Araştırmacı mizah yazarınız Serdar Turgut, ölümü erteleyeceğim derken ineklerin yaşam felsefelerine olan ilgisini yeniden keşfetmiş.
Cep telefonumda alemde dolaşırken ‘ölümü ertelemenin beş yolu varmış’ başlıklı haberi okumam gereken haberler listemde görünce birbiri ardına şu düşünceler zincirleme gayrı ihtiyari aklıma geldi:
1- bu haberin forwardlanma zinciri şöyle çalışmış olmalı. Böylesine tuhaf haberler üzerine kendisine neredeyse bir imparatorluk kurmuş olan Hürriyet yazarı Osman Müftüoğlu bunu ilk önce kendi müridi olan Ertuğrul Özkök’e göndermiş olmalı. Özkök haberde önerilen beş yolu gayet tabii ki hemen uygulamaya başladıktan sonra benim eğer kendi başıma bırakılırsam yarın veya öbür gün öleceğimi daima düşündüğünden bu yollara katiyen uymayacağımı bildiği halde yine de haberi bana yollamıştır büyük ihtimalle.
2- bu ilk düşünceden sonra üç gündür çeşitli devlet hastanelerinde bana rapor çıkartmak için yanında beni sürükleyen sevgili eşim Rana’nın doktorlara bana neden bir sağlık raporu değil de sanki bir ölüm raporu çıkartmak istermiş gibi konuştuğunu da anladım. çünkü bu habere göre benim gerçekten çoktan ölmüş olmam gerekiyor.
Ölümü ertelemenin beş yolu gibi hayli iddialı başlıkla çıkan bu haberde bakın neler deniliyor:
‘Akdeniz diyeti sebze, meyve, tam tahıllar, zeytinyağı, balık ve baklagillere diyette yer vermeye, ölçülü, dengeli beslenmeye vurgu yapan bir beslenme türü. Akdeniz yaşam tarzı sadece diyetten ibaret değil.
Sevdikleriyle birlikte yemek yemeyi ve yemeğin tadını çıkarmak için zaman ayırmayı, yeterince dinlenmeyi ve uyumayı, güçlü sosyal bağlantıları sürdürmeyi ve düzenli egzersiz yapmayı içeriyor.’
o kadar iddialı başlıktan sonra biraz hayalkırıklığı oluyor bu. ama yine de devam edelim
Bakın şimdi işin başından hemen size bir şey söyleyeyim. Eğer sağlıklı yemek yemek, yemeğin tadını çıkarmak için zaman ayırmak, yeterince dinlenmek ve uyumak, güçlü sosyal bağlantılar sürdürmek ölümü ertlemeye yetebiliyorsa bana kalırsa inekler bu hayatta ölümü en başarılı erteleyen canlılar olmalı.
Çünkü ben keyifle otlayan hiç bir ineğin bugüne kadar acele etiğini görmedim. Dengeli beslenmeye gelince ben bugüne kadar otlamakta olan hiç bir ineğin kendisine ikram edilen karpuz kabuğunu reddettiğine de rastlamadım.
ben ne zaman inek görsem, itiraf etmeliyim ki bu arzu ettiğim kadar sık olamıyor, ya çok keyifli otluyorlar yani Ertuğrul özkök’ün diyet yaparken bile yiyemeyeceği kadar sıhhatli yiyorlar, yemeklerinden sonra da ya diğer inekler ile oynaşıp sosyalleşiyorlar ya da malak gibi yayılıp uyuyorlar, dinleniyorlar. Yani haberde yapılması gerekenler diye yazılan her şeyi egzersiz hariç yapıyorlar.
Bu arada tabii ineklerin yaptığı herseyi yaptıktan sonra her gün egzersiz yapan insanlar da var bu hayatta.
Bu noktada her hangi bir yanlış anlama olmasın diye sözüm meclisten dışarı bu cümleleri tanıdığım bir kimse hakkında yazdığımı sanan, söyleyen herkes bence ya kötü niyetlidir ya da vatan hainidir.
Genelde şehir sokaklarında sürtmeyi seven biri olmama rağmen inekler hakkında neden bu kadar bilgili olduğumu merak eden olursa yaşamış oluğum acı bir deneyi anlatayım size.
Uzun yıllar önce Yalıkavak’a ilk taşındığımda evin dış kapısı önünde şimdi marinayı ziyaret için gelenlerin park etmiş olduğu SUV’lar değil inekler oluyordu.
İneklerin bir diğer kıskandığım hayat tarzı adetlerinden birisi de istedikleri yerlere istedikleri zaman büyük tuvaletlerini yapmalarıydı. bu adetleri yüzünden evden bazı geceler çıktığımda yerdeki, beni buralara dinazor filan mı geldi acaba diye düşündüren büyüklükteki dışkıya bastığım da çok olmuştur ama bu bile aradan geçen zamanda ineklerin oradan çekilmesinden ve yerlerini büyük ve lüks arabaların almasından sonra gece evin önüne kusabilen sarhoşların yaptıklarından çok daha tercih edilirdi.
Bir gün bu ineklerden bir tanesini otlamaktan getiren komşumun yanına sohbet için gittiğimde inek ortada hiç bir provokasyon yokken ben hatta ona karşı tamamen güzel duygular içinde olmama rağmen bir anda kuyruğuyla bana ciddi bir tokat attı. o an ineklere küstüm ve o günden sonra ben inekleri yakından değil uzaktan gözlemeye özel önem verir oldum. inekler hakkında bilgimin çoğu da o gözlem günlerinden kalma.
Uzaktan gözlemlediğim bir gün ineğin biri bana nedense kızdı ve saldırdı. şaşı bakmama öfkelenmiş olmalıydı ben ona şok aletimimle karşılık vermeye çalışırken hayvan hakları savunucusu sevgili eşim aleti elimden alıp şoku bana uyguladıydı. ayıldıktan sonra bundan böyle inekleri daima çok sevip kollayacağım sözünü vermiştim ona çünkü şok aleti hala daha elindeydi.
bırakalım inekleri bir tarafa benim neden ölü sayılmam gerektiğini anlatarak yazı tarihine ‘neden yazıldığı belli olmayan yazılar kategorisinde’ geçecek bu yazıya bir an önce son vermeliyim.
1- ben genelde alkollü içkiyle beslenmeyi tercih ediyorum. dengeli beslenme anlayışım da o anda içmekte olduğum içkiye en iyi eşlik edecek yiyeceklerden ibaret.
2- uyku ve dinlenme düzenim iki duble arasında kısa ama yoğun kestirmektir
3- içki kadehini sağ taraftaki sehpadan alıp ağzıma götürmek benim için yeterli ve aşırı egzersizdir.
4- bir süre önce bu hayatta sadece ebedi şef gibi ebedi eşim olan Rana, Ertuğrul Özkök, Sedat Ergin, Oray Egin ve Tuğrul Eryılmaz, Hasan Cemal ile konuşmaya sosyalleşmeye karar verdim.
eğer siz bu insanlardan oluşan bir grubun kendi içinde sağlıklı bir sosyalleşme yaratabileceğine inanıyorsanız o zaman ben değil maalesef sizler kafayı yemiş olmalısınız.
yani özetle diyeceğim beni her gördüğünde sanki musalla taşına yatmışım gibi bana bakan Ertuğrul Özkök haklı olabilir ben onun gibi 104 yaş ve sonrasına kadar yaşayamayacağım büyük ihtimalle.
ama ne kadar zamanım kalmışsa tamamen sağlıksız dengesiz diyetle kısa ama mutlu bir şeklde üstelik çakır keyf yaşayacağım.
inekleri de özledim aslında. biraz pastoral takılmaya karar verirsem onlarla da özlem gideririm. Rana ne derse desin bu defa şok aletimi de kesinlikle yanımda götüreceğim. çünkü ne olur ne olmaz.