Türk Amerikan Cemiyeti, New York'ta bir 29 Ekim balosu düzenledi. Ertuğrul Özkök de oradaydı. FBI soruşturması altındaki New York Belediye Başkanı Adams son dakikada katılmaktan vaz geçti. Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı'nın ayyıldızlı tuvaleti gecenin en çok konuşulanıydı.
Dün akşam New York”ta ünlü Plaza Otelinin balo salonunun önündeyiz.
Birazdan “Amerikan Türk Cemiyeti”nin yıllık balosu başlayacak.
Bu balonun cemiyet tarihinde özel bir yeri olacak.
Çünkü Cumhuriyet”in kuruluşunun 100’ncü yılı kutlanacak.
Gelen kadın misafirlerin çoğu kırmızı elbise ve tuvalet giymiş.
Balonun başlamasına 24 saat kala yöneticilerin önünde öyle iki problem geliyor ki, olayı o an ABD medyasının ve FBI’ın ilgi odağı haline getirebilir.
Cemiyetin balolarını bilen bir gazeteci olarak yöneticilere hakim olan stresi seziyorum.
Ancak bu iki olayı anlatmadan önce gece hakkında biraz bilgi vereyim. Yani baştaki sorun gecenin başarısının önüne geçmesin.
Çünkü çok güzel bir 100’ncü yıl balosu oldu.
“The American Turkish Society” (Türk Amerikan Cemiyeti) iki devletin de karışmadığı tamamen bağımsız bir kuruluş.
Tamamen gönüllü esasına göre kurulmuş.
Tamamen bir sivil toplum kuruluşu olması ona bazı avantajlar sağlıyor.. Devlet yardımı almıyor ama her iki ülkenin her alanda en etkili ve şöhretli isimlerine de kapılarını daha kolay açıyor…
Cemiyetin önemli bir özelliği iki başkanının da etkili ve çok tanınmış iki kadın olması…
Türk eş başkan Akbank Yönetim Kurulu Başkan Suzan Sabancı…
Amerikalı eş başkan ise Ahmet Ertegün Vakfı”nın başkanı Linda Wachner.
Bu yılki galaya çok özel hazırlandılar.
Geceyi ayrıntıları ile anlatacağım ama önce 24 saat kala ortaya çıkan iki sorunu ve nasıl çözüldüğünü anlatayım.
Sorunların daha küçüğü şuydu.
Bu yıl galaya Türkiye”nin ABD’deki iki temsilcisi de katılıyor.
Biri Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Murat Mercan…
Öteki ise Türkiye’nin Birleşmiş Milletler nezdindeki Daimi Temsilcisi Sedat Önal…
Tabii geceye iki temsilcinin de katılması ortaya şöyle bir sorun çıkarıyor…
İkisi arasında nasıl bir protokol uygulanacak.
Konu diplomasi olunca tabii ki protokol da aşırı önem kazanıyor.
Kim hangi başkanın masasına oturacak, kim daha önde görülecek.
Buradaki sorun daha çok yönlüydü…
Birinde Birleşmiş Milletler gibi bir dünya örgütü..
Öteki ise bir ülkedeki temsilci…
Galaya 24 saat kala bu sorunu öğrenince tabi ki gazeteci olarak bilgi almak için iki kişiyi aradım.
Biri Hürriyet yazarı Sedat Ergin…
Yıllarca Hürriyet’te önümüze çıkan her protokol sorununu çözen en monşer meslektaşımız..
Öteki ise Türkiye”nin eski BM Temsilcilerinden Volkan Vural…
İkisinden de gelen cevap aynıydı…
“İkisi eşit organizasyon. Ancak konu hangisinin yetki alanına giriyorsa ona öncelik verilmeli. Balo daha çok ikili ilişkilere ait bir olaysa öncelik Washington Büyükelçiliğinindir, ama BM çerçevesinde ise Daimi temsilcinindir.”
Ancak her ikisi de şu görüşte birleşti:
İkisine eşit yer verilmesi daha şık olur.
Başka bir kuruluşta olsa çözümü çok zor bir durum.
Ama cemiyetin bir avantajı var. İki eş başkan olduğu için çözüm kendiliğinden geliyor..
Washington Büyükelçisi Suzan Sabancı’nın, BM Daimi Temsilcisi de Amerikalı eş başkan Linda Wachen’in masasına oturdu.
Ancak ikinci sorun o kadar basit değildi.
Dediğim gibi bütün Amerikan medyasının ve FBI’ın gözünü oraya dikmesine yol açabilirdi.
Patlayan asıl büyük sorun şuydu:
New York Belediye Başkanı Eric Adams da geceye katılır mı…
Galaya 24 saat kala “Mükemmel fırtına” patladı…
Eric Adams Türkiye”ye dostluğu ile tanınan bir belediye bakanı.
Gerçek anlamda bir Türkiye dostu.
Beşiktaş taraftarı olarak bile biliniyor.
Daha iki hafta önce Türkiye’nin New York konsolosluğu tarafından yapılan 29 Ekim balosuna katılmış, konuşma bile yapmıştı.
Hatta o gün Türk konsolosu ile bayrak çekme töreni de yapmışlardı.
O sıralarda hakkında seçim kampanyasına iki Türk şirketinin yaptığı yardım medyaya yansımıştı.
ABD’de siyasetçilerle ilgili sık rastlanan bir durumdu.
Belediye Başkanı geçmişte Amerikan Türk Cemiyetinin galalarına da katılıyordu.
Ancak galaya 24 saat kala asıl olay patladı.
New York Post gazetesi “FBI’ın başkanın bir başka ilişkisini daha araştırmaya başladığını” yazıyordu.
Konu New York’ta inşa edilen Türk Evi binasıydı.
Habere göre Belediye Başkanı Türk Evi’nin inşaatını kolaylaştırıcı bazı girişimler yapmıştı.
FBI Büyükelçi ile Türkiye’nin New York Başkonsolosu’nun bazı email yazışmalarını da bulmuştu.
Yani olay seçim bağışı olmaktan çıkıp yolsuzluk ve rüşvet olayına dönüşüyordu.
Belediye Başkanı bu galaya gelirse yazışmaları ortaya çıkan başkonsolos da orada olacaktı.
Tabii ki bu durum hem FBI’ın, hem medyanın ilgisini bu galaya çekecekti ve 100’ncü yıl kutlaması bundan etkilenebilirdi.
Neyse ki 24 saat kala ortaya çıkan sorun kendiliğinden halledildi.
Belediye Başkanı Adams Galaya katılamayacağını bilirdi.
İnşallah bu Türkiye dostu sempatik başkanı gelecek yıl yine baloda görürüz.
Önceki akşam katılabilseydi Beşiktaş’ın eski başkanı Serdar Bilgili ile güzel bir Çarşı sohbetine tanık olabilirdik
Bu arada Serdar Bilgili’ye GalataPort’un satışı konusunda çıkan haberleri sordum.
“İlgilenen yatırımcılar var ama görüşme diye bir şey yok” dedi. Buna karşılık Bodrum’daki Aman otelinin satışı için bazı görüşmeler başlamış.
Girişteki sorunu böylece anlattıktan sonra şimdi bu şahane geceyi biraz daha ayrıntılı anlatabilirim.
Konu Cumhuriyet ve Türkiye olunca tabii ki salona hakim renk kırmızıydı.
Girişte ilk dikkatimi çeken bu oldu.
Özellikle de Suzan Sabancı’nın giydiği tek omuzlu tuvalet.
Sol yakasında parlak pullarla yapılmış ayyıldız elbiseye çok farklı bir özellik kazandırmıştı.
Moda tutkunu olduğum için tabii ki tasarımcının kim olduğunu merak ettim.
Geçen yıl Sabancı’nın elbisesini Lübnanlı tasarımcı Elie Saab dikmişti.
Bu yılkini Naeem Khan yapmış.
O da Hint asıllı Amerikalı bir tasarımcı.
Onu yıllarca Michel Obama’ya yaptığı elbiselerden tanıyorum.
Gece için özel olarak tasarlanmış ve dikilmiş.
Amerikan Türk Cemiyeti tamamen sivil bir kuruluş olduğu için bu geceleri de tamamen sponsorluk ve masaların satışlarıyla finanse ediyor.
Üç tür finansör var.
Platin finansör.
Platin, yani en yüksek katılımı yapan sponsorlar arasında sadece Suzan Sabancı ve Akbank var.
İkinci kategori Altın finansör.
Orada da 4 isim görüyoruz.
Esas Holding ve Kerem Kamışlı
Amerikalı yatırımcı Linda Wacher
RPD Fon Yönetimi Ahmet Okumuş
Siera Nevada Corporation.
Bunun altında da Gümüş sponsorlar bulunuyor.
Gümüş sponsorların sayısı 24’dü…
Bunların çoğunluğu Türk.
Platin ve Altın sponsorların yaptığı katkının ne olduğunu öğrenemedim.
Gümüş sponsorların ödediği parayı ise iki eş başkanın dün sabah donörlere gönderdiği teşekkür mektubundan öğrendim.
İki Gümüş masa için 40 bin dolar ödeniyormuş.
Gecenin organizasyonunu Jennifer Lopez’in düğün organizasyonunu yapan Colin Cowie yaptı.
Cemiyetin galalarında en sevdiğim şeylerden biri gelen orkestralar.
Seçimi kim yapıyorsa gerçekten çok iyi orkestralar geliyor.
Bu yılki Jordan Kahn Orkestrasıydı.
George W. Bush’un aile davetinde çalmış bir orkestra. Fortune ve People derilerinde sık sık rastlıyorum. Celebrity davetlerinin aranan orkestrası.
Ama bu yıl bir sürpriz vardı.
Türkiye’den Şehnaz Sam davet edilmiş.
Harika Türkçe ve İngilizce şarkılar söyledi.
Gecenin zirvesi ise Şehnaz Sam’ın gece kapanırken söylediği Onuncu Yıl ve İzmir’in Dağları marşları oldu.
Bir kere daha gördüm ki bu iki şarkı Türkiye’de Cumhuriyetin sivil kutlamalarının halk marşları haline gelmiş.
Zengin, orta sınıf, yoksul farketmiyor…
Millet olarak söyleyebildiğimiz nadir ortak şarkılardan ikisi.
Bu yıl katılım rekor seviyedeydi.
380 davetli vardı.
Bunların 200’ü Amerikalıydı.
Yani başka Türk toplantıları gibi Türkün Türke konuştuğu bir davet olmadı.
Ama şurası kesin ki gecedeki ağırlık yine Türkiye’dendi.
Menü şöyleydi:
Milan usulü bakla risottosu
Izgara file minyon, patates graten, küçük kuşkonmaz, balzamikli soğan halkaları
Nar sorbesi ve fıstıklı baklava
Şarap menüsü Fransa’dandı.
Beyaz Sauvignon blanc. Domaine Paul Buisse, Touraine
Kırmızı pinot noir; Bouchard Pere&Fils, Bourgogne
Bir menüde kimin ağırlığı olduğunu en iyi öğreneceğiniz şey etin pişme derecesi oluyor.
Fileminyon tam Türk usulü fazla pişmişti.
Tabii gazeteci olarak masalar arasında dolaştığınız zaman çok ilginç şeyler de öğreniyorsunuz.
Bu yıl New York’taki Türk toplumu arasında en çok konuşulan konu Türk konsolosluğunun düzenlediği 29 Ekim daveti olmuş.
Haklılar da…
Çünkü konsolosluk bana göre diplomasi tarihimizde bir devrim yapmış.
Daveti Cipriani’de düzenlemiş.
Ancak bu sıradan bir Cipriani değil.
Nehir kenarında Pier’de açılan yeni Cipriaini otelin balo salonunda..
Şu an New York’un en konuşulan mekanı burası.
Duyduğuma göre otelle birlikte 250 milyon dolara malolmuş.
İçinde büyük balo salonu dışında harika bir restoranı, lounge ve caz bazı var.
Konsolusluk davet işte burada vermiş.
1500’den fazla davetli katılmış.
Muazzam bir davet olmuş yani.
Tabii merak ettim, Dışişleri”nin böyle bir olaya bu kadar bütçe ayırması mümkün değil.
Yine diplomasi tarihimizde bir ilk olarak sponsor bulmuşlar.
Kutluyorum Büyükelçiliği ve konsolosluğu bu vizyonu için…
Amerikan Türk Cemiyeti balosunun merak edilen konularından biri de Washington büyükelçisinin smokin giyip giymeyeceği.
Dün akşam masalara baktım.
Washington Büyükelçimiz Murat Mercan her zamanki gibi yine smokin giymemiş.
Papyon yerine kırmızı kravat takmayı tercih etmiş.
AKP kanadından, yani siyasi kanaldan gelmiş büyükelçi olduğu için Erdoğan geleneğini devam ettiriyor.
BM Daimi temsilcimiz ise diplomatik kariyerden geldiği için smokinliydi.
Biraz da seviyeli magazin yapalım.
Amerikan Türk Cemiyet tamamen sivil bir kuruluş olduğu için davetli yelpazesi de çok geniş ve renkli oluyor.
Şöyle etrafa bir baktım. Mesela ünlü Film Direktor Julien Schnabel in oğlu Vito Schnabel vardı.
Onu People ve Fashion dergilerinden biliyorum.
Çıktığı kadınları alt alta yazarsam siz de anlarsınız:
Heidi Klum, Elle Macpherson, Liv Tylor, Demi Moore…
Bir de Johnny Depp’le davası dolayısıyla artık çok iyi tanıdığımız Amber Heard…
Fashion dünyasından iyi tanıdığım Peter Morino da davetliler arasındaydı.
Lüks markaların en önemli iki patronundan biri olan Bernard Arnault’ya çok yakın bir insan.
Tiffany, Peninsula, Dior ve Chanel büyük markaların en üst dekoratörü.
Tabii geçen yıl olduğu gibi bu yıl da gecenin en ilgi çeken isimlerinden biri New York’un en ünlü avukatlarından Michael Cohen’di.
Bugünlerde Trump’a karşı ifade veriyor.
Duyduğuma göre gala gecesi CNN onu konuk olarak davet etmiş, ancak o Amerikan Türk Cemiyeti’nin gecesine gelmeyi tercih etmiş. Bu da gecenin fısıltısıydı.
Kardashian’ların en çok tuttuğu saatçi ve mücevherci Jacop&Co’nun patronu da davetliler arasındaydı.
Benim masamda Dr. Mehmet Öz de vardı. Biraz yaşlanmış ama yine fit. Senato seçimini kaybettikten sonra bütün ağırlığını artık “iherb” adı altında kurduğu sağlıklı ürün pazarlama işine vermiş,
(*) Omar Hernandez: NYC nin en önde kulüp yöneticilerinden Omar Hernandez de benimle aynı masadaydı. Gecenin after partisi onun mekanında verildi.
Gecede daha sayabileceğim çok sayıda ünlü finansçı vardı.
(*) Andrew Cohen JP Morgan ın en üst 3 yöneticisinden biri
İstanbul”dan gelen misafirler arasında Sunset sahibi Barış Tansever ve eşi Alize, Serdar Bilgili, artık iyice Türkiyeli olan şef Carlo Bernardini, Türk tasarımcı Elif Mısırlı, Mudo’nun ikinci kuşak patronlarından Ömer Taviloğlu ve eşi Hande, Lüset Taviloğlu ile gazetecilerden Mehmet Yılmaz, Vahap Munyar…
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim.
Amerikan Türk Cemiyeti’nin bugüne kadarki en başarılı ve renkli galalarından biri oldu.
Ayrıca Hürriyet’in New York muhabiri Rıza Canikli de gördüklerim arasındaydı.
Tabii her zamanki gibi Suzan Sabancı’nın iletişim konularındaki danışmanı Ali Arıkan’ın gecenin düzenlenmesi ve son dakika sorunlarının çözümündeki katkısını da unutmamalıyım.
Ama en güzeli onunla Barbra Streisand’in yeni çıkan 900 sayfalık kitabı hakkındaki sohbetimizdi.
Fihristi olmayan kitabı okumuş.
Önümüzdeki günlerde onu da yazarım. Ali’yle müzik ve sinema konuşmak her zaman çok güzel.
24 Aralık 2024 - Başörtülü kadının kelepçelendiği gece Ankara ve Manisa’da yaşanan üç olay
21 Aralık 2024 - Bu 32 blucin efsanesinden kaçını tanıyorsunuz?
20 Aralık 2024 - 6 Aralık akşamı Fahrettin Altun’un adamları CNN rejisini neden aradı?
19 Aralık 2024 - Bir Türk YouTuber’ın en derin mağara rekoru: Tam 185 milyon