Ukrayna ortodoks kilisesi ikiye bölündü, Ukrayna da Rus yanlısı kiliseyi kapatmaya hazırlanıyor. Tam da o gün Hürriyet'te yayınlanan tam sayfa bir ilan nedense kimsenin ilgisini çekmedi. Neydi o ilan ve daha önemlisi kimdi o ilanı veren kişi?
Önceki gün bir arkadaşım aradı ve “Bugün Hürriyet’teki ilanı gördün mü” diye sordu.
Hürriyet’i internetten okuyorum ve orada öyle bir ilan gözüme çarpmamıştı.
Birazdan bana kağıt baskıdaki ilanın fotokopisini geçti.
Tam sayfa bir açık mektuptu.
Altında bir yerde ‘Bu bir ilandır’ yazıyordu.
Mektup şu ifade ile başlıyordu:
“Patrik Cenapları
Ekümenik Patrik
342 20 Fener Haliç
İstanbul, Türkiye…”
Fener Patriği Bartholomeos’a yazılmış bir açık mektuptu.
Üstünde 12 Ağustos 2024 tarihi vardı.
Girişte şöyle dikkat çekici bir ifade daha var:
“Bu mektubu Zat-ı Alinize göndermiş olduğum 8 Ağustos 2024 tarihli mektubuma ek olarak kaleme alıyorum.”
Tabii bu girişi okuyunca aklıma gelen ilk soru şu oldu:
“Patriğe bu görüşlerini daha önce mektupla bildirdiğine göre şimdi bunu niye bir de gazetede tam sayfa ilan olarak yayınlatma ihtiyacı duyuyor ki?”
Bulabildiğim cevap şu oldu:
Demek ki yazdığı mektuptan sonuç alamamış, şimdi bunu Ankara’nın ve Türk halkının gözünde de bilinir hale getirip daha güçlü baskı kurmak istiyor.
Çok tuhaf bir ilandı ve bana sanki şifreli bir tehdit mektubu gibi geldi.
Diplomatik bir dil kaygısıyla çok acemice yazılmış hissi veriyordu.
Türkçeye kötü çevirisi de mektubu iyice içinden çıkılmaz hale getiriyordu.
Dediğim gibi Patrik Bartholomeos’a yönelik üstü örtülü bir tehdit havası vardı.
Arkadaşım bana öğleden sonra saat 14 civarında mesaj attı.
Demek ki o saate kadar Türkiye’de bir tek gazeteci bunu görmemiş.
Gören de ciddiye almamış…
Bu da klasik medyanın bitmekte olduğunun açık ispatı.
Çünkü klasik medyanın eski günlerinde olsa o saate kadar bu ilan mektubu didik didik edilirdi.
Acaba Hürriyet’i mi ciddiye almadılar?
Yoksa mektubu yazan kişiyi mi?
Üçüncü bir ihtimal de şu:
‘İçeriği Türkiye ile ilgili değil’ deyip önemsemediler…
Böyle düşünüyorlarsa onlara şunu söylemeliyim:
Bu ilanın yayınladığı gün, yani önceki gün, bana ulaştığı saatlerde Ukrayna Parlamentosu öyle bir kanunu oyluyordu ki…
Onu bilselerdi, bu mektubun Ukrayna ile Rusya arasında iyice kızışacak bir ‘din savaşının’ balistik silahı olduğunu da anlarlardı.
Rusya ilk balistik füzesini Türkiye’de Fener Patrikhanesine atmıştı.
Resmen ‘Sen bu savaşta Ukrayna kilisesinin yanından durma’ diyordu.
Ve bu uyarıyı da ‘Ankara’yı arkasına alarak yaptığını’ açıkça hissettiriyordu.
Mektubu yazan kişinin adı Robert Amsterdam.
1956 doğumlu bir Kanada vatandaşı.
Tam adı şu:
Robert ‘Bob’ Ross Amsterdam…
Washington D.C ve Londra’da şubeleri bulunan “Amsterdam&Partners” adlı bir hukuk firmasının kurucusu ve ortağı.
Geçmişine baktığınızda biraz “Sorosvari” çalışmalar içinde olduğunu görüyorsunuz.
Vikipedia’a yazılanlara göre Venezuela, Nijerya ve Endonezya’da diktatörlük mağduru insanların ve siyasetçilerin savunmalarını yapmış.
Ama 2003 yılından itibaren ilgi alanı Rusya’ya kaymış.
Önce Rusya’nın dev Yukos şirketinin Putin’le anlaşmazlığa düşen eski CEO’su Mikhail Khodorovsky’nin savunmasını yükleniyor.
Ancak Khodorovsky sekiz yıl hapise mahkum ediliyor.
O gece Rusya’da kaldığı otelde tutuklanıyor ama nasılsa kurtuluyor.
İşte o noktadan itibaren Rusya ile ilişkileri de farklı bir yola giriyor.
Sonunda onu bugün Ukrayna’da Kiev kilisesi ile Moskova kilisesi arasındaki büyük savaşta Rus kilisesinin yanında görüyoruz.
Daha doğrusu lobicisi olarak.
Bu arada ‘FBI’ın 2016 yılından önce Trump’ın Rus finansal çevreleri ile ilişkisini bildiğini’ söylediği bir de mülakatı var.
Böyle biraz anlaşılması zor bir karakter.
Kimine göre ‘karanlık’ kimine göre ‘ciddiye alınmayacak’ bir şahsiyet.
Ancak o kadar basit değil.
İlanı yazan kişi mektupta “Cumhurbaşkanı Erdoğan’la derin ilişkileri bulunduğunu” yazıyor.
Acaba ‘derin’ kelimesinin türkçede pek makbul bir sıfat olmadığını bilmiyor mu?
Veya tercümede mi bir yanlışlık var…
Bilmiyorum…
Ama Patriğe yazılmış bir mektupta kullanılmasının pek de masum olmadığını söyleyebilirim.
Bu konuda ilginç bir bilgi daha var.
Bob Amsterdam Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir Washington ziyaretinde onunla birlikte giden gazetecilerle tanıştırılmış.
FETÖ’ye karşı lobici olarak sunulmuş.
Türkiye’nin resmi lobicisi olduğu tezi doğru denebilir.
Ayrıca mektubun içeriği ile hiçbir ilgisi yokken, durup dururken FETÖ darbesini anlatıyor, FETÖ’ye karşı nasıl mücadele ettiğini söylüyor.
Bu da Patriğe yazılan mektupta “Bak Ankara’da sağlam ilişkilerim var” izlenimi uyandırıyor.
Mektubun ağırlığını arttırmaya yönelik terminolojik bir taktik olduğu anlaşılıyor.
Bir de şu izlenimi veriyor:
FETÖ’yle hukuki mücadelede Türkiye’nin lobiciliğini yapıyor.
Vikipedia’da onun adına açılan sayfaya bakarsanız bu konuda Türkiye ile bir anlaşması da var.
Nereden bakarsanız bakın esrarengiz bir kişilik ve çok tuhaf, alışık olmadığımız bir ilan.
Mektubun içeriğini de anlatacağım ama önce bir noktaya aydınlık getireyim.
Yıllarca gazete yöneticiliği yaptım.
İlan servisine böyle bir talep geldiği zaman ilk işi onu yazıişlerine sormaktır.
Acaba dedim, “Ahmet Hakan bu ilan hakkında bilgilendirildi mi?”
İkincisi ilanın metni hukuk servisine gönderilir.
Bir sakınca var mı diye sorulur.
Mesela yazan kişi mektupta Patrik’ten ‘ Ekümenik’ olarak söz ediyor.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti Devleti Patriğin ekümenik sıfatını tanımıyor.
Türkiye’de klasik medyanın durumunu biliyoruz.
İktidara yakın bir gazete böyle bir ilanı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a sormadan asla yayınlayamaz.
Onlar oraya sordu mu bilmiyorum ama ben Ankara’a birkaç ilgili yere sordum.
Onların bile ilandan haberi yoktu.
Peki Hürriyet bunu nasıl yayınladı?
Bir kanaldan bana ‘İki katı ücret alarak yayınlamışlar’ dedikodusu geldi.
Ancak dikkatle okuduğum zaman tecrübem bana ‘Beş katı ücret alınsa da öyle kolayca yayınlanacak bir ilan değil bu’ dedi.
Mutlaka bir yerlerden görüş alınmıştır diye düşündüm.
Bunu düşünmeme neden olan şey de mektubun içindeki önemli bir istihbarat oldu.
Yayınlanan ilanda Türk medyasının pek üzerinde durmadığı bir bilgi var.
İlk ve ikinci mektubun yazıldığı günlerde Ukrayna Ortodoks kilisesinden bir heyet Fener Patriği Bartholomeos’la görüşmek üzere İstanbul’a gelmiş.
Tabii ki konu Ukrayna Ortodoks kilisesinin Moskova’dan koparak Fener Patrikhanesine bağlanması ve böylece dini konularda Rusya’dan özgürleşmesi.
Aslında bu 30 yıl önce başlayan bir savaş.
Ukrayna kilisesi Moskova’dan kopup Fener Patrikhanesine bağlanmak istiyor.
Ukrayna-Rusya savaşı başlayınca bu konu çok önemli hale geldi.
Çünkü Ukrayna’da kilise ikiye bölünmüş durumda.
Kiliselerin bazıları hala Moskova’ya bağlı çalışıyor.
İktidar ise bu kiliseleri Rusya lehine çalışmak hatta casusluk yapmakla suçluyor.
Zelenski’nin işi ise zor.
Çünkü kendisi Yahudi ve bu konuda tavır alması kolay değil.
Ancak yönetimdeki ortodoks Ukraynalılar ısrarcı.
İstanbul’daki heyetin attığı adımlar bu nedenle özel bir önem kazanıyor.
Tam bu noktada yukarda bahsettiğim zamanlama daha da dikkat çekici hale geliyor.
20 Ağustosta, yani Hürriyet’te bu ilanın yayınlandığı gün Ukrayna Parlamentosu Rusya yanlısı kiliselerin üst örgütünü yasaklayan bir kanunu oyladı.
Şimdi Zelenski bu kanunu onayladığı gün bundan böyle Rusya yanlısı kiliseler ve din insanları ihanet suçundan yargılanabilecek.
Bilmiyorum Hürriyet yönetimi yayınladıkları ilanın sonuçlarının nereye uzandığının farkında mı…
Ama asıl soru şu…
Ankara bu ilanın farkında mı…
Farkındaysa bunun üstünde ‘Türkiye Türklerindir’ yazan bir gazetede tam sayfa yayınlanması ne anlama geliyor?
İki kat ücret getiren iyi bir iş mi…
Önemsememek mi…
Farkında olmamak mı…
Bay Bob’la ‘Fevkalade faydalı bir işbirliği mi…’
Yoksa benim kafamdan uydurduğum bir komplo teorisi mi…