Sınıfa giren hoca tahtaya büyük harflerle şunu yazıyor:
“RİSK NEDİR:::”
Sonra, “Kağıtları çıkarın” diyor ve sınav böyle başlıyor.
Tek soru:
“Risk nedir?”
Sınav başlıyor ve kağıtlar teslim ediliyor…
Buraya kadar her şey normal…
ODTÜ’de sıradan bir gün ve sıradan bir imtihan…
Olay bir hafta sonra sınav sonuçları geldiğinde patlıyor…
Sınavı yapan hoca adını okuyarak bir öğrencinin kağıdını kaldırır ve bütün sınıfa gösterir…
Bembeyaz bir sayfadır…Üzerinde sadece öğrencinin adı soyadı ve numarası yazılıdır.
Öğrenci diliyle söylersek, “Boş kağıt vermiştir…”
Yani sıfır alacak bir kağıt…
Hoca, “İşte bu arkadaşınız tam not aldı” der ve nedenini açıklar.
Öğrenci, sıfır alacak bir boş kağıdı vererek, “Risk almış” ve böylece risk almanın ne olduğunu en çarpıcı örneği ile anlatmıştır…
İnsana bir şehir efsanesi gibi geliyor…
Oysa bu olay aynen olmuş…
Yeri de Orta Doğu Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü’ymüş…
Tahtaya bu iki kelimeyi yazan hocanın adı Muhan Soysal…
O yıllarda ODTÜ’nün bütün öğrencileri için efsane bir öğretim üyesi…
İşte onun dersinde boş kağıdı veren öğrenci tam not almıştır…
Ancak hikaye burada bitmiyor…
Bir de devamı var…
Aynı hoca bir süre sonra yine sınıfa gelir ve tahtaya yine büyük harflerle aynı şeyi yazar:
“RİSK NEDİR…”
Aynı öğrenci yine aynı şeyi yapar…
Yani boş bir kağıt verir…
Ancak bu defa sınav sonuçları açıklandığında herkesi hayretler içinde bırakan bir şey olur.
Muhan Hoca kağıdı yine bütün sınıfa gösterir…
Ne var ki bu defa öğrenciye verdiği not “Sıfırdır..”
Öğrenci dersten sonra hocanın odasına girer ve nedenini sorar.
Aldığı cevap şudur:
“Aynı koşullar altında aynı riski iki kere alan akılsızdır…”
Bu olayı Gamze Cizreli’nin geçen hafta çıkan “Ateşle Oynayanlar; Bazen Bir Kıvılcım Yeter” adlı kitabında okudum.
Gamze Cizreli son 30 yılda Türkiye’de büyük hayranlıkla izlediğim, yaratıcı ve cesur bir işkadını…
Şu an bütün dünyaya yayılmış olan ve her yerde başarı hikayesi yazan “Big Chefs” restoranlarının kurucusu…
Kitapta aynı hocadan aynı kağıtla hem tam not hem sıfır alan öğrencinin adını da vermiş.
O öğrenci Mehmet Ali Berkman’mış…
Yani Koç’un eski bayrak gemisi Arçelik’in eski Genel Müdürü. Daha sonra Akkök Holding İcra Kurumlu Başkanı ve Akkök Yönetim Kurulu üyeliği yaptı.
Berkman 1943 doğumlu. Yani ODTÜ’de 1960’lı yıllarda okumuş olması gerekiyor.
Kitabı okuyunca Gamze Cizreli’yi aradım ve “Bu sanki bir şehir efsanesi gibi duruyor. Doğru mu” diye sordum.
“Aynen doğru” dedi…
Vallahi şehir efsanesi de olsa güzel bir hikaye…
Daha önemlisi ODTÜ öğrencilerinin böyle bir yaratıcı zeka efsanesini nesilden nesile aktarmaları.
Gamze Cizreli’yi epeydir tanıyorum ama bu kitabı okuyunca anladım ki aslında hiç tanımıyormuşum.
“Her gelen misafire ‘Ser seremin ser çavemin’ yani ‘Başım gözüm üstüne’ denilen toprakların kızıyım” diyor.
Diyarbakırlı bir ailenin kızı olarak Konya Anadolu Lisesi’ni bitirmiş.
Hayatındaki ilk büyük hedefi ODTÜ’ye girmekmiş…
Niye diye sorulduğunda verdiği cevap şu oluyormuş:
“Çünkü devrimci bir üniversitede okumak istiyorum…”
Üniversite sınavında aldığı puanla Boğaziçi’ne rahatlıkla girebilecekken ODTÜ İşletmeyi seçmiş.
ODTÜ’de okuyan bir çocuk, onun efsaneleri ile mezun olur.
Mesela 1960’lı yıllardan kalan Sinan Cemgil efsanesi ile.
Yazdığına göre ODTÜ’de insanların birbirlerine “Hocam” diye seslenmelerinin kaynağı, 1970’lerin başında Nurhak Dağlarında öldürülen Sinan Cemgil’miş…
Çünkü o insanların birbirine hitap ederken, sınıf ve kariyer ve unvan farkını kaldırmak için bu hitap şeklini kullanırmış.
Gamze Cizreli bugün dünyanın bir çok yerinde şubeleri bulunan çok başarılı bir restoran zincirinin patronu…
Kurduğu son şirket Big Chefs’in Türkiye ve yurtdışında 100’e yakın şubesi var.
Ve bu kız bütün bunları, varlıklı bir ailenin ikinci nesli olarak değil, sıfırdan başlayarak, cebinde beş kuruş olmadan kurdu.
“Ben girdiğimde YÖK devrimci ruhu yok etmişti. 1980’lerin apolitik Türkiye’sinde okudum” diyor…
Ama bugünkü patronluğunun temelinde hala , ODTÜ’deki “Marksist günlerinden” esintisi duruyor.
Evinde Uğur Mumcu ve İlhan Selçuk’un yazıları tartışılırmış.
Kitaplığında Karl Marx ve Jack London’ın kitapları yan yana duruyormuş.
Gorki’nin Ana’sı başucu kitabıymış.
En sevdiği şiir Nazım Hikmet’in “Mavi Gözlü Dev” şiiriymiş.
Evin fon müzikleri ise Cem Karaca, Zülfü Livaneli, Ahmet Kaya ve Yeni Türkü’ymüş…
Hayatta hala en büyük rol modellerinden biri 12 Eylül’de Cezaevinde yatan kuzeniymiş.
Ama ilk işini kurarken en çok dinlediği şarkı Top Gun filmindeki “Take My Breath Away” olmuş.
Nefesini kesecek bir müzik yani…
Kitap boyunca yaptığı alıntılara bakıyordum.
Nietzsche, Schopenhauer, Murat Mungan, Marquez, Dostoyevski, Goethe…
Yani bugün artık Marksizmi çok aşan bir kültürel iklimde yaşıyor.
Diyalektik ruhunuzun hep kenarında bir yerde kalsa da, “Hayatın Şeyleri” sizi hep daha insani ruh hallerinize seslenen şarkılara davet ediyor.
Kitabına Spotify için hazırladığı bir müzik listesini de koymuş.
Kenan Doğulu ile başlıyor, Zühal Olcay, Zara, Aynur, Madrigal, Zeki Müren, MFÖ, Sezen Aksu, Candan Erçetin, Ahmet Kaya, Nil Karaibrahimgil, Hamiyet Yüceses, Melike Demiral, Athena, Ajda Pekkan’la devam ediyor.
Bütün Türkiye… Bütün hallerimiz…
Zaten bizi insan yapan duygu da bu değil mi…
Ya bugün?
“Bugün eğitime sıfırdan başlasam yine ODTÜ’de okurdum” diyor.
Hangi ODTÜ’lüye rastlasam hemen hepsi aynı şeyi söylüyor.
Çünkü hepsi, stadyumunun tribünlerinde “Devrim” yazan kampüste yaşıyorlar hala…
Hayat onun yolunu CIA ile de kesiştirmiş.
1999 yılında Ankara’daki ikinci markası olan Kuki’yi kurmuş.
Zencefilli kurabiyeleri bir anda çok meşhur olmuş.
İşte o günlerde bir gün Çankaya’nın Protokol Müdürlüğü’nden bir telefon almış.
Arayan yetkili direk söze girmiş:
“Başkan Clinton’a tatlı hazırlayabilir misiniz?”
ABD Başkanının Ankara ziyareti sırasında Çankaya’da verilecek yemeğin tatlısını yapmasını ondan istemişler.
“Ne olduysa ondan sonra oldu” diyor.
Çünkü siyah elbiseli, siyah gözlüklü, kulaklıklı CIA ajanları Kuki’ye gelmiş.
Tatlı hazırlanırken üç gün boyunca gözlerini şeflerden ve malzemeden ayırmamışlar…
Gamze Cizreli ODTÜ gibi rasyonalitenin ve diyalektiğin merkezinden gelmiş bir kadın.
Ama iş hayatında ritüellerine aşırı derecede bağlı.
Mesela bir işe başlarken, temel atılırken mutlaka temele altın veya metal para atıyor.
En ilginci de şu. Ankara’da yeni mekan açmak için bir şairin eski evini buluyor.
Gidip aile ile görüşüyor ve buraya çok istediğini söylüyor…
Ama bu görüşmeden sonra ortadan kayboluyor.
Evin sahibi “Niye gelmediniz” diye arayınca utana sıkıla şu cevabı veriyor:
“Merkür retrosu vardı da onun bitmesini bekledim…”
Tabii her mekanını açmadan önce Feng Shui yaptırdığını da eklemeliyim.
“Ne de olsa Mezopotamyalıyım ezelden, gönlüm geçmez ritüelden” diyor.
Başarılı iş kadını denince aklımıza “Soğuk ve aşktan uzak” bir profil gelir.
Oysa Gamze Cizreli eşinden ayrıldıktan sonraki iki büyük aşkını çok ayrıntılı ve samimi biçimde anlatıyor.
Heyecanlarını, her şeyi unutuşunu, düş kırıklıklarını…
Ama bir şeye özen göstermiş.
Anlattığı iki erkeğin de ne adını vermiş, ne de kim olduklarını tahmin edebileceğimiz bir ipucu…
Tek ipucu şu…
Yaşadığı aşkın coşkusunu Cemal Süreya’nın şu dizeleri ile anlatmış:
“Gözlerinin kahvesinden koy ömrüme,
Kırk yılın hatırına sen kalayım…”
Kitapta erkeklerle tatsız bir hatırası da var.
Bir gün arkadaşları onu “Kendisine uygun” bir erkekle tanıştırmak istemişler…
Bir akşam yemeğinde buluşmuşlar…
İlk bakışta nazik biri gibiymiş.
Ancak servis yapan garson yanlışlıkla kahveyi masa örtüsüne dükünce adamın bütün kişiliği ortaya çıkmış.
Garsona aşırı kaba davranmaya, azarlamaya, hakaret etmeye başlamış.
Dışarda vale çocuğa da aynı nobran davranışları sergilemiş ve böylece bu ilk ve son yemek olmuş.
Kendi tecrübesinden çıkarak kadınlara “Şu erkeklerden uzak durun” diyor.
(*) Garsona kötü davranan
(*) Küçük esnafla kıran kırana pazarlık eden
(*) İçinizdeki çocukla derdi olan
(*) Zaaflarınızı koz olarak kullanan
(*) Özgüveni gelişmemiş, kendi değerini başkalarının onayında arayan
(*) Gereksiz alınganlık gösteren, buluttan nem kapan
(*) Alkolü şişede durduğu gibi taşıyamayan
(*) Annesinin bir tanesi, daimi ‘Oğuşu’ kalan
(*) Temel değerleri oluşmamış
(*) Seviyorum deyip eyleme dökmeyen
(*) Lügatında sorumluluk kelimesi olmayan
(*) Tinder hesabı hep aktif olanlardan uzak durun
Her şeyi bu kadar samimi anlatan bir iş kadınından elbette samimi bir özeleştiri de geliyor.
Aşkta ve ilişkilerde kendi hatalarını da büyük bir samimiyetle anlatıyor.
O samimiyet bazı yerlerde bana Rolling Stones’un gitaristi Keith Richards’ın “Life” adlı hatıra kitabındaki satırları hatırlattı.
Bir kadın olarak başarısını şu cümleyle özetliyor:
“Elalem denilen o sabotajcının sesini kıstım…”
Yani bir iş yaparken, “O ne der bu ne der” diye hiç düşünmemiş.
Ama zaafını da aynı cesaretle anlatıyor:
“Aşırı özgüvenliydim…O popülarite ve mevkinin verdiği gücün beni zehirlediğini, tüm bunların gölgesinde herkesi ve her şeyi unuttuğumu görmüyordum…”
Gamze Cizreli
Daha önce Ankara’da başka markalar da yarattı ve hepsi de başarılı oldu.
Hemen söyleyeyim.
Son yıllarda okuduğum en güzel hatıra kitabı…
Son derece kolay okunan, akıcı bir dil ve edebi üslup.
Herkese tavsiye ederim…
Başarılı ve Cumhuriyetçi bir Mezopotomya kızının yazdığı bir “Anı Başeseri…”
Çok büyük keyif ve hayranlıkla okudum…
(*) Gamze Cizreli: “Ateşle Oynayanlar; Bazen Bir Kıvılcım Yeter”, Alfa Yayınları, 2023
NOT: Yazı yayınlandıktan sonra Mehmet Ali Berkman’dan bir mesaj aldım. Şunu yazmış: “ Muhan Soysal’ın benim hayatımda da büyük yeri vardır. Ama boş kağıt hikayesi benim başımdan geçmedi.” Ben de bunun bir şehir efsanesi olduğunu düşünmüştüm. Ama bir üniversitede bunun nesilden nesile aktarılması çok önemli.
24 Aralık 2024 - Başörtülü kadının kelepçelendiği gece Ankara ve Manisa’da yaşanan üç olay
21 Aralık 2024 - Bu 32 blucin efsanesinden kaçını tanıyorsunuz?
20 Aralık 2024 - 6 Aralık akşamı Fahrettin Altun’un adamları CNN rejisini neden aradı?
19 Aralık 2024 - Bir Türk YouTuber’ın en derin mağara rekoru: Tam 185 milyon