Geçen ay yeni nesil ‘BioNTech’ Covid aşısı oldum.
Covid’e karşı beşinci aşımdı.
Okuduktan üç gün sonra ise karşıma o haber çıktı.
Aynı haberi daha 5 gün önce yine okudum.
Son iki hafta içinde en az 15-20 yerde gördüm bu haberi…
Bana resmen ”Beş yıl içinde öleceksin” diyen bir açıklamaydı bu.
Üstelik açıklamayı yapan Kanadalı bir doktordu.
Adam açık açık şunu söylüyor:
“Çok üzgünüm, ağlıyorum. Aşının yan etkisi olarak ‘Miyokardi’ teşhisi konan insanların yarısı 5 yıl sonra, diğer yarısı da 10 yıl sonra ölecek.”
Daha haberin sonuna gelmeden bir hesap yaptım.
Bugüne kadar 5 Covid aşısı oldum.
Demek ki 5 yıl içinde öleceğim kesin…
Üstelik çevremde bu sözlere inanmaya hazır onlarca insan var.
İşte bu paniği yaşarken, benim de doktorum olan Prof. Melih Us’un X hesabından paylaşılan bir mesaj geldi.
Beş yıl içinde ölecek miyiz?
Prof. Us, Covid pandemisi yıllarında televizyonlarda seyrettiğimiz en itibarlı uzmanlardan biriydi. Hepimize maske takmanın önemini anlatan ve ikna eden isimdi.
Benim gibi panik yaşayanlara Prof. Us’un o paylaşımını aynen aktarıyorum.
Herkese duyuruyorum ki;
(*) BİR: “Covid 19 aşılarının kalp kası hasarına sebep olduğu ve bu sebeple önümüzdeki yıllarda birçok insanın hayatını kaybedeceği iddası olan Dr Alan Shoemaker bu iddaları nedeniyle soruşturulmaktadır ve lisansı askıya alınmıştır.”
(*) İKİ: “Bu açıklaması yeni değildir. Ağustos ayında yaptığı açıklamalar ülkemizde bugün gündem olmuştur.”
(*)ÜÇ: “ Dr Alan’ın bahsettiği iddalar bilimsel olarak geçerli olmayıp, toplum sağlığına yönelik ciddi bir tehdit olarak değerlendirilmiştir.”
(*) DÖRT: “Dr Alan ile ilgili başlatılan soruşturmanın başlangıç bölümünü aynen bilginize sunuyorum:”
Prof. Melih Us hepimize “Beş yıl içinde öleceksiniz” diyen doktor hakkında başlatılan soruşturmanın belgelerini de yayınladı.
İşte o belgede yazılanlar:
“8 Ağustos 2023’te Ontario Doktorlar ve Cerrahlar Koleji’nin Soruşturma, Şikayetler ve Raporlar Komitesi tarafından Dr. Shoemaker hakkında belirlenen suçlamalar şunlardır:
Anlayacağınız adamın yaptığı bir tür insanları paniğe uğratacak yalan yanlış iddiaları ortaya atmak.”
Bu açıklamayı okurken geriye 3 yıl öncesine döndüm.
Hastanelerin yoğun bakım servisleri dolup taşıyor. Bir çok tanıdığımızın entübe edildiği haberleri geliyor; Bazılarını kaybettiğimizi öğreniyoruz.
ABD, İtalya, İngiltere, Avrupa gibi dünyanın en gelişmiş ülkelerinde inanılmaz bir çaresizlik var.
Evlerimizden çıkamıyoruz.
Sonra bu aşı geliyor…
Belki bir çoğumuz bu aşılar sayesinde hayattayız.
Ama dünyada hızla yayılan ve gerçek bir sosyal epidemiye dönüşen “Komlo teorisyenliği” ve “Modern hurafeler…”
Mutasyona uğramış virüslerle savaşımız daha uzun yıllar sürecek.
Kendimizi bu hurafelerden koruyamaz, aşı olmazsak, belki o zaman bir çoğumuz 5-10 yıl içinde ölecek.
Spotify bu yıl gerçek bir salgına yol açtı.
Kişisel sayfanızın müzikal kimliği …
En çok hangi şarkıları dinleriniz, en sevdiğiniz sanatçı; Kaç dakika müzik dinlediniz; En çok hangi gün müzik dinlediniz.
Çevrenize biraz dikkat edin.
Herkes birbiriyle Spotify’ın gönderdiği müzikal alışkanlık ölçümlerini paylaşıyor.
Bazı arkadaşlarımın gönderdiği sayfaları incelerken hayretler içinde kalıyorum.
Muhafazakar görüşleri ve müminliği ile tanıdığım bazı arkadaşlarımın dinlediği müziklerin benimkinden hiç farklı olmadığını görüyorum.
Acaba diyorum;
Spotify bizim sakladığımız gerçek kimliklerimizi, dışarı karşı kendimizi anlatırken çizdiğimiz siyasi profilin aslında sahte olduğunu mu anlatıyor bize…
Yedi sekiz yıldır Spotify, Netflix gibi “Streaming” devrimini yazıyorum.
O yüzden rahmetli Hıncal Uluç’dan epey fırça yedim.
O kağıt medya tüketiminde kalmıştı ve benim streamingden bahsetmeme çok sinirleniyordu. Hatta patronlarıma bile şikayet ediyordu beni…
İşte geldiğimiz nokta.
Spotify, Apple Music, Deezer, Netflix, Disney Plus, Amazon Prime, BluTV, Exxen artık günlük hayatımızın en önemi olgularından biri.
Ve bunlar ölçülebilir kültürel alışkanlıklarımızı açıkça ortaya koyuyor.
Hep diyorum ya…
İnsanoğlunun müzik tarihinde hiçbir akım, Hip Hop kadar bütün dünyanın en derin kültürel damarlarına işlememiştir.
Bazıları bunu abartılı buluyordu.
Nihayet Türkiye’nin “Muhalif muhafazakar ” medyası da bu konuya girdi.
Bugüne kadar okuduğum en iyi ve en derin “Hip Hop” analizlerinden birini dün Karar Gazetesinde okudum.
Yıldıray Oğur’un yazısını “Milli ve Yerli” üzerine kafa yoran herkese tavsiye ederim.
Müthiş bir ‘Türk Hip Hop’u ve Arabesk ilişkisi’ analizi…
Sosyoloji derslerinde okutulacak kadar güzel.
3 Aralık 2024 - Dün gece Türkiye’nin en prestijli ödülü tarihimizin en büyük başarısızlığına verildi
1 Aralık 2024 - Cumhurbaşkanı nerede konuşacak? Caminin avlusunda mı, minberde mi?
30 Kasım 2024 - Antakya’da 2000 yıl arayla ayakta kalan iki duvarın sırrı
29 Kasım 2024 - Master Chef sorusu: Bir Michelin şefinin tam teşekküllü kestane menüsü nasıldır?
28 Kasım 2024 - Rahmi Koç: İşadamıyım ama hayatım beş kuruş bile getirmeyecek üç işle geçiyor