Bundan 14 yıl önce 2010 yılında bir tümgeneral 'Kendi savaş uçağımızı kendimiz yapabiliriz' diye rapor yazdı. O rapor üzerine 2010'da Kaan projesine start verildi. Ama o tümgeneral FETÖ'nün Balyoz komplosuyla hapse atıldı, proje geciktirildi.
Size övünerek bir sır vereceğim…
Hepimizin gurur kaynağı olan ilk milli muharebe uçağımız Kaan var ya…
Onunla ilk uçuşu yapan sivil belki benim.
TV100’de Cengiz Semercioğlu ile yaptığımız bir televizyon programı vardı.
Siyaset dışı konular işliyorduk.
TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil bir gün ikimizi Ankara’daki tesislere davet etti ve 4.5 saat boyunca bize fabrikayı gezdirdi.
Arjantin’in haberleşme uydusu orada yapılıyordu.
Airbus kargo uçağının bir bölümü de orada hazırlanıyordu.
O tesiste iki ayrı helikopter iki ayrı uçak üretiliyordu.
Gezinin sonunda doğru Temel Bey bize “Şimdi size en büyük gurur kaynağımızı göstereceğim” dedi.
Tek şartı vardı.
Fotoğraf çekmeyeceksiniz…
Karşımızda bir savaş uçağı kokpiti vardı.
Ama ortada ne gövde ne bir şey.
Ancak o gövdenin bütün yazılımları Türk mühendisleri tarafından yazılmıştı.
Yanılmıyorsam yerdeki harekat için beş milyon, havadaki operasyonu için 12 milyon sayfa program yazılmıştı.
Sonra Türk Hava Kuvvetlerinin bir pilotu geldi, kokpite oturdu.
Üstünde tam teçhizat pilot kıyafeti vardı.
Ve biz dev bir ekrandan pilotumuzun kokpitinden uçağın kalkmasını, Ankara üstünde tur atmasını izledik.
Gerçek kokpitin içinde bir simülasyon uçuşuydu.
İşte o uçak, Kaan tamamlandı ve geçenlerde üstünde ayyıldızlı forsu ile uçtu.
Günlerdir bu başarılı uçuşu her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi gururla izliyorum bütün TV kanallarından.
Evet o kokpite binip uçan ilk sivil gazeteci ben ve Cengiz Semercioğlu idik.
Ama o gün o kokpite girerken arkasında çok hüzünlü bir hikaye olduğunu bilmiyordum.
Düne kadar da öğrenememiştim.
Sedat Ergin’in dün Hürriyet’te yayınlanan yazısında gördüğüm bir isim birden karmakarışık bir yumağın iplerini çözmeye başladı.
O ismi ben bundan tam 10 yıl önce duymuştum.
Bugün size gurur kaynağımız Kaan’ın arkasındaki o hazin ve ibret verici hikayeyi anlatacağım.
Hikayem bittiği zaman siz de son 20 yılda yaşadığımız büyük ihanetin ne olduğunu daha iyi anlayacaksınız.
Lütfen vereceğim tarihleri ve bu ihanetin kronolojisini iyi izleyin.
Hikayemiz bundan 14 yıl önce başlıyor.
Tam tarihi ile 15 Aralık 2010 günü…
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan…
O günün Savunma Bakanı Vecdi Gönül şu açıklamayı yapıyor:
“İlk defa Türkiye’de bir muharebe uçağının projelendirilmesi talimatı verildi…”
Savunma Sanayi İcra Komitesi o gün Erdoğan başkanlığında toplanmış ve Türkiye’nin muharip uçağı için startı vermiştir.
Bu açıklama o günün haber bültenleri arasında alt sıralarda bir yerde geçti ve unutuldu.
Hikayemiz o gün işte o salonda bulunan komutanlardan biriyle ilgilidir.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı Plan Prensipler Dairesi başkanı bir tümgeneral 2010 yılı başında özel bir misyonla Güney Kore’ye gitmiştir.
Misyonu da şudur:
Güney Kore’nin kendi milli uçağını geliştirme hazırlıklarını yerinde incelemek.
Komutan döner ve raporunu sunar.
Raporun özeti şudur:
“Milli uçağımız için zorunlu olan görev bilgisayarı ve uçuş bilgisayarı pekala TAİ (TUSAŞ), HAVELSAN ve ASELSAN’a yaptırılabilir. Bunun için yapılması gereken tek şey her iki projenin ARGE’sine para tahsis edilmesidir.”
Altında da şu imza vardır:
Tümgeneral Yalçın Ergül…
Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı Plan Prensipler Dairesi başkanıdır.
Kendisi de daha önce Plan Prensipler Başkanlığı’nda bulunmuş olan Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Korgeneral Abidin Ünal’ın da uygun görmesiyle karargâhta düğmeye basılır. Planın askeri tarafı tamamdır.
Ama asıl kararı verecek olan sivil yönetimdir.
Hemen ertesinde dönemin Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar ve muharip uçaktan sorumlu yardımcısı karargâha kahvaltıya davet edilir.
Böylelikle Milli Muharip Savaş Uçağı projesini başlatma isteği sivil kademeye aktarılmış olur.
Bizim hikayemiz işte o gün alınan karardan sonra başlıyor.
Ama gelin önce o kahramanımızı tanıyalım.
Yani 15 Aralık’taki o tarihi “Kaan” kararının alındığı toplantıya katılan Tümgeneral Yalçın Ergül’ü…
Sivas’ta doğmuş bir Anadolu çocuğu…
1978 yılında Kuleli Askeri Lisesi’nden mezun olmuş.
1982’de Hava Harp Okulu Elektrik-Elektronik Bölümü’nü bitirmiş.
Önce F-104, sonra Türkiye’nin en genç F-16 pilotu…
Mississippi’de Keesler Hava Üssü’nde Squadron Ops. Officer olarak görev yapmış.
Türk ordusunun “Top Gun” pilotlarından biri yani.
1992’de Harp Akademisi’ni birincilikle bitirmiş.
Türk ordusunun envanterine o günlerde giren “antiradyasyon füzeleri ve uzun menzilli hava muharebe füzeleri” konseptlerinin yazılmasına katkıda bulunmuş.
Kaan projesinin ilk adımını atan ve startını veren raporu hazırlayan komutan Tümgeneral Yalçın Ergül bu insandı işte…
Ama o kararın verildiği günlerde başka mahfillerde öyle bir karar verilmişti ki bu komutanın hayatını altüst edecekti.
Kaan için startın verildiği 15 Aralık 2010 gününden altı ay sonra Yalçın Ergül Genelkurmay Başkanlığı’na çağırılıp önüne bir disket konur.
Suçlama şudur:
“Bir darbe yapacakmışsınız ve sana bu darbeden sonra alışveriş merkezlerine elkoyma görevi verilmiş.”
Disketteki belgede el konacak alışveriş merkezlerinin listesi de vardır.
Şimdi tekrar altı ay önceye dönelim.
Kaan projesine start verilen 15 Aralık 2010 günkü toplantıdan bir hafta önce bir “Özel Yetkili Savcı” Gölcük’teki Donanma Komutanlığı’na gelir.
Direkt bir salona yönelir ve orada bir parkeyi kaldırır ve altında kendi eliyle koymuş gibi bulduğu bir çuvalı tutar çıkarır.
Gelen “çokt özel misyonla yetkili” savcı FETÖ çetesinin bir tür yargı imamlarından Fikret Seçen’dir.
Bu belgelerde bazı askerlerin 2003 yılında İstanbul Birinci Ordu Komutanlığı’nda bir darbe planı yaptığına dair “deliller” vardır.
Kaan projesinde çalışan komutanın adı da “Darbeciler” arasındadır.
Ona verilen özel görev de şudur:
“Darbe sonrasında AVM’lere elkoymak…”
Belgeler arasında elkonacak AVM’lerin listesi de vardır.
Ancak listedeki AVM’lerin bazıları o tarihte henüz projesi bile yapılmamış, inşa edilmemiş alışveriş merkezleridir..
Yani hukuk fakültesinden yeni mezun bir savcı veya avukatın bile atlamayacağı aptallıklardır bunlar.
FETÖ’nün kumpas senaryolarını yazanlar böyle binlerce hata yapmıştır..
Ama devir bazılarının o iğrenç tabir ile “Türkiye’nin bağırsaklarını temizlediği” FETÖ kumpasları yıllarıdır.
Bazı liberallerin “Küçük fotoğrafa değil, büyük fotoğrafa bakın” diyerek hukuksuzluklara entelektüel fetvalar verdiği günlerdir.
Belgeler kumpas ürünü de olsa, fabrikasyon da olsa, amaç ve hedef büyük olunca “Bu kadar kusur kadı kızında da olur…”
Balyoz komplosunun ilk adımı işte o gün atılmıştır. Ve ilk kurbanlarından biri bugün uçan Kaan uçağımızın askeri kanat kahramanlarından biridir.
O günlerde Türk ordusunun subaylarına karada, denizde, havada bu darbeler vurulmasaydı belki de bu uçağımız daha önce uçacaktı.
Gölcük kumpasının arkasından hayatının üç yılını çalacak olan esaret günleri başlar.
O yetmez, 16 yıl hapis cezası verirler…
Sicilindeki harika notlara rağmen 2013 yılında Türk ordusundan tasfiye edilir.
Geride bıraktığı üç bin 500 saatlik uçuş tecrübesi ile Türk Silahlı Kuvvetleri’ne veda eder.
Vatanına son hizmeti bugün gururla Türk semalarında uçan Kaan projesine start veren rapor olmuştur…
16 Ekim 2014 günü Hürriyet’te işte bu komutanımızın hikayesini yazmıştım.
Bundan tam 10 yıl önce o yazı şu cümlelerle bitiyordu:
“Türkiye bugün Ergenekon, Balyoz, şu bu adı altında kurulan kalleş tuzakların, vicdansız komploların, sivil darbelerin zulüm ettiği sivil harp malullerinin ülkesidir.
Gelecek kuşaklar o insanların hüzünlü hikâyelerini okuyacak ve bu dönemin mağrurlarının, sivil darbecilerinin sicilini verecektir.”
Bu yazıdan 21 ay sonra…
Bir 15 Temmuz gecesi Türkiye, tarihinin en kanlı gecesini yaşadı…
Ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı ailesiyle birlikte ölümün kenarından döndü.
O gece 300’den fazla vatandaşımız darbeciler tarafından öldürüldü…
Kim mi yapmıştı o darbeyi…
Kim miydi o tarihi ihanetin hainleri…
Yazımda “Onlara gerçek sicillerini tarih verecek” dediğim FETÖ çetesiydi…
O gün Kaan için “Başlayın” talimatını veren ve bunu başaran sivil yetkili Başbakan, 15 Temmuz darbesini başarısızlığa uğratan Erdoğan bugün ülkemizin seçilmiş Cumhurbaşkanı…
O raporu veren, ‘Kendi uçağımızı kendimiz yapabiliriz’ diyen komutanımız Tümgeneral Yalçın Ergül ise hava yolu şirketlerine pilot yetiştiren AyJet adlı eğitim merkezinde çalışıyor…
“İstikbal göklerdedir” şiarıyla yetişen bir askeri havacılık geleneğinin şerefli eski bir subayı olarak sakin bir hayatı sürdürüyor.