Eksik Kanarya, eksi beş derecede uçmaya çalışacak
Trabzonspor-Fenerbahçe maçları yıllardır özellikle Trabzon’da gerilimlidir. 1990’lardan bu yana olaysız diye hatırladığım maç sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
Hafta içinde hakem atamasına iki taraflı tepki gelmiş bile. Üzerine, konuk takımın başkanı olabilecek en yüksek perdeden açıklamalar yapmış. Süper Lig’in 30. hafta maçı işte o atmosferde yapılacak.
Yükseğin de yükseğinde tansiyon beklersiniz.
Nitekim maç başlamış, beşinci dakika civarı. Oyun henüz gerilmemiş, sertlik az, tartışmalı karar yok, tribünler ise orantısız şekilde hareketli. Özellikle kamera yönüne göre orta sahanın sağ tarafındaki tribün sahaya müdahil. Sahaya sürekli su şişesi düşüyor. Duman çıkaran meşaleler fırlatılıyor. Üstelik ortada henüz ne tartışmalı bir hakem kararı ne sahada sertlik var!
Tipik bir Trabzonspor Fenerbahçe maçı izliyorum televizyonda. Bu seviyede gerilimli maçları Trabzon’da çoğunlukla Trabzonspor’un kaybettiğini hatırlıyorum. “Kendi takımlarına neden düşüncesizce zarar veriyorlar” diye iç geçiriyorum.
Dikkatimi yoğunlaştırdığım tribünde güvenlik görevlisi yoğunluğunun fazla olduğunu ve merdivenlerin büyük bölümünü kapattıklarını fark ediyorum. Sahayla tribün arasında ise güvenlik görevlisi hattını göremiyorum. Reklam panolarının arkasında olmalılar diye düşünüyorum.
Maç bitiyor, “Fenerbahçe’nin gerilimli maçları Trabzon’da kazanma geleneği sürüyor” diye mırıldanırken derken o tribünden maskeli şahıs atlıyor sahaya. Arkasından güvenlik görevlileri. Sonrasında kavgada yumruk sayılamıyor.
Dönelim tekrar hafta içine. Öyle ya Trabzon’da il güvenlik kurulu mutlaka toplanmıştı. Bir numaralı konunun da bu maç olması gerekiyordu. Her maça polis gönderilmez doğru da ligin muhtemelen en gerilimli maçında nasıl ihtiyaç duyulmaz. Toplantının VAR kayıtlarını, pardon tutanaklarını umarım bir gün müfettiş raporlarında göreceğiz.
O tribünden atlayan holiganın passolig kartının olmaması tesadüf müdür?
Maksatlı bir seyirci grubunun o tribünde yoğunlaştığı maçın başında nasıl farkedilememiştir?
Stadyum güvenliğinde ilk hedef sahaya ilk gireni tutmaktır çünkü öncü holiganı kaçırdınız mı arkası gelir. Merdivenlerde yukarı çıkmayı engelleyecek kadar aşırı güvenlik varken saha ile tribün arasındaki önlem nasıl ihmal edilir! Panonun arkasında görmediğimiz güvenlik görevlileri varsa bile holigan sahaya ulaşabildiğine göre önlem belli ki yetersiz.
Bunun yanı sıra, aynı tribünden su şişesi yağarken merdivenleri kapatacak kadar kalabalık güvenlik grubu ne işe yaramaktadır? Neden müdahil olmamıştır?
Olanlar birilerinin güdümlü taraftar şiddeti organize etme ihtimalini akla getirir. Yani usulünce infial olana kadar gevşek bırak, ancak bir facia olmadan kalabalık güvenlik gücüyle de müdahale et!
Böyle oldu demiyorum. Ama organize işler soruşturması yapılmazsa şaibe yapışıp kalacak. Düzgün soruşturulursa en azından bakarsınız bir dizi ağır ihmal çıkar, dağ gibi sorunlarını taşımakta zorlanan Türkiye verimli işler konuşur.
Öncelikle Trabzonsporluların soruşturmadan sonuç çıkması için bastırması gerekiyor. Belki yönetimde gözü olan birileri kendi kulüplerine zarar veriyordur.
Trabzonspor-Fenerbahçe sportif olarak konuşulmaması kimin işine yarar? Kimin işine yaramaz oradan başlayalım.
Tarihin en büyük kitlesel şovu futbolun bir numaralı odağı seyircinin işine yaramaz. Çünkü şov kesintiye uğrar…
Futbolcunun işine yaramaz. Milyonların izlediği yeteneğini göstermek yerine acemisi olduğu polemik sahalarında dolaşmak futbolcuyu sıradanlaştırır.
Hakemlerin işine yaramaz çünkü günah keçisi hep onlardır.
Futbol içinde tek insan unsuru var ki işine yarasın, o da yöneticilerdir. Hak mı yendi! O dakika seyirciyi kucaklar yönetici. Yoksa yönetici ne işe yarar!
İşte bu yüzden güzide futbolumuzda hakkı yenmemiş tek bir kulübümüz yoktur.
Bugüne kadar futbolcunun yabancısını, hocanın yabancısını getiririz. Hakemin yabancısını tartışırız. Ama o kadar işe yarayan bir insanoğlu türüdür ki Türk futbol yöneticisi, yabancısını haşa tartışmayız bile.