Bezos yeni evinde dört günde dört milyar dolarlık Amazon hissesi sattı
Yapay zeka insanlığa tehdit mi değil mi derken, sıra geldi 'robot hakları'na. Evdeki robot süpürgenin hakları için birkaç yürüyüşe katılmayı kabul edebilirim ama benim yapabildiğim işlere de talip olan ChatGPT, Bard gibi araçlar için kılımı bile kıpırdatmam.
Üretken yapay zekânın yükselişi özellikle son bir yılın en önemli gündem maddelerinden biri.
Çoğumuz “kuşa bak kuşa” misali, keriz gibi Metaverse konuşurken, dış kulvardan atak yapan yapay zekâ, Metaverse gündemini ezdi geçti. Buna karşılık, konuyu yakından takip edenler için bu yapay zekâ ilgisi hayranlıktan endişeye doğru dönüşmeye başladı.
Yoğun olarak Batı kaynaklı basından beslendiğim için konunun büyük ölçüde ‘distopik’ ve ‘tehlikeli’ taraflarına odaklıyım. İzlediğim filmler, diziler, okuduğum bilim-kurgu kitapları da haliyle beni gelecek konusunda endişeli hale getiriyor.
Bilinç kazanıyorlar mı, işimizi elimizden alacaklar mı, dünyanın sonu me geliyor gibi sorular kafamda uçuşurken, evin diğer ucundan eşimin; “Ümit, robotu salona göndersene!” telkiniyle yeni bir faza geçiyorum.
Askerde elektronik mühendislerine televizyon kumandasını zimmetlemeleri misali, robot süpürgenin uygulaması da (arada yapay zekâ hakkında yazılar yazdığım için olacak) benim telefonumda yüklü çünkü.
Evdeki robot süpürgenin marifetlerine şahit oldukça da yapay zekâ ile aramın tümden açılması mümkün olmuyor.
Böylece, bir yandan robotlarla aramızda savaş çıkacaksa ben salonu da süpürttükten sonra çıksın bir zahmet gibi çelişkili tutumlar içinde kaybolurken, diğer yandan yapay zekânın tehlikelerine karşı uyarı yazıları yazıyorum.
Bu tutarsızlığımı peşin peşin itiraf edeyim de sonra prompt geçmişime bakılıp, “Chat GPT’ye robot süpürgen için aşk şiiri yazdırmasını biliyorsun ama” gibi laflar olmasın.
Halkımızın da halet-i ruhiyesi bu minval olmalı ki Ipsos’un, 31 ülkede gerçekleştirdiği, sonuçları yeni açıklanan ‘Yapay Zekâya Global Bakış’ araştırmasında, Türk halkının yapay zekâya bakışı epey olumlu çıkmış.
Şöyle ki “Yapay Zekâ kullanılan ürün ve hizmetlerin dezavantajlarından çok faydaları var” ifadesi dünyada ortalama %54 katılıyorum cevabı alırken, Türkiye’de %67 katılıyorum cevabı almış. (Laf aramızda ben buradan ‘insanlara güvenimiz kalmadı, bari robotlar kurtarsın’ mesajı da alır gibi oldum ama kabul edersiniz ki bu kanaatimin hiçbir bilimsel dayanağı yokl)
Yapay zekânın faydalarının zararlarından çok olduğuna Türkiye’den daha fazla inanan beş ülke daha var. Zirvede Endonezya (%78), sonra Tayland (%74), Meksika (%73), Malezya (%69) ve ardından da %67’yi paylaşan Peru ve Türkiye geliyor.
Peki şaşırtıcı olan ne?
Yapay zekânın ‘faydasının zararından daha fazla’ olacağına en az inanan ülkeler %37 ile ABD ve Fransa. Onları %39 ile İsveç ve Belçika takip ediyor.
Yani üretken yapay zekânın lider kuruluşlarını bünyesinde barındıran ABD’nin vatandaşları, aynı zamanda dezavantajlarından da en çok çekinenler. Yapay zekâ konusunda endişesi daha yoğun olan diğer ülkeler de genellikle Avrupa kıtasında. Avustralya da %40 ile mesafeli duruyor.
Araştırma örnekleminde Çin’in yer almadığını da ayrıca vurgulamak gerek.
ABD’de yapay zekâ konusundaki endişenin diğer ülkelere göre daha baskın olmasında, gündemdeki yerini hiç kaybetmemesinin de payı var bana kalırsa.
Çünkü ABD ve Avrupa medyasında son bir yılda bu tarz yazı ve uyarılar öyle yoğun yer aldı ki, bu yönde bir kamuoyu oluştu. Böylece basın da işini yapabildiği için hem ABD hem AB tarafında yapay zekânın risk ve tehlikelerine karşı yasal düzenleme arayışları hızlandı.
Son olarak geçen Cuma ABD Başkanı Joe Biden, yedi büyük yapay zekâ şirketinin temsilcisiyle bir araya gelerek teknolojinin risklerine karşı alınacak önlem paketini kabul ettirdi.
Aynı şekilde Avrupa Birliği de geçen ayın sonunda Yapay Zekâ yasasını açıklamıştı.
O sırada biz ne tartışıyorduk diye soracak olursanız, Kılıçdaroğlu’nun seccadeye ayakkabıyla basıp basmadığını filan tartışıyor olabiliriz.
Endişelerimiz ülke haritasının dışına çıkabilse belki yapay zekânın tehlikelerini de gündemde tutabileceğiz ama bu ortamda yapay zekâ filan konuşunca iyi ihtimalle değişik, kötü ihtimalle gevşek, ideolojik bakışla apolitik filan oluyorsunuz.
Sanki vatandaşları işsizliğe ve yapay zekânın tehlikelerine karşı korumak bir politika değilmiş gibi.
IPSOS Türkiye CEO’su Sidar Gedik araştırmayı yorumlarken, ülkelerin teknoloji üretim durumlarına da şöyle dikkat çekmiş:
“Endonezya, Güney Kore, Singapur, Tayland gibi uzak doğunun teknoloji üretimi konusunda önde gelen ülkelerinden araştırmaya katılanların yapay zekâ konusuna daha yakın hissettiklerini söyleyerek başlayayım. Öte yandan ABD başta olmak üzere Fransa, İsveç, Avustralya, Kanada gibi ekonomisi gelişmiş ülkelerden katılanların çok daha uzak ve endişeli olduğunu belirtmek gerekli.”
Buradan ve araştırmanın diğer verilerinden, gelişmekte olan pazarlarda yapay zekâya karşı duyulan heyecanın daha fazla olduğu sonucuna da varılabiliyor.
Bununla birlikte, yapay zekâ dünyanın her pazarını tehdit ediyor. Hatta yapay zekâ yüzünden işini kaybedecek vatandaşlar için alınacak ekonomik tedbirler de düşünülünce ülke ekonomilerinin gücü de önem kazanıyor. Bu nedenle ekonomisi daha güçlü ülkelerdeki endişeye karşın, gelişmekte olan ülkelerdeki heyecan, biraz çelişik bir durum yaratıyor.
Diğer yandan yapay zekânın tıpkı nükleer silahlar gibi, uluslar üstü bir mesele olarak ele alınması gerekiyor. Dünyanın bir tarafında önlem alınıp yavaşlatılması konuşulurken, dünyanın diğer tarafında çalışmaların dolu dizgin devam etmesi halinde bir kaos ve panik oluşabilir. Bu da yapay zekâ çalışmalarının kontrolden çıkması ve faturayı tüm insanlığın birlikte ödemesi anlamına gelir.
Tüm bu gürültü ve endişe içinde ‘Robot Hakları’nı gündeme getirip bunun için savaşanlar da var.
Time dergisinde Brian Kateman’ın “Yapay Zekâ İnsanlardan Korkmalı” başlıklı yazısı bu bakış açısının iyi bir örneği.
Kateman, insanlığın özellikle hayvanlara karşı olan davranışlarından yani türcülüğünden yola çıkarak, bilinç kazanması muhtemel robotlara neler yapabileceğini sorguluyor.
Yok artık demeyin (ben ilk okuduğumda dedim) çünkü bunu dillendiren tek kişi o değil. Yani işaretler gösteriyor ki robotlarla birlikte, robot hakları için mücadele edenleri göreceğimiz günler de yakın.
Açıkçası ben evdeki robot süpürgenin hakları için birkaç yürüyüşe katılmayı kabul edebilirim ama benim yapabildiğim işlere de talip olan ChatGPT, Bard gibi araçlar için kılımı bile kıpırdatmam.
Kırmızı çizgim robot süpürge. Onda bir anlaşalım. Ondan ötesi için insanların tarafındayım.