Yılbaşı gecem efsaneydi

3 Ocak 2024

Pazar sabahı hayatı daha da grileştirmeye çalışanlara inat evin içini daha da pırıltılı yaptım. Ayın başında kurduğum çam ağacımın üstüne New York’tan getirmiş olduğum süslemeleri de astım. Oradan buradan topladığım yılbaşına dair seramik küçük bibloları salonun her tarafına dağıttım. 

Salonun kıvama geldiğinden tatmin olunca da mutfağa geçtim. Aydın’dan özel getirttiğim yeni mahsül enginarları hazırlamaya giriştim. İnsanı hazırlamadan yedirtecek kadar pamuk gibiydiler. 

Büyük keyifle akşam ana yemeğimizi hazırladım.  Mezelerimizi her zaman olduğu gibi Nişantaşı’ndan almıştım. Planıma göre akşam şampanya ve sek beyaz şarap içilecekti.

Tüm hazırlıklarım beni tatmin edecek düzeyde 16.30 civarında bitti. Kendime bir cappucino hazırladım, kedim dumanından rahatsız olsa da bir keyif sigarası içtikten sonra hazırlanmaya geçtim. İlerleyen saatlerde daha rahat kıyafet giyecek olabilirdik ama neredeyse iki aydır görmediğim sevgilime beni ilk gördüğünde daha iyi durmam gerekiyordu.

Kapı 19.30’da çaldı. Sevgilim saç stilini değiştirmiş, çok da yakışmış. Ona bakınca ben de iyi ki hazırlanmışım diye düşündüm, çünkü diplomatik davete gidiyormuş gibi şıktı. O da ayrıldığımızdan sonraki bu ilk gecemizde her şey iyi gitsin istiyor olmalıydı. Hoş geldin öpücüğünden sonra, tahmin ettiğim gibi o biraz daha ileri girmek istese de oturttum ve buz kovası içinde beklettiğim şampanyayı ona verdim açması için. 

İlk yudumlarımızı alırken sanki arada görüşmeden geçmiş iki ay hiç olmamış gibi bıraktığımız yerden devam eden bir sohbete giriştik. Sevgilim gelirken yanında çok sevdiği Japon viskisi Hibiki’den getirmişti. Galiba benim gece için kurduğum içki planına pek uymak niyetinde değildi.

Masayı öyle bir konumda kurmuştum ki bilgisayarımı bağladığım büyük ekranı yemek yerken rahatlıkla izleyebilecektik. Mezelerden başladık. Bize beyaz şarap eşlik ediyordu. Size bir şey söyleyeyim mi, hem enginarım muhteşem olmuştu, hem de onunla beyaz şarap olağanüstü iyi gidiyordu.

Daha önce size anlatmış olduğum ‘From Scratch’ felaketi gibi başka bir felaket olmasın diye bu gece için ilk olarak  kaybetmemiz, yanlış yapmamız imkansız olan bir film seçmiştim. ’Love Actually’i yeniden seyretmeye başladık. İkimiz de çok severiz bu filmi ve yeniden seyretmek bizi yine mutlu etti.

Saat 23.00’ü biraz geçe film bitince yeni yıla hoş geldin demeden önce biraz televizyonda ne var ne yok bakalım dedik. Salondaki kanepemize geçtik ve büyük televizyonu açtık, kanallar arasında dolaşmaya başladık.

Kenan İmirzalıoğlu’nun sunduğu ‘Kim Milyoner Olmak İster’ yılbaşı özel programında MFÖ’den Mazhar ve Fuat konuktu. Bir süre Özkan’ı anıp hüzünlendik. Ama özellikle sevgilimin hayranı olduğu bu insanları sonuna kadar dinledik. Onlar yarışmadan çekilince bize alternatif olarak İbo şov ile Sibel Can’ın ‘Şarkılar Bizi Söyler’ arasında gidip gelmek kaldı. Fox tv’de daha önce Ata Demirer şov olacak diye biliniyordu, ama nedense sonra yerine başka bir şey kondu. 

Sevgilim de ben de Sibel Can’ın kadrosunda olan Hüsnü Şenlendirici’nin klarnetine bayılırız. O çalmaya başlayınca adeta kendimden geçerim. Bence Sibel Can’ın programı yılbaşı akşamı İbo Şov’dan çok daha iyiydi. 

Sevgilimin dediğine göre ben içkilerimizi  tazelemek için mutfağa gittiğimde İbrahim Tatlıses konuğu Hülya Avşar ile ilgili hiç hoş olmayan, ona yakışmayan  bir laf da etmiş. Ben bu gece hayatımda hiçbir olumsuzluk olmasın arzu ettiğimden, canlı yayın kazasıdır, Hülya da böyle şeylere kafayı takacak kadın değil, sen de boş ver dedim sevgilime.

Bize gecenin sürpriz yılbaşı eğlencesini hiç beklemediğim Tele1 kanalı yaptı. Çello üstadı Hauser’in mükemmel orkestrasıyla verdiği konser olağanüstü güzel ve neşeliydi. Hauser’den sonra çıkan kadını tanımıyorum, ama onda da Amy Winehouse havası vardı. Erken ölümüne ikimiz de çok üzülmüştük.

Erken ölümlerden konuşulunca İbo Şovdaki eski şovlardan hayata veda edenler ile yapılmış eski  programlar beni birden çekti ve onu izledik. TRT 1 de bir ara eski programlardan nostalji yaptı. Sevgilim benden büyük olduğundan bu isimlerin çoğunu eskiden tanıyordu. Ben birçoğunu ilk kez dinledim. Onları görmek sevgilimi duygulandırmıştı. ben de onun havasına uydum. İbo Şovda Cem Karaca’nın şarkısının sonunda neredeyse tamamen yeni bir tür denediği şarkısını dinlerken ikimiz de aynı anda viskiye geçmek istedik.

Hibiki’ye tabii ki buz atılmayacağından onu soğutmuştum. Daha önce sevgilimin bana hediye ettiği olağanüstü şık bardaklara doldurdum viskilerimizi. Salona döndüğümde ekranda barış Manço ile Cem Karaca birlikte söylüyorlardı.

Bu bazılarını kızdırabilir ama bana göre Cem Karaca, Barış Manço’dan çok daha iyi bir sese sahip.

Benim için gecenin asıl sürprizi daha önce hiç görmediğim ve dinlemediğim Ciguli performansı oldu.

Ciguli’ye ilk kez bakarken bu adam galiba kasaba kasaba  dolaşan panayırlarda yetişmiş olmalı diye düşündüm. Hem palyaçoluğu hem tiyatro oyunculuğu vardı ve sesi de çok farklı bir tondaydı. Büyülenmiş gibi seyrettim. bir David Lynch filminden çıkıp gelmiş gibiydi Ciguli’nin performansı. Viskimizi yudumlayıp nostalji  televizyonunu izlerken saati sabah 03.30 yapmıştık. İkimize de birer espresso yaptım, o purosunu  ben de sigaramı yaktım. kedim neredeyse fenalık geçirecekti fazla dumandan. 

sonra yen yılın ilk sevişmesi için yatak odasına geçtik.

bence başından sonuna kadar harika bir geceydi.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.