Araştırmacı mizah yazarınız bizimle sabah rutinini paylaşmış. Bu rutinin bir parçası da onunla her sabah paylaşılan bazı mutluluk mesajları. Yazarınız bu mesajlardan hiç mutlu değil.
Düşünsenize fazla dinlenmeli, rahat olduğunu katiyen söyleyemeyeceğim bir uykudan sabahın köründe uyanmışım.
Hemen tefekküre dalıyorum çünkü bu defa hangi organımın ağrımakta olduğunu net anlamak istiyorum. bunun her sabah farklı bir organda olabilmesi bana hem fantastik hem de enteresan geliyor. çoklu organ yetersizliğinin işte böyle bir şey olması gerektiğine de inanıyorum.
Bazı sabahlar ise vahşi bir kimlik krizim oluyor. çünkü tüm varlığımı onunla hemen özdeşleştireceğim tek bir organım değil aynı anda bir çok organım birden ağrıyabiliyor. bu belirsizlik bir kimlik krizi oluşturuyor.
İşte bu tür anlarda sadece yaşlanmış oldukları için Mustafa Sandal ve Joe Biden’dan aynı anda nefret edebilen Oray Egin bu halimi bir görse kim bilir ne kadar keyif alır ve benden nasıl daha da güçlü nefret ederdi diye düşünüp ondan diğer insanlardan ettiğimden çok daha fazla nefret ediyorum.Bu kuvvetli nefretim bir süre ağrılarımı bile unutmama neden olabiliyor.
Sonra, daha yataktan çıkmadan sanki ilave tedirginliğe, acıya ihtiyacım varmış gibi ölüm korkum bu defa daha güçlü olarak devreye giriyor.
Sartre’ın cehennem olarak tanımladığı diğer insanların o anda gri sokaklarda olduğunu bildiğimden pencereden bakmamaya çalışarak tuvalete gidiyorum. Orada da ilk önce yakında yaklaşan prostat kontrolüm aklıma geliyor.
sonra tuvalette yapılacak diğer işi (hayır mastürbasyonu kastetmiyorum, neyse ki bu ihtiyaç hayatımdan çıktı da bu anlamsızlığa artık ihtiyacım yok) yaparken de önümüzdeki kış aylarını benim için prostat kontrolü gibi daha güzel, daha aydınlık hale getirecek diğer güzel gelişme, kolonoskopi kontrolüm de aklıma geliyor.
biliyor musunuz ben yakında bir gün hem büyük hem de küçük tuvaletimi hiç yapmadan yaşamanın yolunu bulmaya çalışıyorum. günümün önemli bir kısmını bunu arayış faaliyetine harcayabiliyorum çünkü aslında, böylesine anlamsız yazılar yazmaktan başka işim de yok.
Galiba bu toplumda benim gibi paranoyası ve nefretleri güçlü olan insan bir de işsiz bırakılırsa onun neler düşünebileceğini ve daha da kötüsü bunları yapabileceğini düşünen ve bundan panikleyerek beni engeleyecek bir Allah’ın kulu da yok.
İnsanın her sabah vakti bütün ihtiyacını gidermek için tuvalette birbiri ardına gelen yapılması gereken zorunlu kaç hareket olduğunu benim gibi saymış olsaydınız sizin de tuvalet ihtiyacını hayatınızdan tamamen çıkarmak isteyeceğinize kuşkum yok
neyse genel atalet ile geçecek günüme başlamak için masaya oturduğumda, cep telefonuma bakıyorum.
işte telefondaki mesajlara bakar bakmaz da o ana kadar yaşadığım bütün kötü, berbat deneyimlerin bana anında aslında güzel olabileceğini hatta belki de onların günümün zirvesini oluşturduğunu düşündüren gelişmeler de olmaya başlıyor.
bazı toplumlarda anonim olan espriler herkesin birden ağzından düşmez olduğu zamanlarda çoğumuz acaba bunları ilk kez kim düşündü merakı oluşur.
Hatta bazılarımız toplumda gizli bir espri üretme merkezi olduğunu ve burada full time kadrolu çalışan bazı insanların devamı yeni espriler düşünüp bunları toplumda yaymak görevleri olduğunu düşünebiliriz.
ben bunun yanında daha farklı yine derin görevli bir başka merkezin de olduğuna eminim. bu merkezde de yine full -time kadrolu bazı insanların sabahları paylaşılması için anlamsız mutluluk mesajları ürettiğini de düşünüyorum.
özelikle bu merkezde botoks ameliyatı öncesinde bile zaten kekeme ördeklerin vaklamasını andırır gibi konuşan ve botoks işlemi sonrasında konuşması daha da bozulan kadınların çalıştığını ve onların aynen konuştukları gibi yazarak bu mutluluk mesajlarını ürettiklerini düşünüyorum.
Düşünsenize çoğu çiçeklerle veya dumanı tüten kahve resmiyle de süslenen bu mesajlarda sabahın köründe insana ‘her sabah yeni bir mutluluğun başlangıcıdır’ veya ‘hayatın güzelliğini kucaklamaya başlaman için günaydın’. ve ‘sevgi dolu bir gün daha başlıyor ne kadar da şanslısın’ gibi tuhaf, her türlü mantık sisteminin dışında cümleler bulunabiliyor.
düşünsenize sabah o anda kıyamet olsa da bu anlamsızlık bitse diye bakıyorum hayata ve üstüne üstlük karamsarlığımı daha da artıran bu tür garip, anlamsız cümlelere de muhatap oluyorum.
Bunlara benzer bir kaç mesajı üst üste okuduğumda bu ortamda bu kadar mutlu olabilip de bu duygularını paylaşan insanların da mutlaka aşırı derecede aptal olmaları da gerekir diye düşünüp bu tür mutluluk mesajlarının önümüzdeki daha da gri olması gereken aylarda da sürmesi durumunda ne yapacağımı kara kara düşünmeye başlıyorum.
23 Aralık 2024 - Yanı başımızdaki tehlikenin bilemiyorum farkında mıyız?
22 Aralık 2024 - Düşünmeyi besleyen tartışma… Yeniden
21 Aralık 2024 - Yılbaşı yaklaşırken
20 Aralık 2024 - Sokak sanatının büyük sanatçısı
19 Aralık 2024 - Serdaramus’un 2025 yılı için 10 Beyaz Türk kehaneti