Erdoğan ‘2028’de erken seçim yok’ demeye şimdiden başladı
Bursalı domates üreticileri 8 Ağustos'ta büyük bir eylem yaptı. Salçalık domates üretiminin yüzde 25'ini karşılayan üreticilerin yaşadığı sorun yeni değil, yılların birikimi: Bu üretim kapasitesine rağmen kazanamıyorlar, hatta zarar ediyorlar.
Domates üreticilerinin geçen hafta perşembe günü Bursa’da gerçekleştirdiği protesto sadece bir günlük bir mesele değil, yıllardır biriken sorunların patlama noktası. Bursa’nın Karacabey ve Mustafakemalpaşa ilçeleri, Türkiye’deki salçalık domates üretiminin kalbi durumunda. Ülkedeki toplam salçalık domates üretiminin %25’i Bursa’da, bunun da neredeyse tamamı bu iki ilçede gerçekleşiyor. Ancak bu kadar büyük bir üretim kapasitesine rağmen çiftçiler kazanç elde edemiyor, aksine zarar ediyor.
Öncelikle bu eylem neden Bursa’da oldu ona bir bakalım. 2023 yılında ülkemizde 13,3 milyon ton domates üretiminin 7,7 milyon tonu sofralık, 5,6 milyon tonu salçalık domatesten oluşuyor. İşte bu 5,5 milyon ton salçalık domatesin %25’i Bursa’da üretiliyor. 1,4 milyon ton salçalık domatesin %63’ü Karacabey, %35’i Mustafakemalpaşa’dan geliyor. Kısacası Bursa’da domatesin kalbi bu iki ilçede attığından kalbinde fiyat ağrısı yaşayan çiftçiler eylem yaptı.
Peki, biz bu duruma nasıl geldik?
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2022 yılı verilerine göre, dünya domates üretiminde 68 milyon ton ile ilk sırayı Çin alıyor. Onu 21 milyon ton ile Hindistan ve 13 milyon ton ile Türkiye takip ediyor.
Türkiye’nin domates üretiminde problem yok aslında. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre bu yıl 14,5 milyon ton üretim bekleniyor. Son üç yıldır ortalama 13 milyon ton domates üreten Türkiye, bu yıl 1,5 milyon tonluk artışı üretti de fiyatlar ondan mı düştü? Tam olarak öyle değil? Nasıl mı?
2005 yılında 10 milyon ton domates üretiminin %70’i sofralık, %30’u salçalık domatesten oluşuyordu. 2023 yılına geldiğimizde bu oran %58’i sofralık, %42’si salçalık olarak değişti. 2005 yılında 3 milyon ton salçalık üretimi %85 artarak 2023 yılında 5,6 milyon tona çıktı. Bu yıl ise 6,5 milyon ton olması bekleniyor. Son bir yılda sadece bir milyonluk artış var. Peki bu artışlar niye oluyor?
Türkiye ürettiği domatesi sofralık, salça, domates suyu, ketçap gibi ürünlerde kullanarak yurt içi ve ihracat ederek tüketiyor. Her yıl artan salçalık domates üretimi bizim salça ihracatımızı artırarak devam etti. 2000 yılların başında salçalık domatesler sofralık domates olarak tüketilmezken ortalama 150 bin ton ihraç edilirken, zamanla bu oran 2006 ile 2012 yılları arasında ortalama 100 bin tona düştü. Ardından gelen yıllarda tekrar artmaya devam etti ve bu artış 2022 yılında 277 bin ton ile rekor kırdı. Her şey iyi gidiyorken sorun neydi?
2019 Mart ayının son günlerde memleketin birçok yerinde kurulan “tanzim çadırı” ile çözüm aranan, fiyatları çok yükselen 8 sebzeden biri de domatesti. O tarihte kilosu 3 liradan tüketiciye satılıyordu. Şimdi üretici 3 liraya satamıyor, vahametin büyüklüğüne bakın.
Konuya döneceksek olursak, o yıl Türkiye 27 bin ton salça ihraç ederek yine bir Cumhuriyet dönemi rekorunu kırmıştı. Sonraki yılın yine bir ağustos ayında salçalık domatesin kilo fiyatı fabrikaların alım fiyatlarını düşürmesi nedeniyle 30 kuruşa düşmüştü. Sonra devreye Türk Şeker’in girmesiyle fiyatlar yeniden yükseldi.
Ardından Eylül 2022’de Resmi Gazete’de yayınlanan kararla salça ihracatı ihracı kayda bağlı mallar listesine eklendi. Artık ürettiğinizi satmak için izin almanız gerekliydi. Neden böyle bir karar alınmıştı? Ülkede yükselen enflasyonun çözmenin yolu içerde arz fazlası oluşturarak fiyatların düşmesini sağlamaktı.
İşte bu karar sonucu salçada dış pazarımızı kaybettik. Hâlâ da izinli olması nedeniyle dış pazarlara mal satamıyoruz.
Yazıda 2022 yılında rekor kırdığımızı belirttim. O zaman nasıl oluyor? Hem dış pazarımızı kaybediyoruz hem satış rekoru kırıyoruz?
Bu kararın uygulanmasında musluğun başında kim var ise onun yüzünden oluyor. Musluğu biraz rahat bıraktı mı ihracat artıyor, kapatınca düşüyor. İşte bu aşağı yukarı oynamalar sektörü önünü göremez hale getirdi. Bu yüzden 2023 yılında ihracatın 133 bin tona düşmesine yol açtı. Bu yılın ilk altı ayında ise 75 bin ton ihracat yapıldı.
O tarafta işler de hiç göründüğü gibi değil. Salça fabrikaları da ne yapacağını bilemez halde, mal alsa bir dert almasa bir dert. Alıp depolasa bu yüksek faiz ortamda başa bela.
Bu işin başka bir tarafı. Diğer tarafı, salçalık domates üretimini artıranın tüketici eğilimi olması. Sofralık domates fiyatlarının çok yüksek olması vatandaşı yemek ve salata için salçalık domatese yöneltti.
Bu yönelim salçalık domates üreticilerinin son iki yıldır domatesten para kazanmasını sağladı, ta ki bu yıla kadar. Bu yıl kilogram maliyeti 3 lirayı bulan domates üreticileri bırak kazanmayı, kilosunu 2 liradan satarak, bir de üstüne cebinden para ödeyince artık isyan etme noktasına geldi. İşin aslı bu konunun buraya geleceğini aylar önce yazmıştım. Tekrar okumak için linki bırakıyorum buraya.
Şimdi gelelim konuya… Salçalık domates üretimi aslında sözleşmeli üretim ile yapılan bir üretim modeli. Bugün fabrikalarla sözleşmesi olan üretici domatesini fabrikaya verirken iç pazarda tüketileceğini veya fabrikaların alım fiyatlarını yükselteceğini düşünerek üretim yapan üreticinin canı daha çok yanıyor.
Son beş yılda gelişen olayları anlatınca fiyatı yükselen, düşen sözleşmeli üretim, ihracat, söylediğimiz ne varsa yaşamışız. O zaman bu sorunu nasıl aşmalı da artık bizim dünya domates üretiminde dünya üçüncülüğü gibi bir derdimiz olmamalı. Tabii ki öncelikle ülke ihtiyacını ve ihracatı karşılayacak bir üretim planlaması ve sözleşmesi olmalı.
Bursa Valisi’nin açıklamasına göre, kilosu 3,5 liradan 30 bin ton domatesin alınması sadece o bölge için geçici bir çözüm modeli. Başka bir model bulmalıyız. Çünkü 2019 yılında aynı bölgede aynı durum yaşanmıştı. Bunun 5 yıl sonra olmayacağını söyleyebilecek biri var mı?
Artık salçalık domates üretimindeki artış hızını kesmek gerekir. Bunun için sadece sözleşmeli üretim yapanlara izin verilmeli. Tarım ve Orman Bakanlığı hakimliğinde belirlenen alım kriterleri oluşturulmalı ve fiyatı bakanlığın belirlediği yeminli uzman kişi ve kuruluşlar belirlemeli. Ne fabrika sahibi ne de çiftçi çıkan fiyata itiraz edemeyecek kadar güvende olmalı.
Yoksa dünyanın hiçbir yerinde ürettiği için çiftçi cezalandırılmaz. Bugün çiftçinin haklı tepkisini anlamak ve sorunları kalıcı çözmek için hemen yol almalıyız. Benden söylemesi.
20 Kasım 2024 - TÜSEDAD ve USK verileri çatışıyor: Çiğ sütte kimin hesabı doğru?
17 Kasım 2024 - Mütevazı sofraların vazgeçilmezi tavuk ve yumurta artık lüks mü olacak?
15 Kasım 2024 - Süt üreticileri deli para kazanıyor (!)
13 Kasım 2024 - Ekim ayında yağış azaldı, tarımsal üretim için tehlike çanları çalıyor