Emeklilere temmuzda yüzde 25 zam göründü
Enflasyon Raporu'nda anlatılanları ve Merkez Bankası yöneticilerinin konuşmalarını irdelediğimizde geleceğe yönelik fazla iyimser oldukları dikkat çekiyor. İyimserliği sağlayan neler? diye baktığımızda ise altının çok da dolu olmadığı görülüyor.
Geçtiğimiz günlerde Merkez Bankası Enflasyon Raporu yayımlandı ve yeni Merkez Bankası Başkanı ile pek tanık olmadığımız şekilde Başkan Yardımcıları da görüşlerini iletti. Öncelikle şu anki Merkez Bankası ekibine baktığımızda merkez bankacılığına yakın kimselerden oluştukları görülmekte olup bu çerçevede olumlu.
Konuşmaları ve Enflasyon Raporunda anlatılanları irdelediğimizde ise geleceğe yönelik fazla iyimser bir hava içinde oldukları dikkat çekiyor. İyimserliği sağlayan neler? diye baktığımızda ise altının çok da dolu olmadığı görülüyor.
İlk yarısını dikkate almadan 2023 yılının ikinci yarısında alınan önlemler neler? diye baktığımızda öncelikle, faiz oranları olması gerekenden fazla zamana yayılarak yükseltildi. Özellikle bireysel kredi kullandırımına ilişkin sınırlayıcı unsurlar daha da ağırlaştırılmaya çalışıldı. Vergi oranlarında artışlar ve ek vergiler getirildi.
Sonuçta 2023 yılında TÜİK’in resmi enflasyonu yüzde 65, hissedilen diye açıkladığı ve gerçeğe daha yakın enflasyon oranı ise yüzde 96 oldu. Bu yüksek enflasyon rakamları hemen hemen bütün emtiaların dünyadaki fiyatlarının ciddi oranlarda düştüğü bir dönemde gerçekleşti. Bu bize kötü yönetim sonucu bozulan dengelerin kolay kolay yerine gelemeyeceğini gösteriyor.
Rapora baktığımızda sürekli parasal sıkılaştırmanın yeterli düzeyde olduğundan söz edilirken acaba uygulamada piyasadaki likidite bolluğu nasıl oluyor? Bu tutarsızlıkla enflasyon nasıl istenen düzeye düşecek? soruları akıllara geliyor. Genelde beklenen yerel seçimler sonrası sıkılaştırıcı önlemlerin daha da artırılmasıdır. Ancak siyasi iradenin belirli bir büyümeden asla taviz vermediği düşünüldüğünde bunun gerçekleştirilebilmesi zor görünüyor.
Bugün Merkez Bankası bazı önlemler alırken maliye tarafında hiçbir çaba yok.Gerçekte bu durum iyimser olmamayı gerektiren başlıca neden. Eğer parasal sıkılık olarak sadece faiz oranlarının düzeyi kastedilmekteyse, ülkenin sadece faiz artışı yaparak enflasyonu kontrol altına alabileceği düzeyden çok daha kötü durumda olduğumuz görülmüyor demektir. Ayrıca faiz düzeyinin yeterliliği ve mevcut durumda mevduat gibi diğer faiz oranlarını belirleyebilme gücü de tartışmalı bulunuyor. Raporda enflasyon tahminleri üzerindeki olası risklerden de söz edilmekle birlikte bazı risklerin göz ardı edilmiş olduğu açık.
Yerel seçimler sonrası fiyatlarını kamunun belirlediği bütün mal ve hizmetlerde ciddi fiyat artışları olacağı biliniyor. Bunu Merkez Bankası Başkanı’nın söylemiş olmasına karşılık raporda bu konu üzerinde durulmamış. Bu artışlar bütün malların fiyatlarında da yükseliş sonucunu doğuracağından enflasyonu olumsuz etkileyecek.
Yılbaşında asgari ücrete, memur, emekli ve özel sektör çalışanlarının ücretlerine yüzde 50 civarında zam yapıldı. Temmuzda kamu çalışanlarına ve emeklilere tekrar zam verilecek. Ayrıca yılın ilk yarısında enflasyonun çok daha yüksek olacağı ekonomi yönetimince sürekli dile getiriliyor. Bu durumda asgari ücret artırılmadan durulabilecek mi? Temmuz’da asgari ücret artışı çok büyük ihtimalle gündeme gelecek. Bunun etkileri düşünüldü mü?
Bütçede ciddi açık var ve 2024’ün en önemli sorunlarından biri. 2024 bütçe açığının 2023’e göre yaklaşık yüzde 100 artması öngörülürken enflasyonun yüzde 65’den yüzde 36’ya düşürülebilmesi sadece kağıt üzerinde olacak bir şey.
Ayrıca, bu açığın bütün günahı deprem harcamalarına yüklenmeye çalışılmakla birlikte gerçekte ne kadarının deprem harcamasından kaynaklandığı bilinmiyor. Ancak kamunun harcamalarında hiçbir kısıntıya gitmek istemediği ortada. Bu durumda parasal sıkılaştırma istenen düzeye nasıl getirilebilecek?
Yine, raporda “Deprem kaynaklı kamu harcamaların finansmanı nedeniyle dolaylı vergiler üzerinden yapılacak ayarlamalar enflasyon üzerinde risk oluşturabilecektir” ifadesi yer alıyor. Bu ifadeye göre seçim sonrası KDV vb. vergilerde yeni artışlar bekleniyor. Bunlar fiyat artışları getirecek. Ayrıca bu ifade yeni ek vergiler ve mevcut vergilerde artışlar olabileceğine de işaret ediyor. Bunların enflasyona etkileri de dikkate alınmalı. Vergi artışları olmasa bile devasa bütçe açığı enflasyon yaratmadan nasıl kapatılabilecek?
Yurt dışında 2024’ün zayıf büyüme ile geçeceği öngörülüyor. Bu durum emtia fiyatlarının düşük kalmasını sağlayabilecek. Ancak yılın ikinci yarısında ülkelerde faiz indirimleri başlar ve bu durum ekonomilerde canlanma sonucunu doğurursa emtia fiyatları artabilecek ve enflasyon üzerinde ciddi baskı oluşturabilecek. Bu raporda risk olarak bahsedilmekle birlikte çok ciddiye alınmıyor gibi görünüyor.
En önemli konulardan biri beklentilerle ilgili. Raporda enflasyon beklentilerinin giderek düştüğünden söz edilmekle birlikte, fiyatlama davranışlarının buna uygun hareket etmediğini herkes biliyor. Başta devlet buna dikkat etmeyip vergi, ceza vb. unsurlarda Ocak ayında yüksek artışlar yapmışken, özel sektör fiyat belirleyicilerinin beklenen enflasyona göre fiyat artırmasını beklemek çok ciddiye alınabilecek bir tutum değil. Bunun Merkez Bankası tarafından dikkate alınmadığı görülüyor.
Sonuçta Enflasyon Raporu ve Merkez Bankası Başkanının açıklamaları geleceğe yönelik fazla iyimser kalıyor. Uygulamada Merkez Bankası biraz daha enflasyon odaklıymış gibi görünürken, maliye tarafında enflasyon hiç umursanmıyor. Bu birbirini desteklemeyen tutumlar enflasyon konusunda kötümserliğe neden oluyor. Çünkü daha önce söylediğimiz gibi Türkiye’de enflasyon sadece para politikaları ile düşürülebilecek bir düzeyi çoktan geçmiş bulunuyor. Açıklamalardan ise Merkez Bankası’nın sadece yeterliliği tartışılabilecek birkaç uygulamayla nflasyonun düşürülebileceğini düşündüğü ve maliye tarafındaki bozukluğu çok da dikkate almadan fazla iyimser beklenti içine girdiği bir ortam var görünüyor. Bu ise endişe verici.