Cinsler arası ilişkilerde kadının erkeğe daima üstün olduğunu ve bu gücünden kaynaklanan hakimiyetini her durumda kullanacağını, bu dünyada erkeğin kadın karşısında fazla bir önemi olamayacağını düşünüyorum.
Zaman zaman acaba abartıyor muyum diye düşünüp kuşkuya uğradığım nadir anlarda gündelik yaşamda çoğumuza rutin gelecek davranış normlarını izlediğimde kadının üstünlüğü düşüncem yeniden pekişiyor.
Bugün her boka maydanoz dadacı mizah araştırmacısı olarak bir kamu görevi yapayım dedim ve gündelik yaşamdan kadın davranışı gözlemlerimi kamusal bir hizmet olarak aktarıyorum:
Geçenlerde kafede bir espresso ve eşliğinde bir sigarillo içip hayal kurarken (ve gayet tabii espresso fincanımı tutan sağ elin küçük parmağını havada tutarken) gözüm tavla oynamakta olan iki sevgili veya evli çifte takıldı.
erkek her zarı attığında arkasından kovalayan bir şey varmış gibi aceleyle, otomatik hareketlerle şaka şuka, gürültülü oynayıp duruyordu.
Kadın ise attığı her zar sanki felsefenin bugüne kadar sorduğu en zor soruların cevabının anahtarı olacakmış gibi davranıyordu. Tavla oynarken bile müthiş konsantrasyon ve tefekkür içindeydi. hangi taşı süreceğine karar vermeden önce dikkatle ölçüp biçiyor ve sanki tavla değil satranç oynanıyormuş gibi kendisinin ve rakibinin bir sonraki olası hamlesini düşünüyor gibiydi. kadının zar atışı ve taşları sürmesi bile sessizdi. Erkekler arası tavla oyunlarını görmeye alışık olanlar kadının oynayışını seyrederken aniden sağır olduklarını bile sanıp korkabilirdi. Seyrettiğim bu oyunda erkek tarafı konuşmak için arada bir girişim yapsa dahi kadın oynadığı oyunun kozmik ciddiyeti nedeniyle onunla diyaloğa girmeye hiç niyetli değildi, laubaliliği ise hiç kaldırmayacak bir tavrı vardı.
Çoğumuzun başına gelmiş olabilir bu, zaten zor bulunan bir taksiyi çevirdiğimizde eğer o anda içinde kadın yolcu varsa ve onun inmesini beklerseniz işiniz oldukça zordur. Çünkü bir kadının çantasını açıp içinde cüzdanını bulması bunu bir erkeğin yapmasından en az 10, belki de 100 misli yavaş gibidir.
Ben ilk başlarda bunun sıra kendi çantalarının içine geldiğinde kadınların son derece dağınık ve hatta pasaklı bile olmasından kaynaklandığını düşünürdüm. Hatta bir defasında Rana’nın çantasından bir şey istemesi nedeniyle elimi çantanın içine soktuğumda içindeki dağınıklıktan ve bence lüzumsuz eşya bolluğundan kolumu teker geri çektiğimde elimin çanta içinde olabilecek kimyasal reaksiyon yüzünden artık olmayacağından bile korkmuştum.
Fakat sonunda anladım ki iş böyle değil, yani her para ödeme durumunda kadının zamana ihtiyaç duyabilmesi çantada cüzdanını bir türlü bulamamasından kaynaklanmıyor. Kadın biraz dağınık da görünse o çantanın içinde aslında her şeyin neden orada olduğunu ve çantanın hangi bölümünde konuşlanmış olması gerektiğini biliyor. Ama istese cüzdanını hemen bulabilecek bile olsa çantayı her açtığında oradaki her eşyayı yeniden gördüğünde onların kendisinde yarattığı anıları düşünüyor ve ilerde o eşyaların nasıl yeni anılar yaratabileceğini de hayal etmeye başlıyor. işte bu yüzden parasını hemen çıkarmasını bekleyen arkasındaki insanı, hele o insan bir erkekse katiyen umursamıyor, çünkü o insanın kendisinin çantasındaki eşyalarla o an kurmakta olduğu manevi bağları görüp sabırlı olmasını beklemenin doğal hakkı olduğuna inanıyor.
son gözlemim ise yaz aylarında havuz başı davranış biçim farklılıkları analizimden.
gördüğüm kadarıyla havuza yeni gelen her erkek bulduğu ilk şezlonga kendini büyük baş hayvan gibi bırakıyor ve havlusunu da maço edayla fırlatır gibi koyuyor. Kadın ise havuzun başına geldiğinde ilk önce güneşin o anki konumunu analiz ediyor ve sonraki saatlerde güneşin hareketine göre hangi bölgelerde gölge hangisinde güneş olacağını dikkatle analiz ettikten sonra oturacağı şezlongu seçiyor. Bu seçim yapıldıktan sonra sıra kadının yanında getirmiş olduğu malzemelerin şezlong yanına sanki orada hayat boyu yaşanacakmış gibi itinayla dizilmesi süreci başlıyor. losyonlar ve kremler hangi bilimsel sırayla kullanılacaksa ona göre diziliyor yerlerine. havlu gayet tabii ki itinayla katlanıp vücuda o an değmeyecek biçimde şezlongun ucuna yerleştiriliyor.
Ben bugüne kadar hiçbir havuz başında bir kadının büyük baş hayvanların yaptığı gibi kendini şezlonga küt diye bıraktığını görmedim, kadınlar zarif biçimde, sessizce şezlonglarına yerleşiyor.
Ha bir de, havuz içinde başkasının sırtına binip diğer aynı konumdaki kişiyi düşürme oyunu oynayan bir kadın asla görmedim. Eğer bir kadın havuz içinde bir erkeğin omuzuna oturmuş ise bu oyun oynamak için değil adama hayattaki esas yerini havuz içinde bile hatırlatmak içindir.
erkekler ilişkilerinde kendilerinin hakim olduğunu sanabilir ya, bu basit gözlemlerim bile bunun hayatta katiyen mümkün olamayacağını ve kadının her zaman sakin kararlığıyla kendini en maço sanan adamı bile daima kontrolü altına alabileceğini gösteriyor bana göre.