Kişisel hedeflerimizde okulda, işte birinci olmak, en çok terfi almak yeterli mi?

İnsan kaynakları çalışanları sadece iş için yapılan katkıyı değil, sivil toplum ile gerçekleştirilen katkıyı da önemsemeli. Bu işleri yapan ve isteyen gönüllüler değil, çalışanlarını bu işlere göndermeyen yöneticiler sorgulanmalı.

29 Şubat 2024
Ağaçlandırma için tohum topu atan dronlar.

Son zamanlarda etrafınızda sivil toplum işleri ile ilgilenmek hatta işten ayrılarak bu konuda çalışmak isteyenlerin sayısında bir artış gözlemlediniz mi? Artık sadece kişisel hedeflerimizde ve değerlerimizde, okulda, işte birinci olmak, en çok terfi almak yeterli gelmiyor. Sayısı ve boyutu büyüyen sorunlara artık sırtımızı dönemiyoruz. Hem kurumlar hem bizler geç de olsa elimizi taşın altına sokmak istiyoruz.

Yurtdışı üniversitelere başvuran gençlerden bile istenen ve çok önemsenen bir konu bu. Üniversiteye başvurmadan önce yaptığı sosyal sorumluluk konusunun ne olduğu, ne kadar sürdüğü ve kimin için yaptığını anlatması. En sonunda ise yarattığı etki ve sonuçlarını net ve rakamlarla göstermesi. Şaka değil bu, gerçek.

Kurumların her yıl yayınladığı “Şu kadar karbon azalttık, bu kadar ağaç kurtardık” gibi yıllık çevre ve etki raporlarından değil 17-18 yaşındaki gençlerin hayata kattığı değerlere göre okullara kabul edilmesinden bahsediyoruz.

Bizim Genwise kamplarında birlikte çalıştığımız arkadaşlarda hemen her yaştaki katılımcıdan ve mutlulukla çoğaldığını gözlemlediğim büyük bir potansiyel bu.

Kampımıza katılmak isteyen veya katılan her katılımcının iş ve fikir listesinde en az iki-üç adet sivil toplum fikri var. Geçen haftalarda iki defa görüştüğüm, çocuk cerrahı profesörün ise tek konusu bu.

“65’inden sonra ne fayda sağlayacağımı bulmaya çalışıyorum, üstelik benim için bu üniversitede bölüm seçmekten daha zor demişti” bana bir buluşmamızda. Sakın şu anda bir şey yapmadığını düşünmeyin, tüm maratonlarda sivil toplum için koşuyor ve onlara fon yaratıyor, sürekli oynadığı basketbol oyununu onlara öğretiyor. Yıllardır onların hayatlarını kurtaran operasyonlara girmesini saymıyorum bile.

Ama özellikle odaklanmak istediği alan ise anneannesinin ve dedesinin de öğretmen olmasından dolayı eğitim konusunda gönüllülük yapmak.

Buluşma nedenimiz ise benim de içinde olduğum sivil toplum örgütü olan Köy Okulları Değişim Ağı’nda neler yaptığımızı ve neler yapabileceğini anlamaktı. Yakın zamanda bu konuda da iyi fikirler ve projelerle fayda yaratmaya başlayacağına eminim.

Biz kamplarda özellikle kırklardan sonra ruhumuza iyi gelecek ve bizi her anlamda doyuracak işler yaratma peşindeyiz. Kurumsalda her zaman bize iyi gelen, iyi hissettiren işler yapmayabiliyoruz ya da içinde bulunduğumuz ortamlar çok rekabetçi ve insan odaklı olmayabiliyor.

Halbuki kurumsalda çalışırken de bu işlere girişebiliriz, bir sivil toplumun bir parçası, gönüllüsü, yoldaşı olabiliriz. Bu kurumsal hayatımızı da renklendirebilir ve daha anlamlı hale getirebilir.

Ama nereden ve nasıl başlayacağız sorusuna cevap bulmak en zoru. Evet, hadi başlayalım desek bile herkes birbirinin gözünün içine bakıyor. Eeee nasıl ve nereden başlayacağız?

Genelde bugüne kadar güvendiğimiz STK ve organizasyonlara aylık ya da afet dönemlerinde para yatırıp kendimizi rahatlattık. Ama bireysel olarak çok da giriştiğimiz bir alan olmadı. Çok yoğunduk çünkü ya da dediğim gibi yolu bulamadık.

Şimdilerde herkes kafasında belki de kendi yaşadığı bir problemi düşünerek onun çözümü için bir sivil toplum işi ve projesi düşünmeye hatta kurgulamaya başlıyor. Güzel bir ilk adım. Ama o kadar kolay değil ve inanın çok sayıda hali hazırda kurulu ve harika işler yapan sivil toplum örgütleri var ki, adını bile bilmiyoruz.

Tam kafamızdaki işi yapan, hatta daha iyisini yapan, hayatını buna adamış insanlar, topluluklar var. Zaten tek başına yapılacak bir iş değil. Birbirine inanmış, güvenmiş insanların bir araya gelmesi lazım.

Adanmışlık da şart. Kurumsaldan ayrılıp sivil topluma geçen harika profesyoneller tanıdım. Aradıkları anlamı ve fayda yaratma mutluluğunu yaşadıklarını söylüyorlar. Elbette zorlukları çok ama sözlerinden ve gözlerinden “Değiyor” diye okuyorum.

İlk adım onların geçtiği yolları onlardan öğrenmek ve daha hızlı ve akıllı başlamak için onlarla iletişime geçmek ve onları dinlemek olamaz mı?

Kültür ve değerleri bize uyan, gerçek bir soruna çözüm bulan STK’lar bizi, biz de onları arıyoruz diye düşünmeye başladım.

Şöyle bizim kamplara katılanlardan bir platform yaratıp kurumsalda her yaştan çalışanın yetkinliklerini ve özelliklerini yazıp, ne yapmak istediğini yazdığı bir profil oluşturduğu ve karşı tarafta da sivil toplumların kimi ve hangi özellikleri aradığını yazdığı bir platform.

Sonra da yapay zeka (AI) veya gönüllüler bu eşleşmeleri yapıp birbirlerini bulmalarını sağlayacaklar. Dayanamayıp akşamki buluşmamızda gözüme kestirdiğim arkadaşlarla fikrimi de paylaştım.

Biz çalışmak istediğimiz konularda örneğin kadın, çocuk, hastalık, sokak hayvanları, yaşlılar, teknoloji, girişim, el sanatları gibi yazıp, kendimize ait özellikleri eklediğimizde makine veya bizlerden gönüllülerin eşleştirmeleri ile gönüllü arayan STK’lara bir uyarı gidecek. Sonra da onların bizim profili incelemesi ve istemesi sonucunda biz kendimizi güzel ve faydalı bir işin parçası olarak bulacağız.

Gig bazlı bir işimiz olacak, üstelik gönüllü ve işe yaradığımız ve katkı yarattığımız bir işimiz. Üstelik kurumsalda çalışmaya devam ederken veya yepyeni bir kariyer de olabilir.

Dolayısıyla bizler yapmak istediğimiz işler ve bize iyi gelen konularda çalışan STK’lar ile eşleşirken, onlar da finans, hukuk, dijital pazarlama, proje yazma gibi yıllardır bu işi kurumsalda çok iyi yapan uzmanlardan takım arkadaşları ve gönüllüler bulabilecekler.

Bu arada haksızlık etmeyelim, doğru işleri ve sivil toplumları bularak sürdüren hatta kuran çok sayıda gönüllü ve sivil toplumcu arkadaşımız var.

İşte o zaman iş daha kolay, bu konuda en iyi yol, bu konuya sizden daha önce başlamış güvenilir bir arkadaşınızın peşine takılmak.

Yıllarca kurumsalda çalıştık/çalışıyoruz ve çalışırken de onlarca sivil toplum kuruluşu ile kol kola girdik. Kurumun hedeflerine ve amaçlarına uygun, sivil toplum kurumları ile yoldaşlık yaptık. Ama en azından ben, hiçbiri ile kişisel bir bağ kuramadım. Belki iş yoğunluğundan, belki etik olarak iyi gelmemesinden, belki de tanıştıklarımın aradığıma cevap vermemesinden.

İşe alım mülakatlarında “Sivil toplum için ne yapıyorsun?” sorusu mutlaka eklenmeli. Sadece en yüksek puan ile mezun olan veya en iyi okullarda okuyan değil etki ve iyilik yaratanlar listede yukarı çıkmalı.

Bu adımlar, kurumların ve şirketlerin marka değerlerini yükseltecek ve çalışanları da bu konuda yüreklendirecek ve cesaretlendirecek eylemler olur.

İnsan kaynakçılar ne der bilemem ama bu ilk adımı onlar atmalı. Tüm kurumdaki çalışanlara örnek olacak bir hareket olur bu. Onlara da çok yakışır.

İnsan kaynakları diyorsak ve böyle bir departman kuruyorsak; insanların ne dediğini, ne düşündüğünü ve ne istediğini biliyor, konuşuyor ve yerine getiriyor olmamız lazım. Yoksa yılda iki defa zam çalışıp, bordro döken bir grup insan yeterdi herkese.

Tecrübeli gençleri hafife almayın, hareket gençlerden başlasa da bizim yaşlar bu işleri fazla sahiplendi. Üstelik çokça deneyim, tecrübe ve enerji de var. Kurumlar çalışanları için bu işleri başlatmadıysa hemen başlatmalı.

İnsan kaynakları çalışanları sadece iş için yapılan katkıyı değil, birlikte çalıştığı sivil toplum ile gerçekleştirilen katkıyı da önemsemeli. İşin ve amacın bir parçası gibi görmeli.

Bu işleri yapan ve isteyen gönüllüler değil, çalışanlarını bu işlere göndermeyen yöneticiler sorgulanmalı.

Kurum içlerinde gönüllülük işleri desteklenmeli ve büyütülmeli. Sadece yapmış olmak için değil veya rapor doldurmak için değil gerçekten iyi hissettiren ve etki yaratan işbirlikleri ve yapılar seçilmeli.

Cömertçe ve karşılık beklemeden vermeye devam.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.