Oscar törenini canlı izleyemedim diye üzülmeyin. Ertuğrul Özkök sabaha kadar uyumadı, töreni seyretti ve sizin için yazdı. Kırmızı halı bölümünü çok beğenmemiş örneğin. İşte geceden izlenimler.
Dün gece ve bu sabah Oscar törenini seyretmediğiniz için üzülüyorsanız, hiç üzülmeyin.
Uykusuz kalmaya değmeyen bir törendi.
Son yıllarda seyrettiğim en ruhsuz Oscar töreniydi bile diyebilirim.
Bir kere törenin en eğlenceli bölümü olan Red Carpet, yani kırmızı halı bölümünü seyredemedik.
Disney Plus Kırmızı halının 01.30’da başlayacağını ilan etmişti.
Ama neredeyse 20 dakika geç başladı.
Oysa dışarda kırmızı halıyı ellerindeki cep televizyonu ile izleyen YouTuber’lar gayet renkli yorumlar yapıyordu.
Amerika’da 10 Mart günü saatler bir saat geri alındığı için galiba karışıklık oldu.
Bir de dışarıda Filistin gösterisi olduğu için törenin geç başladığı söylendi.
Neticede 6-7 dakikalık bölümünü seyredebildik kırmızı halının.
Program yayınında Türkçe çeviri yoktu.
Altyazı da yoktu.
Ayrıca töreni Türkiye’de anlatanlar da olmadığı için uzun ve sıkıcı reklam araları bomboş geçti.
Yani Oscar’ı NTV’nin yayınladığı yılları özledik.
Görebildiğimiz kırmızı halı bölümünde Marc Ruffalo’nun papyonsuz smokini ve yakasındaki büyük desenden başka dikkatimizi çeken bir şey olmadı.
Bir de Billie Eilish’in Chanel’e benzeyen takımını giyme biçimi dikkatimi çekti.
Kırmızı halıda sadece eteğini giydi.
Sahnede kardeşi ile şarkısını söylerken ise sadece üstünü giydi.
Yani bu yıl geleneksel kırmızı halı elbise yorumlarını yapamayacağım.
Yalnız dikkatimi çeken şu oldu.
Bu yıl Oscar yüzünün gerçek yaşından, kırışıklık ve çizgilerinden memnun kadınların yılı oldu.
Botokslanmamış ve dokunulmamış yüzlerindeki güzel ifadeleri bol bol seyrettik.
Kimler mi?
Başta Jodie Foster ve eşi.
Ayrıca Anette Benning…
Emma Stone’un çok doğal gözaltı torbaları gözyaşıyla ıslanınca daha da güzelleşti.
Jamie Lee Curtis…
Buna karşılık yüzlerini yaptırmış erkekler bölümü vardı ki felaketti…
Sıralama yaparsam bir numaraya banko en iyi yardımcı aktör ödülünü alan Robert Downey Jr.’u koyarım.
Bafta töreninde dikkatimi çekmişti, dün geceki programda daha da iyi gördüm.
Üstüne bir de çok kötü ve uyumuz renge boyalı saçları ekleyince…
Tam bir orta yaş krizinde erkek tipi çıkmış.
Bütün bunların üstüne bir de Oppenheimer kontenjanından, bence en hak edilmemiş en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü almadı mı…
İyice gıcık oldum.
İki numaraya ise yüzünün hiçbir noktası oynamayan Michael Keaton’u koyarım.
Bir ara sunucu olarak sahneye çıkan Danny de Vito oynadığı Batman filmindeki Penguen Joker’la ilgili espriler yaparken aynı filmde Batman rolünü oynayan Michael Keaton’a laf attı.
“İşte bu adam beni pencereden atmıştı” dedi.
Michael Keaton estetikten donmuş yüzünden dolayı olmalı, mimikleri ile cevap veremediği için sadece elleriyle bir işaret yapmakla yetindi.
Törenin bir özelliği de kilolu kadınlar gecesi olmasıydı.
Hem de bayağı kilolu.
Onlardan biri Oscar da kazandı.
“The Holdovers” filminde oynayan Da’vine Joy Randolph en iyi yardımcı kadın Oscarı aldı.
Çok sevindim bu ödüle.
Çünkü filmde inanılmaz bir performans gösteriyor.
The Holdovers bana göre bu yılın en iyi filmlerinden biriydi.
Filmin baş oyuncusu Paul Giamatti en iyi erkek oyuncu adayımdı.
Yıllarca önce seyrettiğim Sideways filminin sanki devamıymış gibi geldi bana.
Karakter sanki aynı kişi gibiydi.
Bence Cillian Murpy’den daha fazla hak ediyordu.
Bir de filmin yardımcı erkek oyuncusu var.
Dominic Sessa…
Bu çocuğa dikkat…
Çok büyük bir aktör geliyor.
Bu yılki törenin Oppenheimer Oscar’ı olacağı çok belliydi.
Benim için ise Barbie ondan önemli bir filmdi.
1970’li yıllarda Paris’teki öğrencilik yıllarımda solcu bir öğrenci olarak Oppenheimer hakkında o kadar çok şey okumuştum ki film doğrusu bana yeni hiçbir şey söylemedi.
Buna karşılık Barbie 1950’li yıllardan itibaren kız çocuklarının hayatına girmiş bir oyuncak bebekten öylesine güzel bir yorum çıkarmıştı ki…
Sinema açısından daha çekiciydi benim için.
Ama asıl favorim daha sonra seyrettiğim Poor Things’di…
Yirmibirinci Yüzyıl’da yepyeni bir sinema alanı açıyordu.
Doğrusu en iyi film ve yönetmen dallarında favorim oydu.
Yine de Oppenheimer’dan sonra en çok ödül alan film o oldu.
En iyi kadın oyuncu için iki adayım vardı. ‘Bir Düşüşün Anatomisi’nin oyuncusu Sandra Hüller ve Poor Things’in (Zavallılar) oyuncusu Emma Stone…
Neticede Emma Stone aldı.
Film müziğinde Billie Eilish doğru isimdi.
Barbie’deki şarkısı gerçekten çok iyidi ve dün gece sahnede de harika söyledi.
Gecenin yıldızı Bir Düşüşün Anatomisi filminde köpekti.
Adı Messi…
Onu bütün ödül törenlerine götürüyorlar.
Dün de oradaydı ve bütün tören boyunca nasıl orada öyle sakin biçimde oturdu şaşırdım.
Gecenin esprisi ise Türkiye’de yapıldı.
Bir ara sahneye Scorsese’nin “Children of the Flower Moon” filminin davul çalarak ayin yapan yerlileri çıktı.
Bir davulun etrafında tokmaklarla vurarak filmdeki gibi ayin yaptılar. Davul ortaya çıkınca Türkiye’de espri anında patladı:
“Oscar Ramazan özel yayını.”
Gecenin en anlaşılmazına gelince…
Godzila filminin teknik animasyon ödülünü almak için çıkan kişinin elindeki kağıdı okumasıydı.
Daha doğrusu okuyamaması…
Kimse ne dediğini anlamadı, ama en anlamayanı galiba sahnede onu sunan Danny de Vito’ydu.
Anlamadığını da hiç saklamadı zaten.
Gecenin en zevksiz esprisinin ise sahneye çıplak çıkartılan güreşçi olduğunu söylememe gerek yok herhalde.
Benim gözümle yazmaya değer birkaç şey bundan ibaretti.
26 Aralık 2024 - Sayın Ali başkanım, yılbaşı gecesi kırmızı boxer külot giyebilir miyim?
25 Aralık 2024 - Türk halkı bu iki tuhaf kelimeyi 75 yıl sonra nasıl tersine çevirdi
24 Aralık 2024 - Başörtülü kadının kelepçelendiği gece Ankara ve Manisa’da yaşanan üç olay
21 Aralık 2024 - Bu 32 blucin efsanesinden kaçını tanıyorsunuz?