirmesi gerginliklerin daha da azaltılmasına yol açabilir.
Cumhubaşkanı akreditasyonu biraz gevşetirse, o gazetecilerin kendisine düşman olmadıklarını bizzat kendisi gözlemleyebilir.
Bu arada İmamoğlu’nun iletişim ekibi de Sabah grubundan ve TRT’den gazetecileri listeye alırsa, 31 Mart anlayışı çok raha açıkça görülecektir.
İmamoğlu ve İBB uzun süreden beri Avrupa Oyunlarını İstanbul’a getirmek için çaba harcıyordu.
Sonunda bunun ilk adımı atıldı.
Böylece Olimpiyatlara giden en önemli spor buluşmalarından biri İstanbul’da yapılacak.
Siz buna Avrupa Olimpiyatları da diyebilirsiniz.
Ben size bu tarihi imzanının atıldığı bina ve tarihi mekanı böyle tarihi bir imza için açan Roma Belediye Başkanı ile ilgili bazı bilgiler vereyim.
İmza töreni Roma’nın en tarihi bölgesinde bulunan Sala della Promometeca’da yapıldı.
Bu salon, Roma’da Belediye Başkanını oturduğu yer.
Şehrin tarihi kalıntılarının ve ünlü Colllesium’un bulunduğu geniş alana bakıyor.
Bu bölgeyi bu taraftan ve yukardan ilk defa görüyorum.
Çok etkileyici.
Salon tam bir Visconti filmi dekoru gibi.
Kendimi Leopard filminde hissettim.
Bazen bir belediye başkanı sadece bir belediye başkanı değildir.
Oturdukları koltukları ve temsil ettikleri şey, herhangi bir belediye başkanı sınırlarını çok aşar.
Artık kim ne derse desin İmamoğlu’nun Türk siyasetinde, İstanbul Büyükşehir belediyesini aşan bir anlamı ve yeri var.
İmamoğlu’na Avrupa Oyunları imza töreni için bu salonu tahsis eden Roma Belediye Başkanı Roberto Gualtieri de öyle.
İtalya’da belediye başkanları “Mayor” olarak anılıyor.
Ama Roma Belediye başkanının farklı bir statüsü var.
Çünkü Roma şehrinin statüsü farklı.
Onun ünvanı “Lord Mayor.”
Gualteri İtalyan siyasetinde farklı ve önemli bir yere sahip.
İlginç bir kariyeri var.
1966 yılında Roma’da doğmuş.
Yani 58 yaşında.
Sapienze Üniversitesi’nde Edebiyat ve Filoloji okumuş.
Tarih alanında doktora yapmış.
Komünist Partisinden gelenlerin kurduğu Demokratik Partinin kurucuları arasında.
Bugün siz nesiniz diye sorulduğunda “Keynesçi bir Sol demokratım” cevabını veriyor.
En çarpıcı özelliklerinden biri yarı profesyonel bir Bossa Nova müzisyeni olması.
Brezilyalı şarkıcı Rosalia de Souza ile birlikte yaptığı plakları var.
Siyasi kariyerine gelince…
Bir kere eski bir Hazine ve Ekonomi bakanı.
Avrupa Parlamentosunda milletvekiliyken çok önemli bir yere sahipti.
Komünist Partisi’nden gelen sol demokrat bir partinin başkan adayı olarak seçildi.
İtalyan komünist hareketinin en büyük düşünürlerinden biri olan Antonio Gramsci’nin adına kurulan Gramschi Vakfının uzun yıllar direktörlüğünü yaptı.
Avrupa Parlamentosunda çok önemli görevler aldı.
Bu arada Fransa’da 1968 Mayıs olaylarının liderlerinden Daniel Cohn Bendit’le aynı komisyonlarda birlikte çalıştı.
İtalya siyasette aşırı sağa yönelirken, o 2021’de Roma belediye başkanlığına aday oldu.
Ve öyle bir konjonktürde hem de oyların yüzde 60.2’sini alarak başkan seçildi.
Bu anlaşma Roma’da, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın AB tam üyelik müzakereleri için attığı imzadan sonra Türkiye’nin ve İtalya’nın seçilmiş iki temsilcisi arasındaki bu seviyedeki ilk imzaydı.
İmamoğlu işte bu belediye başkanı ile buluştu.
Biri bugün Eski Roma İmparatorluğunun başkentinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük şehrinin başkanı.
Öteki Eski Roma İmpatorluğunun ve Yeni İtalya’nın başkentinin seçilmiş başkanları.
Tabii ki iki şehri birbirine bağlayan bu tarihi geçmişi nasıl bugün birbirine bağlayacaklarını konuştular.
Roma Belediye başkan 1988’de bir arabayla eski Yugoslavya toprakları üzerinden İstanbul’a gelmiş.
“Benden önceki başkan karşı olduğu için Olimpiyatları Paris’e kaptırdık. Ben Olimpiyatçıyım o nedenle İstanbul’un adaylığını destekliyorum” demiş.
Akşam yemekten sonra otelin terasında sohbet ederken bir şey öğreniyorum.
Ekrem İmamoğlu kalem meraklısıymış.
Ve Hürriyet’in ünlü kültür yazarı Doğan Hızlan gibi kalemlerini yanında taşırmış.
En ilginci de bu kalemleri taşımak için kullandığı çanta.
Üzerinde Che Guavera deseni vardı.
Gramsci’ci Roma Başkanı ve Che kalem çantalı İstanbul Belediye Başkanı…
Avrupa’da yerel iktidarlar renkleniyor.
Bu çok güzel bir şey.
İmza töreninden önce kaldığımız otelde bir ara İmamoğlu ile sohbet ediyoruz.
Biraz sonra Beşiktaş Kulübü Başkanı ve Olimpiyat Komitesi üyesi Hasan Arat bize katılıyor.
Hasan Arat ilginç bir başkan.
Ligi ikinci bitiren Fenerbahçe’de yüzler asıkken, Beşiktaş Kulübü başkanı hep neşeli.
Biraz sonra Avrupa Olimpiyat Komitesi Başkanı Sypiros Capralos bize katılıyor.
O da Arat gibi neşeli. Kyrov Avrupa Oyunları sırasında dostlukları oluşmuş.
Arat’a, “Başkan senin kulübün durumu üzüyor bizi” diye takılıyor.
Capralos koyu, hatta fanatik bir Olimpiakos taraftarı.
Tabii o Beşiktaş Kulübü Başkanına bu sözleri söylerken, Türkiye Milli Olipmipayat Komitesi’nin Başkan Yardımcısı Ali Kiremitçioğlu da, yüzünde hafif alaycı bir gülümseme ile izliyordu.
Kiremitçioğlu koyu bir Galatasaray taraftarıdır.
Konuyu başka bir tarafa çekmek için bir Fenerbahçeli olarak ben devreye giriyorum ve Final Four’la ilgili tahminimi söylüyorum.
“Biz Panatiakos’u yenip finala kalırız. Siz de Real Madrid’i yenersiniz ve finali bizle siz oynarsınız.”
Tabii son tahiminimi de ekliyorum.
“Biz bu yıl Real Madrid’i epey yendik. Neticede Final Four’da kupayı biz alırız.”
“O kadar iddialı olma” diyor.
Hasan Arat son günlerde cep telefonundaki AI (yapay zeka) uygulamalarına takmış.
Oradan çeşitli maharetlerini gösteriyor.
Bir ara AI uygulamasına “Ekrem İmamoğlu hangi takımı tutuyor” diye soruyor ve sonra İmamoğlu’na uzatıp sesli olarak dinletiyor.
Tam işitemedim ama galiba uygulamadan “Trabzon” gibi bir cevap geliyor.
İmamoğlu “Ben Trabzonluyum onu demek istiyor” diyor.
Ben kendi payıma onun içinde bir Fenerbahçelilik yattığına inanıyorum.
Ama o hangi takımı tuttuğunu söylemiyor orada.
Önceden yayınlanan programda, Türkiye’nin Roma Büyükelçisi Ömer Gücük’ün imza törenine katılıp katılmayacağı belli olmadığı için o konu biraz üstü örtülü geçiştirilmişti.
Büyükelçi böylesine önemli bir imza törenine gelmedi.
Ankara’dan mı talimat geldi, kendi insiyatifini mi kullandı bilmiyorum.
Ama gelmemesini ben kendi payıma yadırgadım.
İmamoğlu ilginç bir karakter.
Böyle şeylerden hiç alınmıyor.
İmza töreninden sonra Türkiye’nin Roma temsilciliğine gidip Büyükelçiyi ziyaret etti.
Akşam ziyarette büyükelçinin gelmemesi konusunun açılıp açılmadığını sorduk.
“O konuya girilmedi. Büyükelçi sanat konuları ile ilgili. Daha çok sanat konularını konuştuk” dedi.
Ben büyükelçinin bu imza töreninde bulunmak istediğini tahmin ediyorum.
Ama talimat Ankara’dan gitmediyse ve büyükelçi kendi isniyatifi ile gelmediyse bu da bende büyük düşkırıklığı yaratırdı.