TBMM toplanıyor: Fidan ve Güler bilgi verecek
Bugün 10Haber'de size anlatacağımız belge uzun bir hukuk ve güvenlik tartışmasını tetikleyecek cinsten. Belge aynı zamanda Özal'ın evinde gizli belgeler saklandığına ilişkin iddiayı da kanıtlıyor.
Yıl 12 Nisan 1996. Özal ailesinin İstanbul’da Balmumcu semtindeki evine hırsız girer.
Villanın soyulduğunu kapıda bekçilik yapan Ahmet Çelik ihbar etmiştir. Bekçiye göre villadan sadece 50 kadar video kaset ile kendisine ait 10 milyon lira çalınmıştır. Çalındığı anlaşılan Anavatan Partisi’nin seçim propaganda kasetleri çöpte bulunur.
Kapıda zorlama izi bulunamaz. Polis anahtarla açıldığını düşünür. İki hırsız yakalanır.
Soygun sırasında erketede bekleyen hırsız, Murat Bozkurt Ayhan adlı bir kişinin soygun için kendilerini para karşılığı tuttuğunu söyler. Hırsızlardan biri dışarıda erketeye yatarken Ayhan ve diğer hırsız villaya girmiştir. Dosya adi bir ev hırsızlığı olayı olarak kapanır. 1993’te görev başında ölen Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ailesinin evini soyan adi hırsız Ayhan’ı devlet yakalamaz.
Olay Özal’ın zehirlendiğine ilişkin fazlasıyla spekülasyon yapıldığı dönemde yaşanmıştı. O kadar ‘yüksek’ komplo teorisi vardı ki hırsızlığın üstünde çok da durulmadı. Ama iddiaya göre Özal, o villayı siyasete atıldığı 1979’dan bu yana gizli belgelerini saklamak için kullanıyordu.
Özal’a yakın kamuoyu araştırmacısı merhum Erhan Göksel’in Milliyet Gazetesi’nde Şeref Oğuz’a anlattıkları, olayın adi bir suçun ötesine geçme ihtimalini gündeme getirmişti. Göksel’e göre Özal’ın öldüğü 17 Nisan 1993 gecesi eve paketler halinde devlet belgeleri taşınmıştı. Belgeleri taşıyan da iddiaya göre Turgut Özal’ın oğlu Efe Özal’dı. Paketlerde video ve ses kasetleri, bilgisayar disketleri vardı. Enis Berberoğlu 19 Aralık 1997 tarihinde, yani olaydan 20 ay sonra bu iddianın halen yalanlanmadığını yazıyordu.
Berberoğlu o günlerdeki başka bir analizinde “Bu bilgi ve belgeler Özal Ailesi’ne herkesi şaşırtan o eşsiz dokunulmazlık zırhını armağan etti” diye anlatıyordu.
Özal’ın ölümüyle ilgili komplo teorilerini kanıtlamak için devleti yönetenler bir dönem resmen seferber oldu. Merhumun mezarı 2012’de kanıt bulma uğruna açıldı. Ama hayır, zehirlenmemişti.
Özal’ın evindeki belgeler olayı ise evet, doğruymuş. Kanıtı 10Haber buldu.
Özal ailesinin Balmumcu’daki o evi, bu yılın başında satıldı. Satış işlemini yürüten emlakçı evdeki kâğıt ürünlerini götürsün diye bir kâğıt hurdacısı çağırdı. O “kâğıt ürünleri” de evleri dolaşan hurdacılardan kıymetli şeyler çıkma ihtimalini kovalayan bir sahafın eline geçti.
Haber bazen şans olabilir, ama şans da zorlamayınca gelmez. Şans bazen de eski kâğıt yığınlarında aranır. Bizim Masum Gök’ün sahaflara düşmüş sararmış belgelerden yaptığı haberlere aşinayız. Bu kez haber piyangosundan devlet belgesi çıktı.
Erhan Göksel 1996’da Balmumcu’daki evde Güneydoğu raporu, Bekaa Vadisi’ni vurma hazırlıkları, Türki cumhuriyetlerle görüşme zabıtları, örtülü ödenek kayıtları gibi kritik görüntü ve belgelerin bulunduğunu söylüyordu.
Evet, 10Haber Göksel’in söz ettiğine benzer içerikte bir belge buldu sahafta. 1996’daki soygunda bazı belgeler çalınsa da bunun orada beklediği anlaşılıyor.
Kırmızı ciltli belge sonradan yenilenen teşkilat yasasıyla başka bir statüye bürünen Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’ne ait. 1993’ün başında hazırlanmış. Türkiye’nin terörden belki de en fazla canının yandığı 1992 yılının sonunda alınan MGK kararlarının nasıl uygulanacağının üyelere sunumu bu.
Teröre karşı psikolojik harekatın nasıl olacağını anlatıyor, devlet ona göre yapılandırılıyor. Özellikle Çözüm Süreci’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da açıkça ve yüksek sesle haykırdığı 1990’ların devlet uygulamalarıyla ilgili yeni bir tartışma alevlenebilir.
Faili meçhul cinayetlerin en çok tartışılan ayağını oluşturan ve Susurluk Çetesi olarak bilinen yapılanmayla sonuçlanan iklimin zemininin bu tür kararlarla hazırlandığı söylenirdi.
İki ayrı haber halinde anlatacağız.
Lafı fazla uzatmayalım, siz en iyisi bugünkü ilk haberi bir an önce okuyup konuya hakim olun.
Çünkü çok konuşulacak.