‘Psikolojim bozuldu’ diyen Dilan Polat akıl hastanesinde muayeneden geçti
AB'nin raporunda Türkiye ekonomisinin olumlu yönleri bulunmakla birlikte, piyasa ekonomisi işleyişine ilişkin ilerleme kaydedilmediği ve Türkiye’de piyasa ekonomisinin düzgün işleyişine dair ciddi endişelerin varlığından söz ediliyor.
Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu tarafından kasım ayı içinde Türkiye için hazırlanan 2023 yılı raporu paylaşıldı. Toplamda 140 sayfalık rapor AB’ye tam üyelik için aday bir ülke olarak Türkiye’nin adaylık sürecinde mevcut durumunu çeşitli konularda değerlendirmeye yönelik.
Bu konular arasında Cumhurbaşkanlığı sistemi ve seçimler, sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri, güvenlik kurumlarının gözetimi, kamu yönetiminde siyasallaşma ve kamunun hesap verebilirlik düzeyi, yargının bağımsızlığı, yolsuzlukla mücadele, örgütlü suçlarla mücadele, insan hakları ve temel özgürlükler, dış politika, ekonomi vb. değişik alanlar var. Bu yazımızda raporun “sadece ekonomiye” ilişkin içerdiklerinden bahsedeceğiz.
Raporda Türkiye ekonomisinin olumlu yönleri bulunmakla birlikte, piyasa ekonomisi işleyişine ilişkin ilerleme kaydedilmediği ve Türkiye’de piyasa ekonomisinin düzgün işleyişine dair ciddi endişelerin varlığından söz ediliyor.
Türkiye’nin 2022 yılında büyüme sağlamış olmakla birlikte, ekonomik temellerini zayıflatan ve kırılganlıklarla riskleri artıran piyasa odaklı politikalardan daha da uzaklaştığına vurgu yapılıyor. Enflasyon bir miktar düşmüş olmakla birlikte, para politikasının reel anlamda son derece negatif kalan ve bir dizi düzenleyici ve ihtiyati tedbirle desteklenmeye çalışılan çok düşük faiz oranlarına öncelik vermesi nedeniyle çok yüksek kalmaya devam ettiği saptanmış.
Raporda Mayıs 2023 ayında yapılan milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana yetkililerin istikrar odaklı makroekonomik politikalara geri dönmek için bazı adımlar attığını belirtiyor. Para politikasının, seçimlerden sonra sıkılaşmaya başladığı ve makro ihtiyati çerçevenin kademeli olarak sadeleştirileceği sinyalinin varlığına yer veriliyor.
Raporda son yıllardaki nispeten iyi olan bütçe performansının, artan mali riskleri bir ölçüde dengelediği ancak mali disipline olan bağlılığın, seçim öncesi harcamalar ve depremle ilgili harcama baskısı nedeniyle sarsıldığı belirtiliyor. Seçimlerin ardından ise mali tutum sıkılaştırma eğilimi gözlendiği söyleniyor.
Rapora göre seçim sonrasında ekonomi politikasının normalleşmesine yönelik adımlar atma yönünde çabalar görülmekle birlikte kurumsal ve düzenleyici ortam öngörülebilirlik ve şeffaflıktan yoksun. Kayıt dışı ekonomi halen ekonomik faaliyetlerin önemli bir kısmını oluşturuyor. Devletin fiyat belirleme mekanizmalarına müdahalesi devam ediyor. Devlet yardımlarının verilmesinde uygun uygulama esasları ve şeffaflık bulunmuyor.
Bankacılık sektörünün genel olarak istikrarını koruduğu ancak çok sayıdaki aşırı karmaşık ve geniş kapsamlı makro ihtiyati ve düzenleyici tedbir nedeniyle finansal istikrara ilişkin zorluklarla karşı karşıya olduğuna yer veriliyor.
Türkiye’nin AB-Türkiye Gümrük Birliği kapsamındaki yükümlülüklerinden sapması, ikili ticareti engellemeye devam ediyor. Türkiye’nin, kamuya mal ve hizmet alımları alanında AB müktesebatına uyum konusunda önemli eksikleri bulunuyor. Türkiye’nin ihalelerde pazarlık usulünü ve yerlilere ayrım yaratan fiyat avantajı uygulamalarını artırması nedeniyle gerileme yaşandığı belirtilen raporda, ayrıca Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) güvenilirliğinin azaldığı, bu nedenle kamuoyunun resmi istatistiklere olan inancın artırılması gerektiği söyleniyor.
Raporda ekonomiyle ilgili diğer bazı temel noktalara ilişkin belirtilenler ise şu şekilde;
-Türkiye’nin AB ile ticaretinin önündeki teknik engeller ve AB ürünlerine karşı ayrımcılık oluşturan şartlar yürürlükte kalmaya devam ediyor.
-Türkiye’nin kara paranın aklanması ve terörün finansmanı ile mücadeleyi düzenleyen mevzuatında çözüm bekleyen konuları ele alması gerekiyor.
-Türkiye’nin rekabet politikası alanındaki hazırlıkları belirli bir düzeyde. Devlet yardımı alanındaki yasal çerçeve, uygulama kapasitesi ve şeffaflıkla ilgili ciddi endişelerin devam etmesinden dolayı bu alanda gerileme var.
-Türkiye finansal hizmetler alanında iyi bir düzeyde ancak son dönemlerde bankacılık sektörü çalışma ortamı bakımından ciddi güçlükler yaşamaya başladı.
-Türkiye sosyal politika ve istihdam alanında belirli düzeyde hazırlıklı. İşgücü piyasasındaki durum iyileşmiş olsa da sendikal haklar, kayıt dışı ekonomik faaliyetler ve istihdamdaki cinsiyet ayrımı ile ilgili sıkıntılar devam ediyor.
Görüldüğü üzere rapor bazı olumlu gelişmeleri de dile getirmekle birlikte genelde sorunları tespit eden ve çözüm beklendiğini belirten ifadelerle dolu. Bugün yurt içinde bizim üzerinde konuştuğumuz ekonomik sorunların tamamına yakını yabancı bakış açısıyla raporda yer alıyor.
Gerçekte yukarıda belirttiğimiz konuların yanında, bu yazıda değinemediğimiz ekonomi ve ekonomi dışındaki diğer eleştirilen ve düzeltilmesi önerilen konulara baktığımızda, büyük çoğunluğu her yönüyle gelişmiş bir ülke olmanın gereklerini taşıyor. AB’ye tam üye olmanın ya da olmamanın ötesinde gelişmiş ülke kriterleri bu önerilenler çerçevesinde hareket etmeyi gerektiriyor. Tersine hareketlerin bizi daha geriye götüreceği ise açık.