Tekirdağ’da hapisten çıkan amca, 15 yaşındaki yeğenini katil yaptı, 18 yaşında bir genç öldü
Aile büyükleri köklerimizi ve geçmişimizi hatırlatarak aidiyet duygusunu güçlendirir. Onların deneyimleri sorunlarla başa çıkma konusunda güven ve rehberlik sağlar. Yaşam tecrübeleriyle edindikleri bilgeliği aktararak genç nesillere yol gösterir.
Yaşlılık hayatın doğal bir evresi. Onlar geçmişin bilgi ve deneyimlerini, ailenin tarihçesini gelecek nesillere aktaran önemli bir köprü, yaşamları boyunca kazandıkları tecrübelerle toplum için önemli bir kaynak. Duymasını bilene onların hikâyelerinin değerli ders ve öğretilerle dolu olduğunu düşünüyorum.
İşte benim anneannem ve dedem ile olan hikâyem…
Anneannem ilkokul öğretmeni, tam bir Cumhuriyet kadını. Ailesi Bulgaristan’dan göç etmiş ülkeye. Dedem edebiyat öğretmeni romantik, sanata ve toprağa meraklı bir adam. Girit’ten beş yaşında İzmir’e gelmiş.
İkisinin yolu Çorlu’da kesişmiş. Dedem Çorlu’ya öğretmen olarak gitmiş, anneannemi okulda görmüş ve pek beğenmiş. Eee anneannem güzel, akıllı ve kendinden emin genç bir hanım. Sonuçta evlenmişler. Eğitim, savaş, toplumsal değişimlere ek yoksul günler, birçok öğrenci, darbeler, varlıklı günler, sahneye konan oyunlar, Cumhuriyet baloları, mahsul yetiştirme denemeleri, Çorlu, Edirne ve İstanbul günleri. Kızları sevgili annem Özcan ise bu serüvenin önemli bir parçası, birlikte uzun bir ömür. Edirne’de anneannemin liderlik yaptığı Cumhuriyet baloları ve dedemin sahneye koyduğu oyunlar o dönemin canlılığını, kalitesini yansıtıyor. Edirne Lisesi’nde görev yapan dedemin sahneye koyduğu oyunları hafife almayın. Devlet Tiyatrolarında sahnelenen oyunlar lise öğrencileri tarafından sahneleniyor. Bu arada annem de tiyatroda sahne alıyor, sesi güzel olduğu için de şarkılara eşlik ediyor. Bu arada ikisi de müziği çok seviyor. Anneannem alaturka müzik seviyor ve ud çalıyor; dedem alafranga müziğe meraklı ve keman çalıyor. Edirne’den İstanbul’a yazlığa geliyorlar. Beyoğlu’nda alışveriş yapıyorlar. Şapka o dönemin olmazsa olmazı.
Ne mutlu ki çocukluğum, gençliğim onlarla geçti ve pek çok anım oldu. Bugünkü ben olmamda onların büyük payı, emeği var.
Annem çalışan bir kadın (eczacı), sevgili merhum babam ise deniz subayı. Babam görev gereği İstanbul’dan uzakta, annem ise şehir dışındaki babama, bizlere, eczanesine ve ailesine yetişmeye çalışan güçlü bir kadın. Doğal olarak anneme destek anneannemden geliyor, ilkokula giderken okul çıkışı ben onlara gidiyorum. Anneannemin gözetiminde yemeğimi ısıtıyorum, tabaklarımı elimde yıkıyorum, lavaboyu temizliyorum. Sonra derslerimi yapıyorum. Tabii ki derslerde yardımcı oluyorlar. Din dersindeki duaları anneannem öğretiyor. O söylüyor ben tekrarlıyorum. Ardından dedemle piyano çalışıyoruz. Hatta dedem bazen kemanıyla bana eşlik ediyor. Eve giren gazete Milliyet. Akşam yemekleri ajans, yani haberler eşliğinde yeniyor. Bazen geceleri de onlarda kalıyorum. O zaman anneannemle uyuyorum. O gecelerde ben çoğu zaman dolapların içinde kaybolup eski elbise ve tuvaletleri ortaya çıkarıyorum, hatta giyiyorum ve onların karşısında elimde fırça, şarkı söylüyorum. Birlikte alaturka veya klasik müzik konserlerini dinliyoruz televizyondan.
Aile bağları, sevgi, saygı ve dayanışma gibi değerleri, okumanın önemini ağırlıkla onlardan öğrendim diyebilirim. Gelenek, görenek ve bazı aile hikâyelerini onlardan dinledim. Sohbetlerine katıldım. Dini bayramlar geleneklere uygun kutlanırken yeni yıl da ayrı bir heyecanla kutlanırdı o evde. Yılbaşında mutlaka çam ağacı olurdu, evdeki şömine yakılırdı, hediyeler alınırdı. Bu arada yeni yıl yemeğinden sonra mevsim meyvelerini soyar, portakal kabuklarının içine koyduğum pamuğun üstüne limon kolonyası dökerek yakardım. Yanardöner meyve tabağını ışıkları söndürerek sunarken benim gururumu düşünün siz. ☺
Anılarımda birbirlerine bağırdıkları ya da hakaret ettikleri hiç yok. Aksine birbirine bey ve hanım diye hitap ederlerdi. Ethem Bey ve İffet Hanım.
Aile büyükleriyle hayata hazırlanmanın değeri çok büyük. Aile büyükleri köklerimizi ve geçmişimizi hatırlatarak aidiyet duygusunu güçlendirir. Onların deneyimleri sorunlarla başa çıkma konusunda güven ve rehberlik sağlar. Yaşam tecrübeleriyle edindikleri bilgeliği aktararak genç nesillere yol gösterir. Onlar koşulsuz bir sevgi sunar. Bu sevgi bireylerin duygusal gelişimi ve kendine güveni üzerinde olumlu bir etki yapar. Aile büyüklerinin yaşam hikâyeleri bireylerin kendi kimliklerini ve değerlerini bulmalarına yardımcı olabilir.
Bu unsurlar aile büyüklerinin hayatımızda neden bu kadar önemli bir yer kapladığını açıkça gösteriyor. Onların varlığı sadece bireysel değil, toplumsal bir bağ oluşturarak gelecek nesillere de bir miras bırakıyor.
Bu nedenle onlara hak ettikleri saygıyı göstermek sadece bireyler değil, toplum olarak da sorumluluğumuz. Bu özel günde yaşlılarımızı anarak onlara sevgi ve saygımızı sunalım. Bizi biz yaptıkları için her zaman teşekkür edelim. Kıymetlerini bilelim.
Ben de bu yazı sayesinde hem anneannemi hem de dedemi özlemle anıyorum.
İyi ki onlarla güzel anılarla dolu günlerim olmuş. İyi ki.
Dünya Yaşlılar Günü Kutlu Olsun.
23 Aralık 2024 - Yeni yıla pozitif bir adım!
17 Aralık 2024 - Kişisel deneyimden toplumsal dönüşüme
10 Aralık 2024 - Yeniden 20’li yaşlarda olmak ister misiniz?
3 Aralık 2024 - İyilik, insanlık için yeni bir başlangıç
26 Kasım 2024 - 25 Kasım: Hep birlikte şiddete dur dediğimiz gün
Feza Turunçoğlu Kimdir?
Feza Turunçoğlu, Türkiye’de marka, pazarlama ve reklam sektöründe uzun yıllarını geçirmiş deneyimli bir profesyoneldir. Marka yaratma, spor pazarlaması, marka yönetimi ve iletişim konularında derin bilgi birikimine sahiptir.
Reklam ajanslarında yönetim ekibinde çalışmış, yürütme kurullarında yer almış, ülke için önemli birçok markanın büyüme süreçlerine katkıda bulunan ekipleri yönetmiştir.
Feza Turunçoğlu’nun kariyeri boyunca edindiği deneyimler ve sektördeki bilgisi, markaların stratejik iletişimini yönetme yeteneği ve kriz dönemlerinde markaların nasıl yönetilmesi gerektiğine dair görüşleri sektörde önemli bir referans niteliği taşır.
Bu dönemde; finanstan otomotive, gıdadan içecek markalarına, kamu projelerinden kişisel bakıma Türkiye’nin en önemli ve büyük bütçeli markaları ile çalışma, stratejilerinde söz sahibi olma ve değer yaratma şansı yakalamıştır.
Daha sonra Türkiye’nin bilinirliği ülke dışına da taşan ve ülkenin en değerli markalarından biri olan Vestel’de 10 sene boyunca Vestel Pazarlama iletişimi ve Perakende Pazarlama Liderliği yaparak; pazarlama iletişimi ve sponsorlukların yanı sıra, markanın stratejisi ve bütçe yönetiminde de söz sahibi oldu.
Vestel döneminde en sevdiği işlerinden biri “Biz Voleybol Ülkesiyiz” stratejisinin oluşturulması ve hayata geçişinde üstlendiği rolü oldu. ‘Biz Voleybol Ülkesiyiz’ iletişimi ile marka, hem tüketicinin gönlünü kazanırken hem de sayısız ödül kazandı.
Türkiye’de ‘Spor Pazarlaması’ denince, akla ilk gelen isimlerden.
Feza kendisini; reklam, pazarlama ve iletişim stratejisi alanlarında 30 yıllık deneyimi ile “ marka danışmanı” olarak tanımlıyor.
Vestel sonrası, bağımsız marka danışmanı olarak farklı projelerde ‘sevdiği ve inandığı’ markalara katkı sağlamaya keyifle devam ediyor.
Ve halen en çok voleybol izlemeyi seviyor.