Araştırmacı mizah yazarınız, o sıralar koyu bir Marksist olmasına rağmen, 80'lerde yaptığı bir Moskova gezisinden 'Sovyetler çökecek' inancıyla dönmüş.
Anakronizm kişi, nesne veya olayların kendi gerçek zaman ve mekânlarından kopartılıp farklı bir çerçeveye oturtulmasıdır.
Yazıya bu cümleyle başladığım için bir çok nsandan küfür yiyeceğime eminim. bir insan hariç. Bu dünyada bir tek İsmet Berkan yazıya böylesine soğuk bilimsel bir açıklamayla başladığıma memnun kalacaktır.
Geçenlere T24 ile ‘Sol’ medyası arasında yaşanan bir tartışma bana anakronistik kavramını hatırlattı.
Tartışmayı bugün, 21’inci yüzyılın bu döneminde Rusya ve Çin sosyal ve siyasi dönüşüm yaşamaya çalışırken Sovyetler Birliği sisteminin gerçek yüzünün ne oluğunu tartışmayı, bu hala daha önemi olabilirmiş gibi yürüten arkadaşlar, sanki bu tartışma nedeyse yarım yüzyılcık gecikmiş değilmiş gibi muazzam ‘bir back to the future’ sendromu yaşamışlar ve sanki 1970’lerin koşulları hala daha var gibi birbirlerine hayli sert girişmişler.
Türkiye’nin liberal karargâhı olarak nitelendirdiği T24’de iki anti-komünist yazının yer aldığını gören Orhan Gökdemir Sol’da yazdığı yazıda T24’de Gorbaçov, Kundera, Orwell, Soljenitsin’ in övüldüğü bir yazı çıkmasına kızmış. Ayrıca güler yüzlü komünizm gibi kavramların düşünülmesini bile yanlış buluyor.
Olabilir Sovyetler Birliği’nde Lenin ve Stalin çizgisiyle oluşturulan reel sosyalizmin totaliter karakterine herkes tepki göstermek zorunda değil, hatta bunu onaylayanların da olabilmesi benim çok renksiz bulduğum Türk siyasi yaşamına bir renk de getirebilir.
Bence bizler Türkiye’de marksist gelenek içinde yetişmiş insanlar olarak bazı sistemlerin niteliğini sadece teorik düzeyde değil biraz da bunların pratiğini düşünerek de tartışmalıyız.
Her boka maydonoz dadacı bir araştırmacı mizah yazarı olarak biraz önceki cümleyi yazdım diye kimse beni marksist teori tartışmasından kaçındığımı, bundan korkacağımı filan sanmasın.
Bilakis böyle bir fırsat çıkarsa bu bana Marksist teori üzerine pek de küçümsemeye çalışmasını kimseye tavsiye eteyeceğim bilgimi konuşturmak fırsatı verir bana ve buna sevinirim bile.
Ama bu tür tartışmalar yazının girişinde dediğim gibi sadece zaman dışı olmakla kalmıyor ayrıca lüzumsuz da. Rusya ve Çin artık bu tür tartışmaları kaldıramayacak kadar başka dünyadalar.
Tabii dünyanın böyle değişmiş olmamasını tercih eden ve hala daha 1960’ların sonlarının koşullarının var olmasını isteyebilecek geçmişte yaşayan bazı kişilikler kişisel tatmin için hala daha güler yüzlü sosyalizm , reel sosyalizm ve adı bu kavramlarla anılan insanların üzerine tartışmalar yapabilirler. Biz de bunları kendimizi zorlarsak da, bir zaman diliminde dondurulmaya çalışılan tarihin örnekleri olarak okuyabiliriz de.
Ama benim tavsiyem teorinin derinliklerine fazla girmeden pratikte bazı hayatları düşünerek sistemlerin tartışılması.
Bugün ben bu tartışmaya böyle bir dışardan katkı yapmaya çalışacağım.
Ben yıllarca bütün klasiklerini okuduktan, yeni tartışmaları da takip ettikten sonra bir gün 1980’lerin başında Sovyetler Birliğine gitmek fırsatını buldum.
Moskova’da bir Türk bankası şube açacaktı bu vesileyle sosyalist Moskova’nın havasını soluma fırsatı bulmuştum.
Açıkça söyleyeyim benim gibi bir marksist için (O zaman henüz eski marksist olmamıştım) son derece romantik görüntüler de vardı. gayet tabii ki dükkanların mağazaların önünde uzun kuyruklar vardı ve halkın bıkkınlığı suratlarından okunuyordu. ama Sovyet Bayrağının dalgalandığı Kremlin’e bir akşam üstü uzaktan bakmak bile insana okuduğu tarihleri çağrıştırıyordu.
Hiç bir sovyet vatandaşının o aynı manzaraya benim duygularımla bakmadığına emindim.
şimdi sizlere benim bu büyük sistemin yakında kesin çökeceğini düşündüren olayı anlatacağım.
kaldığımız müthiş güvenlik kontrolündeki otelin barında bir kadeh içki içerken birden etraf olağanüstü güzel kadınlarla dolmaya başladı.
ben bu kadar güzel kadını fahişelik yapmaya itebilen bir sistemin fazla ayakta kalmasının mümkün olmadığını düşündüğümü hatırlıyorum o barda.
hayır beni sistemin kesin çökeceğini düşündüren sadece bu basit olay değildi. biraz sabrederseniz ona da geleceğim…
Gruptaki bir arkadaşım benden biraz borç istedi ben de cebimdeki parayı çıkararak ona verdim. Bir anda parasız kaldığımdan o barda o anda yapmayı arzulayabileceğim hiç bir şey için param maalesef kalmadığından odama çıkmaktan başka çarem kalmamıştı. otel odaları Stalinist estetiğe göre dekore edilmişlerdi. son derece iç karartıcı ve insana küçük çoşkuyu bile verebilecek her şeyden özenle arındırılmış odalardı bunlar. televizyon ekranı hep karlıydı ve devamlı sovyet halk şarkıları eşliğinde acayip sıkıntılı görüntüler yayınlıyordu
o dönemde Sovyet otellerinde her katta bir güvenlik memuru veya memuresi de oturur ve etrafı kontrol ederdi. o günkü görevli kadının sert bakışları altında odama girip kapımı kilitledim.
her 10 dakikada bir kapım çalınmaya başladı ve kapıyı her açtığımda her defasında değişik bir kadın eğer istersem içeriye girme teklifinde bulundu. bu bana son derece trajik gelmişti bu kadar güzel ve aynı zamanda büyük ihtimalle eğitimli olan bu kadınlar sistemdeki çürümenin sosyal suçuydu.
açıkça söyleyeyim o zamanlar gençtim ve bu çok güzel kadının hepsini sadece cebimde para olmadığı için reddetmek zorunda kalmıştım. yani burada durup dururken kendimin ne kadar ahlaklı, ilkeli olduğum yalanını yazacak herhalde değilim.
sonra bana sistemin yakında kesin çökeceğini düşündüren o olay gerçekleşti.
yine kapım çalındı açtım baktım bizim koridorda görevli olan polis orta yaşlı kadın gelmişti. Onun beni daha önce kapıma gelen kadınlar yüzünden uyaracağını sanırken maalesef bu orta yaşlı kadın da eğer istersem o da içeriye girebileceğini öyledi.Böylesine çürümüş ve kadınlarını bu hale düşürmüş bir sistemin uzun ayakta kalabilmesi imkansızdı. nitekim birkaç yıl sonra da çöküş resmen gerçekleşti.
teoriyi benim kadar olmasalar da mutlaka bildiklerine emin olduğum tartışmacı arkadaşlar bu tür gerçek yaşama dair konuları da dikkate alırlarsa, görüşleri belki çok daha geçekçi olurdu, çağdışı da olsalar.
23 Aralık 2024 - Yanı başımızdaki tehlikenin bilemiyorum farkında mıyız?
22 Aralık 2024 - Düşünmeyi besleyen tartışma… Yeniden
21 Aralık 2024 - Yılbaşı yaklaşırken
20 Aralık 2024 - Sokak sanatının büyük sanatçısı
19 Aralık 2024 - Serdaramus’un 2025 yılı için 10 Beyaz Türk kehaneti