Son iki haftada çıkan yeni Türk popu şarkıları arasında Cakal’ın “Cuma’sı” Türk Hip Hop’unun değişik şarkılarından biri olmuş.
Dinlerken kendi kendime sordum:
Türk şarkılarında bu “Cuma” merakı nedendir?
Mesela Ahmet Kaya ile İbrahim Tatlıses’in “Saza Niye Gelmedin” türküsünde şöyle bir dize var.
“Geçen Cuma gelecektin aylar oldu gelmedin…”
Cakal’ın şarkısındaki dize ise şöyle:
“Cuma Cuma Cuma senin görünce güler benim hep yüzüm…”
Milyonlarca Müslüman için “Cuma” kutsal bir gün.
Her Cuma WhatsApp’tan aldığım “Hayırlı Cuma” mesajlarının sayısına bakılırsa Cuma sevenler hayli kalabalık.
(Şunu da söyleyeyim, son aylarda bu mesajlarda belirgin bir azalma var.)
Bu şarkıları söyleyenlere bakıyorum…
Ahmet Kaya ve İbrahim Tatlıses önceki nesillerden ve Kürt.
Cakal adıyla tanınan Emirhan Çakal ise 2001 doğumlu ve Bursa İnegöllü…
Yani Cuma merakının öyle coğrafi ve demografik bir özelliği yok.
Cuma benim için de çok önemli ve çok sevdiğim bir gündür.
Nedeni de çocukluğumdan beri hafta sonu tatilinin psikolojik olarak benim için Cuma öğleden sonra başlamasıdır.
Tek nedeni de, ertesi gün okul veya işin olmaması.
Acaba hepimiz, The Cure’un “Friday I’m in Love” şarkısındaki gibi “Cuma Günleri Aşık mı oluyoruz”?
Ama kime…
Tanrı aşkı mı…
Yoksa basbayağı bir bedene mi…
Ahmet Kaya’nın klibinde adres belli. İki kız var ama hangisi…
Biri başı örtülü, öteki başı açık…
Ben çıkaramadım.
Cakal’ın “Cuma’sı”, İbo ve Ahmet Kaya’nınkinden biraz farklı… Klibinde bu şarkıyı üstü çıplak söylüyor.
Vücudunun her yerinde dövmeler var.
Şarkının bir bölümünde şu dizeler dikkatimi fena halde dikkatimi çekti:
“Hadi gel benim kollarıma teslim ol
Ya da git başkasının yatağında rezil ol.”
Nasıl bir özgüven patlamasıdır bu ya…
Cuma günü görünce yüzünde güller açan sevgilisine “Git istersen başkasının yatağına gir” diyor resmen.
Kendinin yataktaki performansından, öteki adamın ise “Beceremeyeceğinden” öyle emin ki; “Ama rezil olursun” diyor.
John Lennon, ünlü şarkısı “Jealous Guy”da “Ben kıskanç bir herifim” derken, yeni Türk popunun yıldızlarının özgüvenine bakar mısınız…
Siz daha romantik bir “Cuma’cıysanız”, bu güzel tatil gününde Deniz Seki’nin “Aşk Denizi” albümündeki “Üzgünüm Aşkım” şarkısını tavsiye ederim:
“Git gitmek istersen…
Bir gün pişman olup da dönmek istersen
Bil ki sana aşık bu kadın
Burda değil artık
Üzgünüm Aşkım…”
BluTV’deki HBO yapımı “Idol” dizisinin sadece ilk bölümünü izlemiş ve “Yok bu olmamış” demiştim.
Üstelik dizide son 10 yılda en sevdiğim şarkıcı haline gelen “The Weeknd” başroldeydi…
“Harcamışlar çocuğu” demiştim birinci bölümden sonra…
Bu hafta dizinin şu ana kadar yayınlanan öteki 3 bölümünü de izledim ve görüşüm tamamen değişti.
Yönetmen Sam Levinson, daha önce yaptığı ve çok sevdiğim “Euphoria” dizisine ulaşmış.
Artık kökenine dönüp, Etyopya asıllı Abel Tesfaye adını kullanmaya başlayan The Weeknd de çok iyi bir oyunculuk performansı gösteriyor.
Lilly Rose Depp filmin hikayesine çok uygun karakter çiziyor.
Dizinin ahlak anlayışı ve kültürü tabii ki ülkemizin “Yeni Normal’i” sayılan muhafazakarlığa pek uygun değil.
Dördüncü bölümde filmin kahramanı ve “İdol’ü” popstar kız, terkettiği eski sevgilisi aktörle yeniden buluşur…
Seviştikten sonra büyük bir bahçeye bakan balkonda çırılçıplak sarılırlar.
O sahnede terkedilen eski sevgili, eski sevgilisi kıza, niye tekrar kendisini çağırdığını şu cümleyle sorar:
“Seks yapabileceğin ve sana soru sormayacak bir sürü erkek var…
Niye ben?”
Kızın cevabı ise şu olur:
“Çünkü hiç biri sen değil…”
76 yaşımdayım ve bugüne kadar aşkta “Vazgeçilmezliğin” bu kadar kısa, basit ve özlü bir tarifini görmedim.
Acaba hepimizin hayatında böyle bir “Vazgeçilmez öteki” var mıdır?
Ve biz hayatımızı o vazgeçilmezle mi sürdürüyoruz…
Bir de şu soru tabi:
Vazgeçilemez olan nedir?
Sevgi mi…
Güven duygusu mu…
Yoksa bedenin daveti mi…
Ha son bir nokta….
Kız “Çünkü hiçbiri sen değil” deyince eski sevgili de şunu söylüyor:
“Haklısın çünkü ben soru soruyorum…”
Vallahi ben de kendi payıma şu derdim:
“Haklısın çünkü ben kıskanıyorum…”
Idol dizisinin en harika yanlarından biri şarkıları.
Bir kısmı orijinal, bir kısmı ise eski şarkıların coverları…
Hemen hepsini Weeknd söylüyor.
Mesela ikinci bölümdeki “Family”şarkısı bence şimdiden klasikler arasına girdi.
The Weeknd, Suzan Son’la birlikte söylüyor.
Dördüncü bölümde ise benim için tam anlamıyla sürpriz olan bir şarkı var.
The Weeknd, John Lennon’un efsane “Jealous Gay” şarkısını coverlamış.
Jealous Gay, John Lennon’un, Beatles dağıldıktan sonra 1971’de yaptığı Imagine albümünün en güçlü ikinci şarkısıydı.
Biraz o günün ruhuna çok uyan “Imagine” şarkısının gölgesinde kaldı.
Daha sonra 1981’de Roxy Music de söyledi ve yeniden hit oldu.
“Ben sadece kıskanç bir herifim” diyen bir şarkı.
Ben dahil bir çok erkeğin ruhunun derinlerinde, her türlü bilincinin en altındaki duygulardan biri.
Aradan 52 yıl geçti.
Hiç bıkmadım bu şarkıdan. Hep şunu düşündüm.
Bu şarkıyı John Lennon’dan daha iyi söylemek mümkün değildir.
The Weeknd bugünün ruhuna çok iyi uyarlamış.
Ama bu şarkı bizim nesillerimiz için o yılların, 68 sonrasının, cinsel özgürlüklerin, “Karşı Kültür” hareketlerinin, müsesses nizamların yıkılış yıllarının fon müziğiydi.
O nedenle benim için hala bu şarkıyı John Lennon’dan daha iyi söyleyecek biri olamaz.
Hele hele hayal ettiğimiz dünyaların enkaza döndüğü şu günlerde yükselen muhafazakar popülizme karşı “Beni benimle bırak” diyebileceğim şarkılardan biri bu.
O nedenle John Lennon’dan asla vazgeçmem abi…
Haziran ayının yeni şarkıları arasında benim için bir başka sürpriz de Zeki Müren’in “Sevmek Günah Değildir” şarkısının cover’ı oldu.
Hani o “Sevişmek ah ne hoştur, yıldızların altında” nakaratından bildiğimiz, kollektif Türkiye hafızamızın şarkısı…
“Abs ve Koik” düzenlemiş.
Ne öyle “Cıstak cıstak”, ne öyle “Bum bum…”
Trompetlerle zenginleştirilmiş “Allegro ma non troppo”, hızlı ama o kadar değil bir ritm…
Ben çok sevdim.
Bu yaz yıldızların ve her gün yenileri keşfedilen asteroitlerin altında Zeki Müren dinlemek bence çok iyi alacak.
Hele hele hemen arkasına bu Cuma çıkan yılların “Portofino” şarkısının Victor Bliac ve DJ Razz tarafından yapılmış Beach versiyonunun da eklerseniz, harika bir yaz akşamüzeri olur.
Son iki haftanın en sevdiğim Türk pop şarkılarından biri de Nazan Öncel’in Cem Adrian’la birlikte söylediği “Saykodelik” oldu.
Nazan Öncel, dinlemekten bıkmadığım sanatçılarımızdan biri…
“Gitme kal bu şehirde” hayatımın olmazsa olmaz şarkılarından biridir.
Oradaki “Söyle bize neler oldu” cümlesi, kim bilir kaç kişiden duyduğum hayli milli bir yakınmanın ifadesidir bu ülkede.
Tabii bir de “Gidelim Buralardan…”
Cem Adrian’la ikisi bence harika bir düet olmuş…
Bu hafta dikkatimi çeken iki öteki şarkı da şunlar:
(*) Semicenk ve Doğu Swag: “Pişman Değilim” (Spotify Türkiye listesinde 1 numara)
(*) Muraz Boz: “Derin Mevzular”