Gizlice açılan 17 hanedan mezarından çıkan soru: Selçuklu sultanları Osmanlı sultanlarından daha mı yakışıklı?

Selçuklu sultanları için ortak türbe yapılırken mezarlar açıldı, hanedan mensuplarının DNA'ları alındı, buna dayanarak yüzleri ve vücutları silikon heykel olarak yeniden oluşturuldu. Selçuklu Sultanları şimdi bir müzede sergileniyor.

10 Aralık 2023
  • 10Haber news

Hikayemiz 2017 yılında Necmettin Erbakan Üniversitesinde, bir laboratuvardaki kemiklerle başladı.

Uzmanlardan oluşan bir heyet masaların üzerine özenle yerleştirilmiş kemikleri tek tek inceliyordu.

Hikayemizin ikinci sahnesi ise 2019 yılında İstanbul’da Adli Tıp Kurumu Biyokimya İhtisas Dairesi’nde açılıyor.

Oradaki masaların üzerinde ise kafatası ve diş örnekleri var.

Bu iki sahne birbiriyle bağlantılı.

Türkiye Cumhuriyet tarihinin en ilginç  “Canlandırma” projesi yapılıyor.

2017’de alınan bir kararla başlayan çalışma geçen ay bitti

Bu çalışma geçen aya kadar büyük gizlilik içinde sürdürüldü.

Ve sonra Cumhuriyet’in 100’ncü Yılı kutlamalarına bir hafta kala muhteşem bir sergi ile açıklandı.

Büyük bir ihtimalle bununla ilgili haberleri okumuş veya seyretmişsinizdir. 

Ben size perde arkasındaki ilginç bazı bilgileri aktarayım.

Projenin çok sıradan bir adı vardı, dikkatimizi çekmedi

Aslında projenin ilk adı şuydu:

“Türkiye Selçukluları Konya Hanedan Türbesindeki Naaşları Tanzim Projesi…”

Böyle sıradan bir isimle başlayan proje sonunda Anadolu tarihi ile ilgili çok ilginç bir sonuca ulaştı. 

Selçuklu Hanedanına mensup 17 kişi adeta yeniden “canlandırıldı…”

Ve şimdi altı yıl gizlice sürdürülen bu çalışmanın ürünleri Konya’da sergileniyor.

Küratörü de Hattat Ali Kemal Kalkan…

Dün bir grup gazeteci bu hikayeyi bakandan dinledik

Dün bir grup gazeteci Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy ve danışmanı Tayfun Topal’la geç bir öğle yemeğinde bir araya geldik.

Atatürk Kültür Merkezi’nin tepesindeki “Biz” restoranda yemek yedik.

Masada gazeteci olarak benim dışımda Sedat Ergin, Fatih Altaylı, İsmet Berkan, Nagehan Alçı, Mehmet Yılmaz ve Duygu Demirdağ vardı.   

Bu ilginç  operasyonun perde arkasını bütün ayrıntıları ile Bakan’dan dinledik.

Bana gerçek bir “National Geographic” belgeseli gibi geldi.

Size  önce o hikayeyi aktaracağım.

Sonra da bakandan kültürle ilgili son haberleri alacağız.

Hanedan türbesinden çıkan müthiş hikaye

Konya’da Alaeddin Tepesinde kümbetin yanında bulunan yer “Türkiye Selçukluları Konya Hanedan Türbesi” olarak biliniyor.

1077 ile 1308 yılları arasında Anadolu’ya hükmetmiş Selçuklu sultanlarının naaşları bu türbede bulunuyor.

İşte bu türbe 2017 yılında açıldı.

Bu mezardan alınan ve  beden bütünlüğü sağlanan naaşlar Necmettin Erbakan Üniversitesi’ne gönderilerek tomografileri çekilmiş.

İstanbul Adli Tıp Kurumuna kafatası ve diş örnekleri

Kafatası ve dişlerinden alınan sürüntüler İstanbul Adli Tıp Kurumu Biyokimya İhtisas Dairesi’ne gönderilmiş. 

Adli Tıp YSTR-DNA’larını çıkarmış. Yani ‘Erkek soy bağlantısını” tesbit etmiş.

Selçuklu sultanlarının öldükleri yaşlardaki yüz ve beden görüntüleri elde edilmiş.

Böylece hanedana mensup 12 sultan, bir hanedan büyüğü, bir melik (şehzade), iki kadın, bir çocuk ve ayrıca bir vezir ve iki korumanın anatomik ve DNA bilgileri tamamlanmış.

Yüz kasları her sultanın yüzüne nasıl yerleştirildi?

Bundan sonra “Rekonstrüktif” yani yapılanma çalışmaları başlamış. 

İş tasarımcılara ve heykeltıraşlara bırakılmış.

Önce bu kişilerin 3D flament kafatası kopyaları çıkarılmış.

İkinci aşamada eldeki DNA ve anatomik bilgilere göre yüz kasları yerleştirilerek ‘fiziki karakter yüklemesi’ yapılmış. 

İşin bilimsel yanını Arkeolog Emel Akpolat, yüz çalışmalarını Prof. Dr. Mutluhan Taş yapmış.

Aksesuarsız bir sultan olur mu?

Bu çalışma tam anlamıyla bir “multi task force” gerektiriyor. 

Yani çok taraflı bir misyon bu ve iş burada bitmiyor.

Sonra üzerlerindeki giysilerin hazırlanması geliyor.

Bunu da Prof. Dr. Osman Eravşar başkanlığında Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tasarım Bölümü yapmış.

Orada da bitmiyor. Bir hanedan görüntüsünün tamamlanması için olmazsa olmaz bir son rötuş gerekiyor.

Aksesuar…

Onu da Prof. Dr. Erkan Göksu yapıyor.

Kaslandırma ve dokulandırma tamamlandıktan sonra kalıplara alınarak silikon dökümleri tamamlanmış.

Son aşama saç, bıyık, sakal

Son aşama olarak da bu dökümlere saç, sakal, bıyık eklemesi yapılmış.

Bence National Geographic’te veya Discovery’de çok ilgi çekici belgesel olabilecek bir çalışma bu.

Bu ilginç hikayeyi bakandan dinlemek gerçekten çok güzeldi.

Belgesel seyreder gibi dinledim.

Selçuklu yüzlerini tek tek seyrettim, Osmanlı sultanlarından çok farklı

Sonra canlandırması yapılan Selçuklu sultanlarının yüzlerini tek tek inceledim. Dakikalarca baktım.

Canlı gibi duran ve çok başarılı biçimde yapılmış olan yüzler Osmanlı sultanlarınınkinden çok farklı.

İkisi de Türk devleti, ama fizyonomiler o kadar farklı ki…

Ve ister istemez  kafama şu hınzır soru yerleşti.

Acaba Selçuklu sultanları Osmanlı sultanlarına göre daha yakışıklı, fiziken daha düzgün hatlara sahip insanlar mıydı?

Çünkü bana öyle geldi.

Fotoğraflarını koyuyorum.

Siz de bakın bakalım bana katılacak mısınız…

Atatürk Kültür Merkezi’nin sahnesinin en alt seviyesi ile tepesi arasında tam 65 metre var. Boğaz Köprüsü’nün denizden yüksekliği 63 metre. Sahne bu yükseklik boyunca otomatik çalışan ekipmanla yönetiliyor.

Cirque du Soleil mi, yoksa AKM mi daha iyi?

Bakan Mehmet Ersoy’la sohbet her zaman çok keyifli bir şey.

Hiçbir ideolojik takıntısı yok. Sinirlenmiyor. Eleştirilere açık.

Ama hiç usanmadan bu hükümetin kültür alanında yaptıklarını anlatıyor.

Hikaye anlatmayı bilen bir insan.

Onunla sohbetimizde ikinci ilginç konu ve soru şuydu:

Teknoloji bakamından dünyanın en gelişmiş opera ve konser sahnesi

Atatürk Kültür Merkezi’ninki mi?

Bakan bu konuda çok iddialı.

“Dünyanın en gelişmiş sistemi” diyor.

AKM sahnesi Broadway’den daha ileri diyebilir miyiz?

“Mesela Broadway’den, yeni yapılan Hamburg’dan daha mı iyi?”

“Kesinlikle evet” cevabını veriyor.

Hemen arkasından biraz daha mütevazı bir cümleyle iddiasına gerçeklik kazandırıyor: “Yani birinci demesek” diyor.

Bugün dünyada teknoloji bakımından en gelişmiş gösteri sahnesi Las Vegas’taki Cirque du Soleil’miş.

“Ondan sonraki kesinlikle AKM” diyor.

AKM, 65 metrelik teknolojisini ilk defa geçen hafta kullanmış

Bu arada bize ilginç bir son haber de veriyor.

AKM’de büyük salonun sahip olduğu teknoloji tam kapasite ve yüksekliği ile ilk defa geçen ay kullanılmış. 

Don Giovanni Operasında 65 metre yüksekliğindeki sahne ve asansörleri bütün kapasite ile ilk defa kullanılmış.

İnşallah 16 Aralık’taki Don Giovanni gösterisini seyredeceğim.

AKM’nin yıllık bütçesi ne kadar?

Tabii AKM söz konusu olunca aktüel meraklar da artıyor.

“Bakın bu binayı 200 milyon Euro’ya ve 10 ay gibi kısa bir sürede yaptık” diyor.

Aynı dönemlerde yapılan ve dünyada olay olan Hamburg Opera binası 600 milyon Euro’ya mal olmuş.

AKM’nin yıllık bütçesi 400 milyon TL’ymiş.

Bana çok az göründü.

Ama, tabii ki bu sadece işletme gideri.

Çünkü bütün oyunlarda oynayanların maaşları, oyunların harcamaları Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yapılıyor.

Hierapolis 60 yıldır kazılıyor, sadece yüzde 3’ü çıkarılabildi

Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy arkeoloji ile çok özel ilgilenen bir bakan.

Türkiye’de arkeolojik kazılarla ilgili son gelişmeleri büyük heyecanla anlatıyor.

En büyük şikayeti kazıların çok yavaş gitmesiymiş.

“Hierapolis 60 küsur yıldır kazılıyor. Bugüne kadar ne kadarı kazılmış biliyor musunuz? Yüzde 3’ü…Bunu önümüzdeki yıl 20’ye getireceğiz, sonraki yıllarda 40’a çıkaracağız.”

Bu yıl 730 kazı çalışması yapılıyor

Devam ediyor:

“Bugün dünyanın en çok kazı yapan ülkesiyiz. Son 20 senede 750 kazı yapılmış. Şu an 730 kazı yaptık biz. Dünyada böyle kazı yapan ülke yok.

Döviz bazında kazı için yapılan harcamayı 20 katına çıkaracağız.”

Önümüzdeki yıl 144 kazıyı Türk arkeologlar yapacak

Bakandan aldığımız bilgiye göre bugün Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı kararı ile kazı yapan 28 yabancı uyruklu kazı başkanı varmış. Bunların 18’ine birer Türk koordinatör atanmış.

Yine Cumhurbaşkanlığı kararı ile 133 kazı Türk heyetleri tarafından yürütülüyormuş. Bunların sayısı önümüzdeki yıl 144’e çıkacakmış.

National Geographic ile belgesel anlaşması

Günümüzde arkeoloji artık hikayesi ile anlatılıyor. 

Türkiye’nin şimdilik Göbeklitepe ve Troya’dan başka anlatacak küresel hikayesi yok. 

Bakanlık National Geographic ile belgeseller konusunda bir anlaşma yapmış ama Covid nedeniyle ertelenmiş.

Anlatmaya Ayasofya’nın ikinci katından başladık

Gerisini bakandan dinleyelim:

“Biz de dijital teknoloji ile hikayemizi anlatmaya başladık. İlk uygulamaya Ayasofya’nın ikinci katından başladık. Bu bölge turistlerin ziyaretine açıldı. Kulaklıkla anlatılıyor tarih. Böylece namaz kılanlar da rahatsız olmuyor.” 

Şimdilik dört ayrı yerde canlandırma, ses ve görüntü ile anlatmayı planlıyoruz. Ayasofya’dan sonra Hierapolis’e geçeceğiz.

Ayasofya’da zarar gören yerler cam korumaya alındı

Bu arada bir de haber veriyor.

Ayasofya ibadete açıldıktan sonra duvarlarda ve kapıda bazı hasarlar olduğu, hatıra almak isteyenlerin zarar verdikleri şikayetleri vardı.

O bölgeleri cam koruma altına almışlar.

Antalya ve Bodrum’da fiyatlar aşağı mı çekiliyor?

Yemekte geçen yıl Bodrum, Antalya ve Çeşme’de otel fiyatlarının aşırı yükselmesi çok şikayet konusu olmuştu.

Dış ülkelerden birçok insan Türkiye’deki fiyatların çok yüksek olmasından dolayı İspanya ve Yunanistan’a kaymıştı.

Bakanın ağzından resmi bir açıklama olarak işitmedim.

Ama konuşulanlardan çıkardığım bu şikayet konusu turizm çevrelerinde çok konuşulmuş. 

Fiyatların önceki yıla değilse bile bu yılkinden daha makul fiyatlara çekilmesi gündemdeymiş.

Bence de doğru yaparlar.

AKM’nın roof’undaki ‘Biz’ restoran anlatıldığı kadar varmış

“Biz” Restorana ilk defa gidiyorum.

Giden herkes çok güzel şeyle anlatıyordu.

Haklılarmış. 

Çok zevkli bir iç tasarım, insanın içini açan estetik bir açık mutfak…

Güler yüzlü bir personel.

Ve tabii ki çok güzel bir kültürel mekan içinde olağanüstü bir İstanbul manzarası. 

Cuma akşamüzeri bütün restoran doluydu.

Kapıda vizenin en mutlu insanı Simi’nin Manos’u

Restoranda tanıdık bir sima ile karşılaştık.

Simi adasına giden bütün Türklerin çok iyi tanıdığı ‘Manos’ restoranın sahibi Manos Magkos ve oğlu Yiannis de oradaydı.

Sanki her hafta buluştuğumuz bir arkadaş gibi sarıldık.

Bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina gezisinde alınan Türklere kapıda yedi günlük vize kararına herhalde en sevilen insanlardan biri odur.

İstanbul’da restoranları geziyormuş, Michelin töreni sırasında adını duyduğu Seraf Restorana gitmiş.

O gün de  Biz’i geziyordu…

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.