Bir siyaset klasiği: Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun elini AYM’de de sıkmadı
Özgür Özel partisine hakim mi? Partide yeni güç odakları çıkacak mı? İmamoğlu mu baskın Özel mi? CHP'deki değişimin partiler arası siyasete etkisi ne olacak? Hakan Çelenk sekiz soruda siyasetin seyir şablonunu çıkardı. Okuması 3 dakika
Uzun süredir siyaseti takip eden pek yoktu. Sebebi açık. 14 Mayıs seçimlerine büyük beklentiyle giren yüzde 48’lik kitlenin hayal kırıklığı. CHP kurultayı ise bize siyasetin tekrar gündemdeki eski yerine dönmese de yukarı çıkacağını gösteriyor. Özgür Özel ise zaferini Parti Meclisi seçimiyle daha da perçinledi ama sorunları olacak. CHP’de ve siyasette bundan sonraki olasılıklara kurultay salonundaki izlenimler ışığında bakalım.
Özgür Özel partinin yönetimine hakim mi? 60 kişilik Parti Meclisi’nden 8 fire verdi. Bu kadar yüksek oranlı yönetim hakimiyetini kurultaydan önce hayal bile etmemiştir. 13 yıl genel başkanlık yapan Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi’ne sayısal olarak böylesine hakim değildi. Sorunun yanıtı evet, Özel yönetime tam hakim.
Özel parti örgütlerine hakim olur mu? Yönetimdeki sayısal üstünlükle parti örgütüne hakim olmak arasında fark var. Delegenin yüzde 49.3’ünün karşı tarafta oy kullandığı düşünülürse çok zor diye de düşünülebilir. Ancak CHP kurultayının birinci turla ikinci tur arasındaki 1-2 saatlik zaman, siyaset psikolojisini anlamak için hızlandırılmış kurs gibiydi. 128 delege dönüş yaptı. Oylarının değiştiğini de verilen molada Özgür Özel ekibine beyan etti. Sandıkta da bunu gösterdi (kapalı sandıkta bunu nasıl gösterdiklerini Ersin Eroğlu haberinde güzel anlatıyor). Dönüşün en önemli sebebi, Kılıçdaroğlu’na oy verenlerin ‘o kazanacak’ algısını satın almasıydı. İlk tur sonucu onları hipnozdan uyandırdı. Siyasetin bir numaralı motivasyonu gücün sahibi olmaksa, iki numarası gücün çevresinde hizalanmaktır. Mazbata ve imza yetkisi artık Özel’de. Hele seçim arifesi tam bir otorite sağlamak Özel için zor olmayacak… ta ki olası bir seçim yenilgisine kadar. Yanıt evet, Özel parti örgütlerine hakim olur.
Kılıçdaroğlu ya da taraftarları partide hâlâ bir güç odağı mı? Kılıçdaroğlu kurultay gecesinin ilk turunda çekilmeyerek sadece parti geleneğini aşındırmadı. Kendisini parti seçmenini karşılarına alma pahasına son geceye kadar destekleyen delegelere de büyük bir kazık attı. İkinci turda alınan 536 oy bile önemliydi ve doğru organize edilse Parti Meclisi listesi tarumar olabilirdi. Çekilmeme tavrına gösterilen tepki, hasarı daha da ağırlaştırdı. Kılıçdaroğlu taraftarlarının anahtar listesini yapan Oğuz Kaan Salıcı’nın kendisi bile Parti Meclisi’ne giremedi. Yanıt kuvvetli bir hayır. Kılıçdaroğlu ve taraftarı olduğunu söyleyen ekip partiden en azından etiket olarak silindi.
Özel’in üzerinde İmamoğlu vesayeti mi var? Sorunun spekülatif yanıtlarını iktidar partileri diline dolamadan CHP’liler net yanıtlarsa kendileri için iyi olacak. Ekrem İmamoğlu dün “Genel başkanımızın izniyle…” ifadesini kullanarak hassas davranacağını gösterdi. Parti Meclisi’nde İmamoğlu’na verildiği söylenen 20 kontenjan siyasetin doğasına uygun. Aksine ittifak yaptığınız önemli ismin görüşünü almazsanız siyaseten yanlış. Siyaset ittifaklar manzumesidir. Bkz. Tayyip Erdoğan’ın siyasi kariyeri. Sorunun yanıtını ise zaman gösterecek.
Özel-İmamoğlu ilişkisinde sorun çıkar mı? Evet. Sorun çıkar. Mesele sorunsuz kaç yıl idare edecekleri. Avantajları, seçime kadar kırılan kolların da yen içinde kalacak olması. Dolayısıyla ilişkiyi bir düzene oturtmaları için zamanları var. İmamoğlu “Kardeşlik ilişkimiz bizi iktidara taşıyacak” dedi. Kurultay salonunda öğrendiğime göre Özgür Özel, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan benzetmesinden hiç haz etmiyor. Yine de fena fikir değil. Gül-Erdoğan’ın ‘kardeşlik hukuku’ dedikleri ilişki 2014’e kadar idare etti ve ikisi de cumhurbaşkanı koltuğunu gördü. Biz ise daha yeni, yılı dolmadan bozulan bir ‘baba-oğul’ hukukunu gördük. Esas olan aralarındaki protokole sadakat olacaktır. Siyasette kardeşlik laf olarak çekici. Hepsi o.
Özel mi İmamoğlu mu baskın gelecek? Aralarındaki protokol açık. Belediyeyi tekrar kazanılırsa 2028’e İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı, Özel genel başkan olarak girecek. İkisinin de önemli görevi var. İşlerini biliyorlarsa birinin alanında diğerine baskın gelmesi imkansız. Sebebi yine o sihirli imza yetkisi. Bu çok küçümsenir ama kullanan kararlıysa her vesayet girişimini aşar. Bunu en iyi Erdoğan bilir. Binali Yıldırım kadar Erdoğan’a sadık biri var mıdır? Zor bulunur. Erdoğan yine de Yıldırım’a katlanamadı. Parti genel başkanı imzasına bir an önce kavuşmak için cumhurbaşkanının anayasal tarafsızlık ilkesini değiştirdi. İmza yetki alanında güçtür. O güç ki tarihi yenilgiye rağmen Kılıçdaroğlu’nu beş ay koltukta tuttu. Sorunun yanıtı, tam bir beraberlik hali.
CHP’de yeni bir güç odağı ortaya çıkar mı? Seçimden yenilgi ya da tartışmalı bir sonuç gelirse çıkar. Kurultay salonunda popülarite karşılığı olan Kılıçdaroğlu cephesinden tek isim Mustafa Sarıgül gibi görünüyordu. Kılıçdaroğlu seçilseydi bir sonraki genel başkanlık seçimini hedefledikleri izlenimi aldım. Yazın bir kenara.
Değişimin siyasete etkisi ne olacak? Kılıçdaroğlu’na vurma retoriğini çek seven iktidarın Özel’e karşı geliştireceği yeni ezberi merakla bekliyoruz. Muhalefet yorumcuları ise Akşener’le ittifak olur mu sorusuna takılmayı bayılacak. Her gece saatlerce konuşacaklar. Yanıtı ise kısa. Evet, bölgesel ittifaklar olur. Asıl seyirlik siyaset malzemesi 38 milletvekili ile Meclis’te önemli yer kaplayan dört eski 6’lı masa müttefikinde. Kendilerine tarihi destek atan Kılıçdaroğlu’ndan bile uzaklaşmışlardı. Buna ağır tepki gösteren Özel’in CHP’sine hiç sadakat duymayacaklar. Rahatladılar. Anayasa oylamasında bakalım ne olur.