Hain inek, sıkıyorsa Togg’u da yesene…

Araştırmacı mizah yazarınız Serdar Turgut, Türk milletinin araba üretme sevdasına yakından bakmayı denemiş, 'Bir Togg dünyaya bedel elbet' demiş.

3 Temmuz 2023

Türk insanı bunu nasıl başarıyor bilemem ama çoğunluğun ruh hali benimkinden bile daha bozuk görünüyor.

Bu şaşırtıcı. Çünkü eğer sadece tek bir yazımı bile okuduysanız, bu tür konuları düşünebilen ve bu üslupla yazmaya ’No problem’ diyerek büyük rahatlıkla girebilen, devamlı edepsizlik sınırında gezinebilen ve sıkça da o sınırı aşan bi insanın ruh halinin pek de düzgün olabilmesi bence pek mümkün değilken, nüfusun çoğunluğunun beni bile şaşırtabilecek davranışlara sıkça girmesi beni ülkenin kolektif bilinçaltı konusunda vahim düşüncelere itiyor.

Tamam bir Carl Jung değilim ama bu kolektif bilinçaltının son derece hasarlı olduğu hemen her davranışımızdan belli oluyor.

bu hasarın aslında ne kadar da vahim olduğu milli arabamız TOGG ile ilgili her davranışımızda ortaya çıkıyor.

sosyal medya bir hasarlı bilinçaltlarının buluşma kulübü gibi  olduğundan otomobil ile ilgili son gelişme de orada yaşandı tabii ki.

*******

Sosyal medyada yer alan bir videoya göre, yerli otomobil TOGG ile bir Volvo  çarpıştı.

Ve belki inanmayacaksınız ama gerek kalsaydı ikinci dünya savaşı’ndaki Alman Panzer tankları yerine kullanılabilecek kadar sağlam olduğu bilinen Volvo bu kazadan TOGG’dan daha fazla hasar olarak çıkmış hasarlı bilinçaltlarının sosyal medyada yazdıklarına göre.

TOGG ortaya çıktığından beri zaten ulusal  bir çılgınlık yaşanıyor.insanlarda bir şeylerden gurur duyma bir şeylerle övünme ihtiyacı dayanılmaz düzeye gelmiş olmalı. TOGG sadece bir araba olmasına rağmen milletin bu ihtiyacını gideriyor gibi. ilk önce onu sadece üretmiş olmamızla övündük. Volvo kazasından sonra bir de onun sağlamlığını dünyaya övünerek anlatacağız gibi görünüyor.

****

bu ülkenin araba üretmek ile ilgili en sağlam olan insanın bile bilinçaltını yıpratacak ve ona ciddi hasar vercek bir trajik tarihi de olduğundan belki bugünkü durumu iyi anlamamız için bazen acıklılı da olabilecek bu tarihi kısaca hatırlamak da yarar var.

***

İlk Türk arabası deneyimi, o dönemde arabalar da dahil hemen her şey Atatürkçü olmak zorunda olduğundan, ‘Devrim’ adı verilen arabaydı. Sizi bilmem ama bir arabanın markasının devrim olması bence Volkswagen, Opel, Cadillacların olabildiği bir dünyada bana hayli banal gelmişti.

Galiba bu ülkede Cumhurbaşkanlığı direktifi olmadan araba üretilmesine girilemiyor. TOGG’da da böyle oldu. Devrim için üretime de o dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in talimatıyla girişildi.

*****

Cemal Gürsel yeri geldiğinde ürkütücü olabilen bir Cumhurbaşkanıydı bu yüzden Devrim korkudan kendi kendini dışardan müdahale gerek duymadan üretmiş olabilir. Anladığım kadarıyla işçiler mühendisler, herkes de korkuyordu en azından arabanın da korktuğu kadar. Çünkü Devrim arabasını dünyada bile rekor sayılabilecek kısa sürede ürettiler.

****

Ve en sonunda 1961 yılında Devrim’in dönemin yönetimi tarafından bir teferruat diye bakılması gereken  halka da gösterilmesi ve denenmesi günü geldi. Ankara’da ve ülkenin genelinde büyük bir bayram havası vardı. Biri siyah diğeri de beyaz olan Devrim arabaları meclis önüne getirildi. Bunlardan siyah olana Cumhurbaşkanı Gürsel binip Anıtkabire gidecekti. Polisin yolu açmasına bile gerek yoktu çünkü dönemin Ankara’sında yolda trafik olabilmesi pek mümkün değildi zaten. Ben bu yüzden çocukken Ankara’nın bütün bulvarlarında kar yağdığında rahtlıkla kızakla kayabiliyordum

*****

Ve sonunda Cumhurbaşkanı Gürsel siyah Devrim’e bindi ve Anıtkabire doğru yola çıktı.

Olay Türkiye’de geçtiğinde her konuda bir tuhaflık abukluk olmaması tabii ki mümkün olamadığından beklenen  trajedi 100 metre sonra gerçekleşti.

Yolun 100’üncü metresinde Devrim birdenbire tamamen durdu.

*****

bunca hazırlıktan sonra, bunca bayram havasına rağmen. arabanın içinde kendisini yeni devimler yapmamak için zor utan bir cumhurbaşkanını taşımasına rağmen. buna belki inanmayacaksınız ama arabanın içine benzin koymayı unutmuşlardı.

Dünyanın başka hiç bir ülkesinde benzinin unutulması mümkün değil ama Türkiye’de her şeyin, her an  mümkün olması gibi bu da mümkündü.

****

Türkiye’deki bütün diğer devrimler gibi arabaya da aynı şey olmuştu. ileriye gitmesini sağlayacak gücü olmadığından yarıda kalmış ve kendisine inananları da sokakta bırakmıştı bu Devrim de.

Sonra olanlar daha da inanılacak gibi değil. Çünkü her konuda ortada bir davet olmasa da devreye girmeye pek istekli olan derin devlet bu konuda da devreye girmiş olmalı. Çünkü 100’üncü metrede durarak hain olduğunu gösteren o siyah Devrim’e ne olduğu tam bilinmiyor.

Yıllar sonra Eskişehir’de bir Devrim sergilenmeye başlandı ama onun Cemal Gürsel’İ yolda bırakan araba olup olmadığı bilinmiyor. bu konuda şüpheler var çünkü büyük ihtimale dış bağlantılı hain Devrim’in karanlık güçler tarafından kaçırılıp ortada kaldırıldığını da düşünenler var.

*****

şimdi milli araba üretme macerasına bu derece şiddetli bir travma ile başlayabilen bir ülkede  zaman içinde bu travmayı bile solda sıfır bırakan yeni vahim olayların yaşanmasının artık mümkün olamayacağını düşünenler, bence bu ülkeyi tam tanımıyorlar.

bundan sonraki olay 1970’lerin başındaki Anadol marka otomobilde yaşandı.

Anadol  yollarda görülmeye başladıktan sonra durup dururken bütün ülkede  bir şehir efsanesi biçiminde, Anadol’un inekler tarafından yenildiği söylenmeye başlandı. bunu söyleyenlerin de kökü dışarda vatan hainleri olması kuvvete muhtemel ama ‘inek yiyor bu arabayı’ lafını hemen herkes söylediğinden bir ülkede, bu ülke Türkiye bile olsa,  tüm nüfusun aynı anda hain olabilmesi mantıken mümkün olmadığından  meselenin temelinde başka bir şeyler olması gerekiyordu. Anladığım kadarıyla o da şuydu:

****** 

‘Anadol Arabayı Yiyen İnek’ hikayesi Türkiye’de 1975 yılında gerçekleşmişti ve o dönemde ulusal haberlerde de yer aldı.. Bir Anadol aracı, İzmir’in Bayındır ilçesi yakınlarında bir tarlada bırakılmıştı. Bir inek, aracın yanına geldi ve aracın kaputunu yalamaya başladı. Daha sonra aracın kazanına girdi ve motor bölümünü yemeye başladı.

İnek, daha sonra aracın altına doğru kaydı ve ön tekerlekleri kaldırdı. İnek, aracın altındaki kabloları ve boruları da yiyerek araca büyük hasar verdi. Aracın sahibi, olayın gerçekleştiği alanı fark etti ve inek aracın altından çıkartıldı. Ancak hasarlı araç tamir edilemez haldeydi.

Olay, Türkiye’de oldukça popüler bir hale gelerek “Anadol Arabayı Yiyen İnek” olarak adlandırıldı ve hala daha şehir efsanesi ve  popüler bir hikaye olarak anlatılmaktadır.

******

şimdi arabayla ilişkisinin geçmişi  bu kadar problemli, travmatik  olabilen bir ülkede insanların da TOGG’a bu kadar takmaları ve onunla gurur duyması da normal tabii. Sonuç olarak bizim TOGG’umuzu bir inek kesin yiyemez ve bir TOGG dünyaya da bedeldir.   

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.