Penta Teknoloji ilk çeyreği kârlı kapattı
Ekonomide işlerin iyi gitmediğini gösteren yeni bir gelişme ile karşı karşıyayız. Geçenlerde sürpriz bir şekilde savunma sanayiin ihtiyaçlarına yönelik olacağı bahanesiyle birçok alanda yeni vergi oluşturulacağı açıklandı. Adına vergi denmek istenmediğinden ve muhtemelen daha uygun bir isim uydurulamadığından “hizmet bedeli” denen bu vergiler yine her zamanki gibi adaletsiz olarak daha çok toplumun gelir düzeyi düşük kesimlerinden alınmak üzere tasarlanmış görünüyor. En basit şekliyle düşündüğümüzde “Bunlar gerçekten hizmet bedeli ise kredi kartlarına ait devlet ne hizmeti veriyor?” sorusunu sormak gerekir. Dikiş tutmayan bütçeyi finanse etmeye yönelik yeni vergi alanları oluşturmada gayet yaratıcı olduğu bir kez daha görülen ekonomi yönetiminin vergi kelimesini kullanmamak üzere bulduğu ismin de daha yaratıcı olması beklenirdi.
Amaçlananın Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na kaynak sağlamak olduğu söylenmekle birlikte şeffaf olmayan, nereye ne kadar para aktarıldığı belirsiz ve denetimden uzak bir sistemde bunun doğruluğuna inanmak son derece güç. Kaldı ki geçmişte ekonomi yönetiminin en üst kesiminde bulunan kişilerin deprem için toplanan paraların otoyollar için harcandığı itirafı da unutulmamalı.
Getirilen yeni vergiler nelerdir diye bakacak olursak Meclis’e “Savunma Sanayii ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” adı altında Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na yönelik olduğu söylenerek sunulan taslağa göre getirilen yeni vergiler başlıca şu kalemleri kapsıyor:
-Kredi kartlarından belirlenen limiti 100.000 TL ve üzerinde olan kart sahiplerinden her bir kart başına yıllık 750 TL pay alınması,
-Tapu ve kadastro işlemlerinden taşınmaz satışlarında alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı 750 TL, diğer işlemlerde adına işlem yapılandan 375 TL pay alınması,
-Noterlerde ilk defa tescili yapılacak olan araçların tescil işlemlerinde 3.000 TL, tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinde 1.500 TL, noterlik ücreti alınan diğer işlemlerde işlem başına 75 TL pay alınması,
-Beyannamelerden alınan damga vergisi tutarı kadar pay alınması.
Bu yeni vergiler yanında aşağıda açıklamaları görüleceği üzere bazı vergi kanunlarında değişiklikler yapılarak kapsamları genişletiliyor:
-Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle motor silindir hacmi 100 cm3’ün altında olan motosikletlerle motor gücü 6 kW ve altında olan motosikletlerin motorlu taşıtlar vergisi kapsamına alınması.
Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda yapılan düzenlemeler ile askeri amaçla kullanılanlar hariç olmak üzere insansız hava taşıtları (drone) ile matrahı 5.000 TL ve üzerinde olan kol saatleri ve yalnızca eğlence amacıyla tasarlanmış motorlu uçan oyuncakların verginin kapsamına alınması.
Görüldüğü üzere ismi ne uydurulursa uydurulsun, ne bahaneyle alınırsa alınsın, niteliği vergi olan yeni düzenlemeler toplumun tüm kesimlerini kapsayacak ve gelir düzeylerini hiç dikkate almadan etkileyecek şekilde dizayn edilmiş. Oransal değil maktu tutarlar şeklinde belirlenmesi bunun göstergesi. Örneğin 1 milyon TL’ye ev alan bir vatandaş ile 100 milyon TL’ye ev alan vatandaşlar aynı vergiyi ödeyecek. Bu durum araç alım satımlarında da aynı şekilde. Yine vergi beyannamesi veren küçük ya da büyük tüm işletmeler için de aynı tutarlarda ek vergi getirildiği görülüyor.
Yapılan açıklamalara göre toplanması öngörülen tutarın yıllık 70-80 milyar TL olacağı tahmin ediliyor.
Bu yeni vergilere ilişkin yapılabilecek yorum ve ortaya çıkan sonuçlar ise şu şekilde:
-Devlet bütçesi görebildiğimizden daha kötü durumda. Para gerçekten savunma sanayiine harcansa bile bunun anlamı, bütçeden savunma sanayiine daha az para aktarmak ve yeni vergilerle toplanan para kadar bütçede kaynak tutmak istenmesi. Dolayısıyla savunma sanayiine ayıracak yeterli kaynağı bile olmayan bütçenin durumunun ne kadar vahim olduğu açık.
-Devlette israfla mücadelede başarılı olamayan ya da zaten böyle bir çabası olmayan ekonomi yönetimi çareyi israfı finanse edecek yeni kaynaklar bulmada arıyor.
Verginin temel prensibi olan gelire ya da harcamaya dayalı olması mantığı, bankaya borçlanma anlamı taşıyan kredi kartı limitlerinden vergi alınarak tamamen farklı boyuta taşınıyor. Bu durumun önemli bir riski, gelecekte buna benzer vergi prensipleri ile hiç alakası olmayan alanlarda başka uydurma isimlerle ve bahaneler üreterek getirilecek yeni vergilerle vatandaşın cebine el atılabileceği. Dolayısıyla halk bundan sonra yeni vergilerle daha da boğulacak gibi görünüyor.
Ekonomi yönetiminin zaten inandırıcılığı ve güvenirliği olmadığı için ekonomide yeterli iyileşme sağlanamazken en yetkili kişilerin “yeni vergiler olmayacak” sözü üzerine getirilen yeni vergiler, bu kişilere ne derece güvenilebileceğini bir kez daha gösterdi.
Vergide adalet sözünün uygulamada raftan hiç inmediği ve hiçe sayıldığı bir kez daha görüldü. Amaçlananın verginin çoğunluğunun toplumun zor geçinen geniş kesimlerinden alınması olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
Dolayısıyla toplumun hayatını zor sürdüren geniş kesimleri için ekonomik gelecek daha da kararacak.