Türkiye’de gençler meyve sebze yemiyor, obezite artıyor
Harekete geçmek, yola çıkmak, merak etmek, sormak ve öğrenmek, yeni insanlarla tanışmak ilk atılacak adımlar. Edilgenlikten çıkma, konuşmaktan yapmaya geçme, ne derler diye düşünmekten uzaklaşma önce zor, sonra çok iyi gelecektir.
Merak ve otantiklik arasında yakın bir ilişki var. İkisi de birbirini besliyor ve büyütüyor. Merak ettiğiniz ve içine girdiğiniz yeni işler ve alanlarda öğrendikleriniz, yaptıklarınız ve konuştuklarınız sizi farklılaştırır. Sizi sürüden ayırır ve ‘kara koyun’ yapar. Her sürüde yüzlerce beyaz koyun kırlarda dolaşırken herkesin dikkatini sürüdeki tek kara koyunun çekmesi gibi.
Son yıllarda liderlik özelliklerinin en tepesine otantik liderlik kavramı yerleşti. Otantik, sözlük tanımıyla, katkısız şekilde korunmuş, doğalına uygun demek. Daha çok yöresel özellikler taşıyan şeyler için kullanılıyor. Aslına uygun, aslı bozulmamış olan gibi.
Aslında bana göre ‘güvenilir’ anlamına geliyor. Bunu insana veya lidere çevirdiğimizde ise otantik olmak, kendini bilmek ve kendine bağlı olmak gibi anlaşılmalı. Hem etik değerlere önem veren, hem de düşündüğü ile yaptığı tutarlı insanları konuşuyoruz. Aslında güven veren ve takip edilen hatta çalışılmak istenen insanlar, yöneticiler demek daha doğru. Kısacası iyi, güvenilir hatta iş dışında arkadaş bile olacağınız niteliklere sahip insanlar.
Çalışmak istediğimiz yöneticilerde aradığım onun iyi özelliklerini almak, ondan öğrenmek oldu hep. Bana kattıkları ve yol göstericiliği, insana verdiği önem, kararlarında şeffaf ve adil, davranışlarında ve kararlarından tutarlı olması beni o liderle çalışma konusunda heyecanlandırmıştı.
İşte o lider bana göre otantikti.
Dolayısıyla kişilerin ya da liderin otantikliği diğer insanların onun hakkında düşündükleri ve söyledikleridir. Yoksa ayna karşısına geçip ben çok otantik bir liderim demeniz sizi otantik bir lider yapmıyor.
Aslında otantik kavramını iş hayatında kullanmaya başlamamız çok yeni, 2000’lerin başından itibaren liderlik kitaplarında kullanılmaya başlanmış.
Geçenlerde bir arkadaşım konuşurken iş arkadaşlarından şu örneği verdi; çoğu iş arkadaşının işe başladığı gibi kaldığını, yıllar sonra (20-25 yıl sonra) işten ayrılırken üstüne bir şey koymadığını, kendini yenilemediğini ve geliştirmediğini söyledi. Çok üzdü bu dedikleri beni. Demek ki daha iş hayatının başlarında değişmeye başlamak lazım diye düşündüm.
Kendilerine bu süreçte geliştirmeyen ve yeni özellikler katmayan arkadaşların işten çıktıktan sonra iş bulması da, iş kurması da çok zor oluyor. Tek konfor alanında ve sadece o alanın insanlarını ve kurallarını bilmesi gelecekte yeterli olmuyor.
Yeni işler, yeni meraklar için yaş sınırı yok.
Harekete geçmek, yola çıkmak, merak etmek, sormak ve öğrenmek, yeni insanlarla tanışmak ilk atılacak adımlar.
İyi ve takip edilen liderlerin özellikleri de birbirine genelde benzer. İş dışında farklı tutkuları, merakları olan, gençlerle ve çalışanlarla daha çok vakit geçiren, dünyadaki trendleri ve gelişmeleri takip eden, sosyal işlerde ve sivil toplum konularında gönüllülük yapan, sanata, spora meraklı, girişim konularına ve gençlerin gelişimine zaman ayıran etrafımda beğendiğim çok fazla sayıda lider var.
Üstelik bu (otantik) yöneticiler sadece şirketlerinde değil şirket dışında da izlenir ve takip edilir. Üniversiteli gençler okula geldiklerinde onların konuşmalarında salonu doldurur, mezun olunca o yöneticinin şirketinde ve ekibinde çalışmak ister. Ya da genç üniversiteliler ya da stajyerler şirkete geldiklerinde bu liderler ilk konuşmayı onlarla yapar.
Lider ne kadar otantik olursa çalışanlar da o kadar otantik oluyor veya olmak istiyor. İşte o zaman iş sonuçları da o kadar fantastik olabiliyor.
Otantik kişiler veya yöneticiler kurum içinde hem daha çok sevilir hem de daha çok konuşulur. Ne yaptığı, ne sevdiği, ne dediği merakla beklenir. Atamalarda isimleri öne çıkar, hatta hiç beklemedikleri bir dönemde en iyi terfileri aldıklarını görebiliriz.
Özellikle işlerin kötü gittiği dönemlerde güven duyulan, insanları peşine takacak liderler ve yöneticiler daha çok tercih edilir ve daha iyi sonuçlar alır.
Çünkü insanları harekete geçirme güçleri daha kuvvetlidir.
Çevremize, dostlarımıza, arkadaşlarımızı veya çocuklarımızı anlatırken dikkat edin, kimsede olmayan, öne çıkan ‘iyi ve farklı’ özelliklerini anlatırız. Ya da insanları kafamızda öne çıkan iyi özelliklerle eşleştiririz.
Şu konuda çok bilgili, asla arkadaşını satmaz, iletişim konusunda etkileyemeyeceği insan yoktur, çok iyi takım kaptanlığı yapar, çok adildir, takımını ezdirmez gibi. Ya da sosyal yaşamdan örneklerle, hiçbir bale gösterisini kaçırmaz, ailesine çok bağlıdır, saykodelik rock konusunda kitap yazabilir gibi yüzlerce örnek verilebilir.
Kendine has ve özgün olma konusunda atacağımız ilk adım ilgi alanlarımızı yeniden düşünmek ve merak etmektir. İçinde olduğumuz grubun bu konuda doğru yer olmadığını düşünüyorsak işe oradan çıkarak başlayabiliriz. Zor bir karar olabilir ama o gruba ve insanlara uymak zorunda kalmak ve takip etmek bize çok da bir şey katmaz.
Üretmeyen ve değer yaratmaya odaklanmayan insanlar ve gruplar ve konuştukları, enerjimizi azaltır. Kendi yaptıkları işleri anlatmak yerine başkalarının yaptıkları işleri kritik ederler.
Özgün ve kendine has insanlarla birlikte olmak, onlardan öğrenmeye başlamak ve hatta onlardan araklamak iyi bir adım olacaktır.
Edilgenlikten çıkma, konuşmaktan yapmaya geçme, ne derler diye düşünmekten uzaklaşma, hiç sevmediğimiz meli, malı konuşmasından uzaklaşmak önce zor, sonra çok iyi gelecektir. Merak edip yaptıkça ve daha önce yapmadıklarınızı denedikçe hayatın başka bir akışı olduğunu keşfedersiniz.
Otantik olmaya kendinizden başlayın. Otantiklik doğuştan gelen bir şey değil. Kaç yaşında olursanız olun yaptıklarınızla ve konuştuklarınızla insanların sizin hakkınızda düşündüklerinizi ve konuştuklarınızı değiştirebilirsiniz.
Otantiklik kendinizde olanı bilip, ve yaptıklarınızla bunu ifade etmeniz ve göstermeniz demektir, ne azı ne fazlası. Olmayanı varmış gibi anlatmak demek değil. Güçlü ve zayıf yönlerini iyi bilen, pozitif kalabilen, içinde bulunduğu ortamı hızla anlayan ve sorunlara hızlı çözümler bulabilen kişilerden bahsediyoruz.
İnsanlar size güveniyorsa, fikir soruyorsa, peşinizden geliyorsa iyi yoldasınız demektir.
25 Kasım 2024 - Biz sizin için düşündük, itiraz kabul etmiyoruz!
21 Kasım 2024 - Risk al, duvara tosla ve Deli Dumrul ol
18 Kasım 2024 - Sana mı kaldı? Üstüne vazife olmayan işlere girme
14 Kasım 2024 - Kurumsal dünyadan yeni dünyaya geçiş atlasım
11 Kasım 2024 - Otostopçunun Galaksi Rehberi: En son ne zaman ilk defa yeni bir şey yaptın?
Tuğrul Ağırbaş Kimdir?
30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.
Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.
İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.
Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.
Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.
İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.
Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.
2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.
Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.