Japonya’da salgın alarmı! ‘Et yiyen’ bakteri 48 saatte öldürüyor
Yıllarca ofise gitmeyi ve sosyalleşmeyi sevdim. Kurumsalda çalıştığım yıllar boyunca işe en erken ve hep aynı saatte gidenlerden oldum. Her boşluğumda bir arkadaşın masasına ya da odasına giderek ve güzel sohbetler yaparak öğretici molalardan çok beslendim.
Evden çalış deseler ve opsiyon verseler yine de gitmeyi seçerdim. Ofisin ortasındaki çay ve kahve makinelerinin bulunduğu toplaşma alanında kahvaltı, kahve sohbeti, bazen baklava bazen de bira-midye partileri, iş arası molalar için vazgeçilmezlerimdendi. Bu kültürü yaygınlaştırmak için uğraştım. Aynı zamanda iş ile ilgili konuları anlamak ve kararlar almak için güzel ortamlardı. Arada toplantıları yakınlardaki kafelere taşımak da, kafa açmak için iyi fırsatlardı.
Yıllarca yurtdışında özellikle farklı şehir ve ülkelerde iş yöneten şirketlerin ofis tutmadan ve gerektiğinde ofis kiralayarak toplantılar yaparak çalışmasını görmüş ve dinlemiştik. Pandemi ve sonrası değişen sadece ofisten eve taşıdığımız işimiz ve hayatımız değildi. “Ben ne yapıyorum ve ne için çalışıyorum” sorusunu her gün kendimize ve çevremize sormamız oldu.
Ofise gitmeden evlerimizden üreterek, daha iyi sonuçlar alarak evden çalışmaya inanmayanlara bu işin mümkün olduğu ispatlandı. Hâlâ inanmayanlar için ise tek çözüm önerim gecikmeden dinlenmeye çekilmeleri ve erteledikleri hobileri ile uğraşmaları olur.
Pandemi sonrası yurtdışı merkezli global bir çok şirket hızlı kararlar alarak ofislerini küçülttüler ve haftanın 1-2 günü ofise gelinecek açıklamaları yaparak çalışan memnuniyetini artırmak ve kiraları düşürmek ya da çalışanların yaşadığı yerlere yakın bölgelerde uydu paylaşımlı ofisler kiralayarak onların her gün saatlerce yolda zaman kaybetmesini önlemek için adımlar attılar.
Bir günde tüm dünya evden çalışmaya başladı. Daha büyük örnekli bir araştırma olamazdı. Şirket ve üst düzeylerin kararlarından bağımsız, çalışanlar ve yetenekler kararını verdi. “Evden çalışmak istiyorum, haftanın belirli günleri evden çalışma opsiyonunuz yoksa teklifinizi kabul etmiyorum” dedi.
Bazı şirketler bunun üzerine şehir sınırını kaldırdı ve “Ofise gelmenize gerek yok, istediğiniz yerden çalışın” açıklaması yaptı. Hem daha keyifli hem de kiraların daha ucuz olduğu şehirler, beldeler, tatil yöreleri ve karavan kamplar yeni ev ofislerimiz oldu.
Hem kurumsalda hem de girişim dünyasında son yıllarda ofisler olmadan, evden, ormandan, sahilden, farklı ülke ve şehirlerden iş yapma ve yönetme hızlı büyüdü.
Bizde bu daha çok üst düzeyin, yaz sezonunda uzun hafta sonları yaparak yazlık bölgelere kaçma ve haftanın son ve ilk gününü uzaktan çalışma yaparak geçirme şeklinde yerleşti.
Asıl etkileyici olan ise evden çalışmanın getirdiği sınırsızlık ve ofissiz olarak dünyanın başka bir köşesinden iş yapma özgürlüğü. İstediğimiz ülkede ve istediğim şehirde, işlerimizi üretmek ve yönetmek mümkünmüş.
Hafta sonu buluştuğum bir grubun tepesindeki kişi bana bir hafta önce yaşadığı şu hikayeyi anlattı: Bozcaada’da pizza yemek için oturduğu bir kafede yan masada oturan iki gençle tanışmış ve sohbet etmiş. Gençlerden biri kurumsalda yönetici pozisyonunda çalışıyormuş, diğeri başka bir şirket için çalışan bir tasarımcıymış. İkisi de yeni evlerini İtalya’da Toskana bölgesinde seçmiş, işlerini oradan yürütüyorlarmış. Türkiye’ye tatil için geliyorlarmış.
Yıllardır üst düzey olarak çalışan çoğu yönetici arkadaşın hayali, bu genç çiftin iş modelinde çalışmak olmalı diye geçirdim aklımdan. Genç çiftin ise bizim olduğumuz yerleri ve çalıştığımız modeli hedeflediğini ise hiç düşünmüyorum. Yine etrafımda çok sayıda kendi işini kurmak için başka ülkelerin daha küçük ve yaşanabilir şehirlerini seçen insanlar var.
Kurumsaldan vazgeçip kendi işini kurmaya karar veren sayısında da büyük artışlar var. En azından deneme yapmak isteyenlerin ve dile getirenlerin sayısı çevremde çok arttı. Hem Türkiye’de hem de yurtdışında çok iyi global işlerde çalışanların 40’larından sonra yeni fikirler üretmeye başlayıp eyleme geçmeye hazırlanması beni heyecanlandırıyor.
Biz tecrübeli gençlerin bu kadar hızlı ve büyük adımlar atması yerine kendi başımıza yöneteceğimiz işler ile başlayıp, kendi özgürlük alanımızı yaratmamız çok mümkün. Eminim hepimizin etrafında kendi işini kurmuş ve onu büyütüp geliştirmek için çalışan ve ilham alacağımız arkadaşlarımız vardır.
Ben tek başına çalışmayı değil, ortaklık kurarak kurumsaldan girişimciliğe geçişi tercih ettim. Ama iki ortak olarak farklı işlerimiz ve uğraşlarımız da mevcut. Farklı işler içinde farklı hedef kitle ve kurumlarla çalışıyoruz ama müşterilerimiz çoğu zaman kurumlar ve kurum çalışanları. Her gün ofis yok, çünkü ofis yok.
Toplantım online olacaksa evdeki çalışma odasına çevirdiğim odadan bağlanıyorum, günün her saati ve her ülkeye.
Yüz yüze toplantılar hâlâ en sevdiklerim. Evimin 20 metre çapında güzel kahve yapan en az 5 kafe ve 3 pub var. Yürüyüş eklemek istersem Kadıköy buluşması sadece 20 dakika, vapurla Karaköy veya Beyoğlu buluşması 40 dakika, en çok kurumsalın olduğu Levent, Maslak bölgesi metrobüsle yine 40 dakika. Yurtdışı eğitimleri ve koçluğu ise Kadıköy-Sabiha Metro, oradan istediğin ülkeye uç.
Tek başına çalışma, iş kurma ve yeni işlere girişmek benim için de kolay olmadı . Önce kendimi, sonra ailemi hazırlamam gerekti, inatçı ve kararlı olmam gerekti. Adım adım, planlı ve kurumsaldan daha çok çalışarak ve emek harcayarak geçiş olabiliyor.
Özellikle eğitim, koçluk, online satış konularında tüm dünyada yükselen yeni trend, solopreneur’lar artıyor. Türkçeye “yalnız çalışan girişimci” olarak çevrilmiş. Bizim zamanımızda büyüklerimiz bu kişilere “müteşebbis kişi” derlerdi. Girişimcilikten farkı büyük işler ve büyük takımlar yönetmek ve büyüme odaklı olmasından ziyade “işlerin daha küçük ve tek kişi tarafından yönetilebilir olması”.
“Kendi işini kendin kur ve yönet” eylemi de demek mümkün. Bu başlarda solo-tek başlasa da işler hızlı büyüyüp ortaklıklara, takımlara, globale açılmaya ve exit yapmaya kadar giden birçok işte biliyoruz.
Kat Norton adını duymuş muydunuz? Tek başına kurduğu işinde sadece Excel kullanmayı öğreterek, yılda 2 milyon doları geçen cirosuyla büyük bir markaya dönüşmüş. Şirketin ve markasının adı Miss Excel ve sadece bireylere değil kurumlara da Excel kursları satıyor, bugüne kadar 22 binden fazla katılımcı Kat’in kurslarına katılmış. “Solopreneur” tanımına en güzel örneklerden biri Kat. Kat’in kurgusu işi büyütmeye ve girişim gibi yönetmeye çok yatkın. Teknolojiyi kullanarak işini büyütebilmiş.
Bizim kafamız genelde yüz yüze eğitim ve koçluklar vererek sınırlı sayıda müşteri ve ciro yaratan işlere kayıyor ama bir kişi bile olsa dışarıdan alınacak ajans ve içerik destekleri ile işi farklı boyutlara taşımak mümkün.
Bireysel kurulan işler tüm dünyada artış gösteriyor. Yıllarca dünyanın en büyük kişisel bakım şirketinde farklı kategorileri yönetmiş bir arkadaşım bir gün içinde ülke direktörlüğü pozisyonunu bırakıp istifa etti, üstünde araştırmalar yapıp çalışarak kendi markasını yarattı.
Çevreci, yenilikçi, hayvan deneysiz ve en iyi hammaddeleri kullandığı markasıyla kişisel bakım malzemeleri üretiyor ve birçok ülkeye satıyor. Ben artık şampuan, diş macunu, diş ipi, tıraş bıçağı ve tıraş köpüklerimi sadece onun kurduğu TAKK markasından alıyorum. Ürünlerinin kalitesini test ettim, marka değerlerini biliyorum ve herkese önerebiliyorum.
İşte hem kurucunun hem de markanın hikayesini biliyor ve seviyorsanız yeni girişimcilere ve girişimlere destek olmak da çok önemli. Bu kafaların, bu işlerin desteklenmesi ve çoğalması daha güzel bir dünya için gerekli .
Miss Excel Kat teknolojinin de desteğiyle yılda 2 milyon dolardan fazla ciro yaparak bize bireyselde de başarılı işler kurmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Hem de çoğumuza çok basit gelen ve kim bu işi öğrenmek için para verir diyeceğimiz Excel kursları vererek.
Eeeeee, o zaman daha ne bekliyoruz…
23 Aralık 2024 - Bir adım önden ve arkana bakmadan yürü
19 Aralık 2024 - Başla-ma-mak için ne çok sebebimiz var?
16 Aralık 2024 - Böyle geleceksen bana gelme 2025!
Tuğrul Ağırbaş Kimdir?
30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.
Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.
İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.
Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.
Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.
İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.
Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.
2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.
Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.