Ciddiye aldığım 3 anket şirketinden biri olan PanaromaTR'nin Haziran araştırmasına göre CHP, 31 Martta elde ettiği birinci parti olma konumunu koruyor. Bu sonuçlar bize 22 yıllık AKP döneminin artık sonuna geldiğimizi söylüyor.
Dün önemi çok önemli bir anketin sonuçları geldi.
İlke olarak seçim anketi yayınlamıyorum.
Ancak bu ankette öyle bir sonuç vardı ki…
Pek çoğumuzun en merak ettiği soruya cevap veriyordu.
Neydi bu soru ve cevabı…
İşte sırf o nedenle bu anketi yayımlıyorum..
Türkiye’de işini ciddi yapan ve güvendiğim üç araştırma şirketinden biri olan Panorama’nın Haziran ayı anketi sonuçları bunlar…
Panaroma şirketinin 7-14 Haziran 2024 tarihleri arasında 2160 denek üzerinde yaptığı araştırmaya göre;
Bugün seçim yapılsa partilerin alacağı oy oranları şunlar:
(*) BİRİNCİ PARTİ: CHP Yüzde 35
(*) İKİNCİ PARTİ: AKP Yüzde 32.1
(*) ÜÇÜNCÜ PARTİ: DEM Yüzde 9
(*) DÖRDÜNCÜ PARTİ: MHP Yüzde 7.1
(*) BEŞİNCİ PARTİ: Yeniden Refah Yüzde 6
(*) ALTINCI PARTİ: Zafer Par. Yüzde 3.6
(*) YEDİNCİ PARTİ: İyi Parti Yüzde 2.7
(*) SEKİZİNCİ PARTİ: İşçi Partisi Yüzde 1.4
(*) DİĞER: Yüzde 3.2
Sandık kurulsa durum bu.
Galiba hem iktidara hem muhalefete oy verenlerin cevabını anket sonucundan çok daha fazla merak ettiği asıl soru şu:
31 Mart seçiminde oluşan tablo aynen devam ediyor mu?
Yani CHP’nin birinci parti konumunda, AKP’nin ikinci konumda olması durumu üçüncü ayın sonunda değişti mi değişmedi mi?
Haziran ayı anketinin özel önemi işte burada kendini gösteriyor.
Panaroma Genel Müdürü Hatem Ete bu sorunun cevabını vermiş. Sadece o sorunun değil, aklınıza gelmemiş veya telaffuz etmeye çekindiğiniz başka soruların da cevabını vermiş.
Raporundan aynen aktarıyorum:
(*) 31 MART SONUCU KALICILAŞIYOR: “31 Mart’ın yol açtığı siyasal eksen üç ayın sonunda büyük ölçüde şekillenmiş görünüyor.”
(*) CHP BİRİNCİ PARTİLİĞİNİ TESCİLLEDİ: “Siyası partilerin oy oranı belli bir banda oturdu. CHP 31 Mart’ta yükseldiği birinci parti konumunu üç ay üst üste koruyarak tescillemiş durumda. AKP 2-3 puan farkla CHP’nin arkasında yer alıyor.”
(*) AKP YENİDEN BİRİNCİ OLABİLİR Mİ: “Aradaki farkın düşüklüğü nedeniyle AKP’nin yeniden birinci parti haline gelmesi şaşırtıcı olmaz. Ancak her halukarda AKP’nin açık ara üstünlüğü ile geçen 22 yıllık dönemin artık geride kaldığını varsaymak mümkün.”
(*) ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM NE OLACAK: “Önümüzdeki süreçte birinciliğin AKP ile CHP arasında el değiştireceği bir döneme girdiğimiz anlaşılıyor.”
(*) ERDOĞAN VE CUMHUR İTİTFAKI HEGEMONYASI BİTİYOR: “Bunun iki yansıması Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın siyasal hegemonya tekelinin zayıflaması olacaktır. “
(*) MUHALEFET İKTİDARIN ÇİZDİĞİ MEŞRUİYET SINIRINI AŞACAK: “Muhalefetin iktidar tarafından çizilen siyasal meşruiyet sınırlarının dışına çıkmaktan tedirginlik duyduğu dönem geride kalmış görünüyor. Bunun ilk sonuçlarını Gezi ve Sinan Ateş davalarında göreceğiz. “
(*) GÜNDEMİ ARTIK ERDOĞAN-ÖZEL BELİRLEYECEK: “Önümüzdeki dönemde siyasal gündem sadece Erdoğan ve Cumhur İttifakı tarafından değil, Erdoğan ve Özel veya iktidar bloku ve CHP arasındaki etkileşim üzerinden şekillenecektir.”
Ve geliyorum çok çarpıcı bir yoruma:
(*) 31 MART 14 MAYIS’TAN ÖNEMLİ SONUÇ DOĞURDU: “Bu yönüyle 31 Mart seçimlerinin Türkiye siyasal hayatının yapısal dinamikleri ve muhtemel gidişatı üzerinde 14 Mayıs seçimlerinden daha kritik bir etkide bulunduğunu söylemek yanlış olmaz.”
(*) HİÇ ŞÜPHESİZ YENİ BİR DÖNEM BAŞLADI: “31 Mart seçimleri iktidar-muhalefet ilişkileri ve toplum-siyaset etkileşimi bağlamında yeni bir dönem başlatmış durumda.”
Gördüğünüz gibi çoğumuzun kafasında hala soru işareti olarak duran birçok konuya çok çarpıcı cevaplar getiriyor bu değerlendirme.
İşte bu nedenle 31 Mart akşamında beri herkese bu “yeni durum”u anlatmaya çalışıyorum.
Batı’da birçok gazeteci arkadaşım 31 Mart’ın ne olduğunu anlamadı.
Veya anlamazlıktan geldi.
Çünkü kendi ülkelerinde seçmen Amok koşusu yapar gibi aşırı sağa giderken aynı hayat pahalılığı ve göçmen sorunlarını çok daha ağır yaşayan Türk halkının çözümü daha diktatörce bir rejimde değil, daha demokratik bir rejimde aradığını itiraf edemediler…
Dünden beri bu sonucu ve tabloyu düşünüyorum.
Bu yeni Türkiye artık tek merkezden veya bir partinin keyfi ve şahsi duygular üzerine kurulu kararlarıyla yönetilebilir mi?
Hiç kuşkusuz baskıyı ve korkuyu daha da arttırarak yönetilmeye devam edilebilir.
Ama ne kadar?
Önümüzdeki dört yıl Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemi olduğuna göre…
Umarım bundan böyle Cumhurbaşkanı olarak alacağı kararlarda “Yeni Türkiye”nin kendisine gösterdiği bu yeni gerçeği dikkate alır.
Bu onun için de güzel bir final olur.