Fiyat artışları kredi kartı harcamalarını patlattı, 683,6 milyar lira harcadık
Merkez Bankası'nın Finansal İstikrar Raporu'na göre hanehalkı borcunun GSYİH'ye oranı yılın ilk çeyreği itibariyle yüzde 11,4'le emsal ülkelerin oldukça gerisinde. Özellikle konut ve ihtiyaç kredisi kullanan kişi sayısı hızlı bir şekilde azalıyor.
Merkez Bankası yılın birinci Finansal İstikrar Raporu’nu yayımladı. Raporda değişik konular ele alınmakta olup, biz bu yazımızda rapor kapsamında bilgiler yer alan kredi kartlarının da dahil olduğu bireysel kredilerdeki durumu değerlendireceğiz.
Ülkemizde son dönemde ekonomide yaşanan sıkıntıların en önemli gerekçelerinden biri hanehalklarının kullandığı bireysel krediler olarak görülüyor. Ancak rapora baktığımızda Türkiye’de hanehalkı borçluluğu, gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ortalamasının büyük ölçüde altında yer alıyor. 2024 yılının ilk çeyreğinde Türkiye’nin hanehalkı borcunun gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYİH) oranı emsal ülke değerlerinin oldukça altında yüzde 11,4 olarak gerçekleşti. Raporda yer aldığı üzere 2023 yılı 3.çeyrek itibariyle gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 70’lerde iken gelişmekte olan ülkelerde yüzde 50’ye yakın. Son yıllarda Türkiye’deki hanehalklarının borçlanmasındaki düşüşün nedenleri arasında, yüksek enflasyon kaynaklı nominal milli gelirdeki hızlı büyüme ve bireysel kredilere yönelik uygulanmakta olan tedbirlerin etkili olması geliyor.
Borçluluğa alt kırılıma bakıldığında, konut kredilerinin GSYİH’ye oranının diğer ülkeler ortalamasının oldukça altında yer aldığı, konut hariç (taşıt kredileri+ihtiyaç kredileri+kredi kartı+vyş alacakları) bireysel kredilerin GSYİH’ye oranının ise emsal ülkeler ortalamasının sınırlı altında yer aldığı görülüyor.
Son yıllarda Türkiye’de konut kredilerine yönelik uygulanan çok kısıtlayıcı düzenlemeler, kredi faiz oranlarının yüksekliği ve konut fiyatlarındaki artış nedeniyle konut alım gücünün daralması konut kredisi kullanımının azalmasına neden oldu. 2023 yıl sonu itibariyle konut kredilerinin GSYİH’ye oranı Türkiye’de yüzde 1,5 iken, örneğin Malezya’da yüzde 41, Portekiz’de yüzde 38, Çekya’da yüzde 24, Polonya’da yüzde 14, Rusya’da yüzde 10 düzeyinde.
Konut hariç bireysel kredilere baktığımızda; kredi kartlarının özellikle enflasyonist dönemde taksit olanakları ve kolay erişilebilir finansman imkanı sunması ile mal ve hizmet alımlarında ihtiyaç kredisi kullanım tercihi Türkiye’de konut hariç bireysel kredilerin GSYİH’ye oranının biraz daha yüksek kalmasını sağladı. Konut hariç bireysel kredilerin GSYİH’ye oranı Türkiye’de yüzde 9,7, Güney Kore’de yüzde 29, Malezya’da yüzde 26, Rusya’da yüzde 10, Polonya’da yüzde 9. Türkiye’nin yüzde 9,7’lik oranının yüzde 5,1’i bireysel kredi kartlarından, yüzde 4’ü ihtiyaç kredisinden geliyor.
Rapora göre, son dönemde hanehalkı finansal yükümlülüklerinde kredi kartı borçları belirleyici. Kredi kartı kullanımının yaygınlaşması, bankaların yüksek limit artırımları, taksit imkanları gibi faktörler kredi kartı bakiye büyümesinde etkili oldu. Bunun yanında, 2023 yılı son çeyreğine kadar kredi kartı azami akdi faiz oranlarının düşük olması da BKK bakiye artışı nedenlerinden. 2024 Mart ve Nisan aylarında kredi kartı nakit çekim ve alışveriş işlemlerinde geçerli olan faiz oranlarının yükseltilmesi sonrasında BKK bakiye büyümesi yavaşladı.
Konut ve ihtiyaç kredilerinin GSYİH’ye oranları tarihsel ortalamalarının altında yer almaya devam ediyor. Konut kredilerinin 2012-2019 döneminde yaklaşık olarak yüzde 37 olan bireysel kredilerdeki payı yüzde 16’ya kadar geriledi.
Rapora göre konut ve ihtiyaç kredisi kullanan kişi sayısı hızlı bir şekilde azalıyor. Konut kredisi piyasasında faiz oranlarının görece yüksek seyri, ikinci veya daha fazla tapulu evini alacaklar için kredi değer oranının yüzde 75 azaltılarak uygulanması ve söz konusu krediler için risk ağırlığının yüzde 35’ten yüzde 150’ye çıkarılması konut kredisi borcu olan kişi sayısındaki azalmada etkili oldu. 2022 sonunda 2,2 milyon kişi olan konut kredisi bulunan kişi sayısı Mart 2024 itibariyle 2 milyon kişiye düştü.
2022 sonunda 18 milyon olan ihtiyaç kredisi olan kişi sayısı ise 2024 yılı 3. ay sonunda 17,2 milyona geriledi.
Raporun sağladığı bilgilerden en önemlisi konut kredilerine ilişkin. Ülkemizde konut kredileri ekonomik sıkıntıların ve özellikle de enflasyonun temel nedenlerinden biri olarak görülüyor. Oysa rakamlardan görüldüğü üzere GSYİH’ye oranı itibariyle emsal ülkelerin karşılaştırılamayacak derecede gerisinde. O ülkelerde konut kredisi çok daha fazla kullandırılmasına rağmen hiçbir sıkıntı yaşanmazken, bizde GSYİH’ye oranı yok denecek kadar düşük olmasına karşın en ciddi sorunlardan biri olarak görülmesi, tespitte hataların olduğunun ve daha öncelikli başka sorunların varlığının en belirgin göstergesi. Konut kredisi kullanan bankaların cezalandırıldığı, konut kredisi kullanmak isteyenlere bu olanağın neredeyse imkansız hale getirildiği ortam sorun çözücü değil.
Konut piyasası yapısı itibariyle yüksek birikim gerektirdiğinden halkın çoğunluğunun sadece uzun vadeli kredi kullanımıyla alım yapabileceği bir piyasa. Ancak şu anda konut kredisi kanalları hemen hemen kapalı olduğundan sadece zenginlerin peşin para ile alım yaptıkları bir konut piyasası mevcut. Ülkede konut piyasasındaki sıkıntılar, günah keçisi haline getirilen konut kredilerinden daha öncelikli başka bazı nedenlere dayanıyor. Çözüm, önceliği daha düşük konulardaki önlemlerde aranıyor ancak konut sektörü iyice açmaza sürükleniyor.
İhtiyaç kredilerinde de gerileme yaşanırken, son alınan ve alınması muhtemel önlemlerle birlikte kredi kartı kullanımlarında da geriye gidiş görülebilir. Böylece hanehalkları tarafında talep iyice kısılmış olacak. Ancak sadece bu önlemlerle enflasyonu kontrol etmeyi başarmak mümkün değil. Talebi kısmak sadece hanehalklarının alım gücünü ve kredi olanaklarını sınırlamakla mümkün olmaz. Devletin de kendi kendine çeki düzen vermesi gerekir. Göstermelik, ciddi tasarruf sağlamayacak ve ciddiyetle uygulanması da beklenmeyen, sadece algıya yönelik açıklanan sözde kamuda tasarruf önlemleriyle enflasyon sorununu çözmek mümkün değil. Bu konuda ciddiyetle bir şey yapılmayacağı açık olduğuna göre, devletin önü alınamayan israf alışkanlığının faturası yeni ve daha sıkı önlemlerle yine halka kesilecek.
Sonuç: Yanlış tespitlerle doğru çözümler üretilmez.