10 Ocak günü sabahın köründe telefonumun çalmasıyla uyandım. kadın arkadaşım ilk laf olarak günümü kutladı. gayet tabii ki ‘ne günü allah aşkına, başlarım günüme’ deyince de (sabahın erken saatlerinde ruh halim genelde böyle oluyor) ‘çalışan gazeteciler günü’ dedi. ilk aşamada ne dediğini anlayamadım. beynim bu kavramı anlamayı tamamen reddediyordu. türkiye ortamında bile basit mantık kurallarını bu derecede yıkan bir başka cümle daha olamazdı. ’çalışan gazeteci’ zaten bir oksimoron’du bence.
telefonu kapadıktan sonra internette arama yaptım. gerçekten de maalesef böyle bir gün varmış. acaba bu global bir absürtlük mü diye aradım, ama tabii ki böyle bir saçmalık sadece Türkiye’ye özgüymüş. Asgari ücrete muhtaç olduklarından çalışmak zorunda olan gazeteciler Norveç ya da Kanada’da olacak değildi tabii ki…
Anayasa yok farz edilmesine rağmen Anayasa’ya saygı mitinginin düşünülebildiği, bunun bile mantıklı görünebildiği bir ülkede çalışan gazeteciler günü olabilmesi de birilerine mantıklı görünebilir belki.
sonra çalışmıyor olmasam dahi yine de yapacağım işlere giriştim.
Jacques Ranciere’nin ‘İmajların yazgısı’ çalışmasını okumayı sürdürdüm, notlarımı aldım ve kitabımı biraz yazdım. hınzır kız arkadaşım nedeniyle bozulan sinirim biraz düzelmeye başlamıştı. okumak bana terapi gibi geliyor. öyle ki iyi bir kitap okumaya dalmışsam yanı başımda bir dizi cinayet bile işlense yemin ediyorum kafamı döndürüp bakmam.
Ruh halimi çabalayarak bu sakin duruma dönüştürmeme rağmen sinirimi yine aşırı bozan bir haber tabii her zaman olduğu gibi sosyal medyadan geldi kaçınılmaz biçimde.
Sakin, medeni Eskişehir durup dururken son zamanlarda iyice kafayı yemeye başladı nedense. ilk önce şapşal CHP yönetiminin cumhuriyet tarihinin en başarılı belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen’in kalbini kırması haberi gelmişti.
şimdi de 10 Ocak Çalışan Gazeteci günü nedeniyle basın mensupları ile bir araya gelen AKP Eskişehir Belediye Başkan adayı Nebi Hatipoğlu başkanlığı kazanması durumunda basın mensuplarını asgari ücret maaşa bağlayacağını açıkladı.
Eskişehir’in medeni modern bir şehir olmasından rahatsız oluyor olması gereken AKP ve CHP Eskişehir’de sadece başkanlık için değil kim daha fazla saçmalayacak diye de yarışmaya başlamış olmalı.
Türkiye’deki medya düzenini en fazla kendi dışkısı kadar seven Yılmaz Özdil YouTube kanalında gazetecilerle böyle konuşan bir adamın rastladığı en gerçekçi, en dürüst siyasetçi olabileceğini söyledi. çünkü ona göre gazeteciler böyle bir hakareti hak ediyordu.
Yılmaz Özdil’e sevgim büyüktür ama gerçekten hak ediyorlar mı bu sözleri onu bilemiyorum. Ancak şu gerçek de var, AKP bazı kesimlere hakaretler ederek post-modern bir kampanya yürütmeye çalışıyor gibi bir izlenimim de var. ilk önce İstanbul başkan adayı gençlik vizyonu olarak onlara çorba içireceğini duyurdu, gençliğin bununla mutlu olacağını düşünüyordu. Ve şimdi de gazetecileri maaşa bağlama hakareti geldi. AKP yönetimi galiba halk hakkında bizim bilmediğimiz bir şeyler biliyor olmalı.
23 Aralık 2024 - Yanı başımızdaki tehlikenin bilemiyorum farkında mıyız?
22 Aralık 2024 - Düşünmeyi besleyen tartışma… Yeniden
21 Aralık 2024 - Yılbaşı yaklaşırken
20 Aralık 2024 - Sokak sanatının büyük sanatçısı
19 Aralık 2024 - Serdaramus’un 2025 yılı için 10 Beyaz Türk kehaneti