Prag’da 14 kişiyi öldüren saldırgan daha önce bir babayla kızını öldürmüş
Eğitim ve iş hayatında yeni mezunları zor bir dönem bekliyor, ama biz de onları ve yapacakları harika işleri bekliyoruz. Yeni ve taze bakış açıları, yeni meraklar, yeni işler hepimize iyi gelecek.
Yakın çevremde çok sayıda arkadaşımın evlatlarının bolca mezuniyet ve diploma törenlerinin olduğu bir dönem. İster istemez hepimiz çocuklar gibi heyecanlı ve duygusalız. İster orta öğretimden, ister liseden veya üniversiteden mezun olsun hepsinin ucunda sınav ya da not tutturma derdi olduğu için heyecanlı bekleyişler var her evde. Bizim evdeki heyecan bir başka; kızım drama ve oyunculuktan mezun oluyor. Ve diploma töreninden önce performanslarını sergilemek için neredeyse yarım dönem oyun hazırlıklarına odaklandılar.
İşte artık son hazırlıklar, son arkadaş buluşmaları, sahne önü ve arkası hazırlıkları ve sabaha kapının önündesiniz. Yeni hayat.
Özellikle yaratıcılık bölümlerinden mezun olan gençler için iş biraz daha zor. Gelecekte en çok talep edilecek ve en çok kazandıran meslekler listesinden değil de kalbinizin sesini dinleyip yaratıcı bir bölümden meslek seçtiyseniz işler biraz zorlaşıyor. Beklenmedik zorluklara hazır olmanız lazım. Özellikle yeteneğin çok ama iş imkanlarının sınırlı olduğu durumlarda. Az sayıda iş ilanı için tüm dünyadan yetenekler rakipleriniz olursa.
Yine oyunculuk dışında sanat okullarındaki bölümleri okuyan gençlerin okullarında ürettikleri işlerini gösterdikleri bir hafta sürecek sergileri var. Kimi sahne dekoru okumuş ve edebiyattan seçtiği ya da kafasında yarattığı oyunlardan üç boyutlu sahneler hazırlanmış, ne yaptıklarını ve nerden ilham aldıklarını size anlatmak için işlerinin başında ziyaretçileri bekliyorlar. Hocalar gururla sergide, hem sektörden gelenleri hem de aileleri takip ediyor.
Yine başka bir odada kostüm bölümünde okuyan gençlerin yarattığı karakterlerin harika kostümlerini görebiliyorsunuz. Her standda genç mezunların kendi yarattıkları isim ve kontak bilgilerinin oldukları kartlar var. Hatta grafik tasarım gibi sektörün taze mezunlara daha çok ihtiyaç duyduğu alanlarda birebir görüşmelerin yapıldığı odalar ayarlanmış. Onlarca sektör temsilcisi daha mezun olmamış gençlerle aynı odada yüz yüze iş görüşmeleri yapıyor. Gençler masa masa gezip onları şirketlerine çekmek isteyen temsilcilerle konuşuyor.
Özellikle performans ve yetenek gerektiren işlerde daha çok işlerinizi sergileyerek ve kendinizi anlatarak işi bulma şansınızı yakalayabiliyorsunuz. Aslında okula kabul ve giriş şartları ile aynı. Sanat ve yaratıcılık ağırlıklı bölümlerin kabul şartı sınav veya not ortalaması değil, öncesinde yaptığınız yaratıcı hazırlıklara ve hazırladığınız başvuru portfolyosuna yani yaratıcı işlerinizin bulunduğu dosyanıza göre karar veriliyor. Yıllarınızı vererek hazırladığınız işler veya performanslarınız sizin okula alınmanız için tek kriter.
En sevdiğim kriterlerin başında hem okullara kabulde hem de bitirme dönemlerinde okulların bitmiş işin güzelliğine veya görüntüsüne değil, öğrencilerin üretim sürecindeki yaşadıklarına ve deneyimlerine odaklanmasını istemeleri geliyor. Yani kafanda hedeflediğin sonuca giderken yaşadığın deneyimler, yolda başına neler geldi, neleri değiştirdin, neler öğrendin gibi. Bitmemiş işleri ve yolculuğunu anlatmanı ve sergilemeni istiyorlar. Bitmiş ve çok iyi işler yerine ilk yaptığın çizimden işin bitmiş haline giden macerayı herkese anlatmanı ve kendini nasıl ifade ettiğini görmek okul ve hocalar için daha değerli.
İşlerini sergileyen gençlerden birine yanaştık, işleri anlaşılması en zor olanlardan biriydi. Anlatmasını istedim, en başından en sonuna kadar tek tek süreci anlattı. Belki de üretilmesi, satılması en zor ürünleri tasarlamış ve üretmiş. O kadar başka bir kafa ki, insan bundan sonra neler yapabileceğini gerçekten merak ediyor. Mezuniyetin hissettirdiklerini sordum, sanırım herkesin hissettiklerini çok iyi özetledi. Mutlu, üzgün, heyecanlı, aynı zamanda kaygılı. Her birini saatlerce açıklayabilirdi ama orada kesti.
Bu karışık ve büyük duyguların hepsinin aynı anda yaşanması beni gençler için endişelendirdi. Aynı hisler bizim evde ve daha onlarca evde yaşanıyor. Hepsinin kafasında önce mezun olmak, sonra da hemen sevecekleri bir işe başlamak var. Bir yıldır hazırlandıkları sınavlar, performanslar ve sergiler bitmek üzere. Son olarak sahneye çıkıp kepi atıp diplomayı alınca işlem tamam mı?
Bu hafta, sosyal medyada bana göre dünyanın en iyi tenisçisi Roger Federer’in Amerika’da Dartmouth College’de mezunlara yaptığı konuşmasına denk geldim. Mezun, mezun ailesi olun olmayın, izlemenizi çok isterim. İşte Roger’ı diğer tüm tenisçi hatta sporculardan ayırma ve daha çok sevme sebebim tam da bu anlattığı hikayeler.
Özetle dediği; geldiğim yere sadece yeteneğimle gelmedim, evet yetenek kariyeriniz için önemli ama yanına başka yetenekler de eklemelisiniz diyor. Yetenek çok daha geniş anlamları olan bir kavram, disiplin, sabır, kendine güven ve hayatı yönetme, bunların hepsi yetenek tanımına girer. Ben bunlarla doğmadım ama bunları yeteneğim haline getirdim diyor. İkinci olarak çok iyi olmanıza ve çok çalışmanıza rağmen yine de kaybedebilirsiniz. Ama çalışmaya ve savaşmaya devam etmeniz gerekir. Vazgeçmeyin diye ekliyor.
Ama tabii beni en çok çarpan, ben tenisten emekli olmadım, tenisten mezun oldum, daha yapacak çok işim var demesi. Yeni bir şeye başlamak için bir öncekini iyi şekilde kapatmak gerekiyor, okuldan üniversiteden mezun olmak gibi. İşte benim de hiç sevmediğim bir ifade olan emekli kelimesini tüm da burada tarihe gömüyor, birçok rekoru geçmişte tarihe gömdüğü gibi. İşte bu bakış açısı ve fikirleri yüzünden seviyoruz Federer’i.
Gençlere önerim, Federer’i mutlaka dinlesinler ve dediklerini düşünsünler. Benim paylaşmak istediğim iki kızımın mezuniyetinde yaşadıklarım ve kendime çıkardığım dersler.
Kendime de tavsiyem şu; hassas dönem uyarısı, sakin ol, yazı bir atlat. Ne yapacaksın, işe başvurdun mu, seni arkadaşımla haftaya görüştüreyim, özgeçmişini yazdın mı, tamam bitti işte, daha ne bekliyoruz uyarılarını bir rafa kaldıralım.
İlk aldığım tepki, ‘ben önce işimi kendim bulmak istiyorum en azından ne yapabileceğimi görmek istiyorum. Ama en önemlisi neler yapabileceğimi anlamak için insanlarla biraz konuşmak, farklı işlerdeki insanları dinlemek gerekirse uzun bir stajla başlamak istiyorum’ cevapları oluyor. Bu cevaplar artık bana ‘adil’ ve doğru geliyor.
İkincisi ve daha önemlisi, artık bizim bildiğimiz dünya ve işler yok. Nasıl bizim işe girdiğimiz dönemde ve sonrasında anne ve babalarımızın zamanında olmayan işleri yaparak ilerlediysek, amacımız onların sevecekleri işi bulmasını sağlayacak alanları açmak ve sorularımızla onların daha geniş açıdan bakmalarını sağlamak olmalı. Onları stres ve kaygıdan uzaklaştıracak konuşmalar ve davranışlar aradıklarını bulmalarını kolaylaştıracak.
Bizim geldiğimiz yol da kolay ve dikensiz olmadı. Onların daha birinci gün yönetici, müdür gibi işe teklifleri almasını beklememeliyiz. Yepyeni konularda ve bizim bilmediğimiz alanlarda bizden daha iyi olmasını nasıl sağlarız ve nasıl yardımcı oluruza odaklanmamız yeterli. Sürekli neye ihtiyacın var ve benden ne bekliyorsun soruları yerine onların aradıklarını bulma yolculuğunda sakin ve az konuşarak yanlarında olduğumuzu hissetmelerini sağlamak önemli.
En zor zamanları olduğunu düşünüyorlar. Halbuki bu uzun yolculukta daha neler yaşayacaklar. Ama bizde aynısını hissetmiştik, üstelik bizim zamanımızda iş bulmak daha kolay ve iyi iş sayısı daha fazlaydı. Daha zorlu bir döneme denk düştüler, bir de biz işlerini zorlaştırmayalım.
Kolay ve herkesin gittikleri yoldan gitmek yerine, istedikleri sevecekleri yeni yollara gitmeleri konusunda cesaretlendirelim ve deneyim ve tecrübemizle onlara yeni yollar açalım. Aslında bizden çok bizim çevremizde güvendikleri bizim yaşıtımız arkadaşlarımızla daha rahat konuşup anlaşabiliyorlar. Sevdikleri ve güvendikleri yaşıtlarımızdan çocuklarımızla görüşmeleri ve mentörlük yapmaları için destek isteyelim. Çocuklarımıza bu yöntemi teklif edelim
Bana hiçbir zaman benden istenen ve bekleneni yapmak yeterli gelmedi. Yapılmamışı, denenmemişi yapmak heyecan ve mutluluk verdi. Bu işleri yaparken de ailede veya işte büyüklerime çok sormadım. Dolayısıyla yapmadığım ve sevmediğim şeyleri çocuklarımızdan ve gençlerimizden de bekleyemem.
Ben artık onlardan daha çok ne öğrenirim ve onları nasıl daha iyi anlarımın peşindeyim. Ana meselem, işlerine yarayacak ve yıllardır biriktirdiğim bilgi ve deneyimlerimi onlarla nasıl paylaşabilirim ve onlara nasıl aktarabilirim.
Eğitim ve iş hayatında yeni mezunları zor bir dönem bekliyor, ama biz de onları ve yapacakları harika işleri bekliyoruz. Yeni ve taze bakış açıları, yeni meraklar, yeni işler hepimize iyi gelecek.
19 Aralık 2024 - Başla-ma-mak için ne çok sebebimiz var?
16 Aralık 2024 - Böyle geleceksen bana gelme 2025!
12 Aralık 2024 - Zorunda mıyım?
9 Aralık 2024 - İşimizi sizden mi öğreneceğiz gençler?
5 Aralık 2024 - Orta yaş bunalımı ve bitmeyen kariyer kaygımız
Tuğrul Ağırbaş Kimdir?
30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.
Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.
İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.
Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.
Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.
İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.
Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.
2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.
Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.