Ümit Alan artık yazılarıyla 10Haber'de. İlk yazısında, birden bire hayatımıza düşen yeni sosyal ağ Threads ile Twitter'ı kıyaslayarak başlamış ve Threads'in neden Twitter'ın yerini alamayacağını anlatmış.
Yeni adresimde 10 Haber’deki ilk yazıya, başlıktaki gibi bir iddiayla başlamak istemezdim. Çünkü böylesi iddialı çıkışlarda her zaman bir yanılgı payı vardır ve yıllarca ısıtılıp ısıtılıp önünüze koyulabilir. Ancak Meta’nın yeni platformu Threads, güney sahillerimizde bir şezlonga uzanmış dinlenirken önüme düşüverince konuya balıklama atlamak istedim.
Evet, Twitter kötü durumda. Evet, Twitter, Elon Musk’ın sahipliğinde neredeyse her hafta yeni bir sürprizle kullanıcılarını öfkelendiriyor. Evet, tüm bunlar Twitter’ı bir felakete de sürükleyebilir ama bu durum, Twitter kullanma ihtiyacının aynen başka bir platformda devam etmesi anlamına gelmiyor. Çünkü Twitter, alternatiflerin çok az olduğu internet dünyasında, sosyal medyanın emekleme yıllarında gelen bir yenilikti. Yol üzerinde düzülen bir kervandı.
Threads öyle bir yerden başlamıyor; ‘Twitter kullanmanın bir ihtiyaç olduğu bilgisi ve öngörüsü’ üzerine projelendiriliyor.
Böyle bir öngörü üzerine projelendirilseydi, belki Twitter bile başarılı olamazdı. Çünkü Twitter, bir icat ya da her şeyi hesaplanmış bir proje değil, bir keşifti.
Önceki paragrafı bitiren iddiayı işkembeden sallamadım. Twitter’ın kurucu ortağı ve eski CEO’su Jack Dorsey’in, 2020 yılında katıldığı New York Times – The Daily podcast şovunda söylediği “Twitter bizim icat ettiğimiz bir şey değil keşfettiğimiz bir şeydi. Biz de ipi çekmeye devam ettik. Ne olması ya da olmaması gerektiği konusunda gerçekten belirli bir niyetimiz yoktu” sözlerine dayanarak yazdım.
Çünkü Twitter’ı büyülü yapan şey buydu. Basitti, kullanışlıydı, öngörülemez ve projelendirilemezdi. Bu yüzden muazzam bir ağ etkisiyle neredeyse bütün dünyayı buluşturdu.
Dahası siyasete ve gazeteciliğe yön veren ve yer yer gazeteciliğe çok zarar veren bir platform haline geldi.
Tam da bu projelendirilemezliği nedeniyle hiçbir zaman ticari açıdan çok başarılı bir platform olamadı. Hep bir potansiyel halinde kaldı.
Şunu rahatça söyleyebiliriz ki Twitter’ın asıl ticari başarısı çılgın birinin gelip onu 44 milyar dolara satın alması oldu. Bu, umulan kârlılığa henüz ulaşamamış bir potansiyele biçilen fiyattı.
Elon Musk, şimdi o potansiyeli ortaya çıkarma iddiasında. Bu sırada kırıp döküyor ve bu süreç de rakipleri için bir fırsat gibi görünüyor.
Meta’nın Threads’i ise bir simülasyon. Bir Twitter simülasyonu. Twitter’ın artık bir ihtiyaç haline geldiğini düşünerek onu taklit ediyor.
Yıllar içinde kendiliğinden büyümüş ve hiç şubeleşmemiş, kuşaktan kuşağa geçerken kendini biraz bozmuş salaş bir köftecinin yerine AVM’de çok daha hijyenik bir köfteci açarak, eski köfteciyi ikame edeceklerini düşünüyorlar.
Açılış coşkusuyla üşüşen kalabalıklar bu düşünceyi ilk anda desteklemiş gibi görünüyor. Bu yanıltıcı olabilir. Çünkü Twitter kullanıcıları başlangıçta hijyenik bir proje yerine başka tür bir otantikliğe kapılmış olabilirler. Bana kalırsa Dorsey’in keşif saptaması bunu doğruluyor.
Threads’i hijyenik bulma nedenimse tasarımının sadeliği değil. Instagram Başkanı Adam Mosseri’nin The Verge’den Alex Health ile sohbetinde söyledikleri. Mosseri bu sohbette, Threads’in siyaseti ve sert haberleri teşvik etmeyeceğini söylüyor. Dahası siyaset ve sert haberlerle alınan riskin, artan katılım ve gelire değmeyeceğini belirtiyor.
Yani Dorsey’in aksine bir keşfin değil, her şeyi baştan tasarlanan bir projenin yöneticisi gibi konuşuyor. Twitter’ı Twitter yapanın bu olmadığını biliyoruz. Twitter’a katılımın bu kadar yüksek olmasının nedeni, uzun süre kârlılığı öncelememesi ya da bunu becerememesi oldu.
Instagram Patronu Adam Mosseri’nin sözlerinin yansımasını, Threads’in ilk tasarımında da görebiliyoruz.
Bir defa takipçi sayısı hep görülürken takip edilenlerin sayısı gizlenmiş. Onu görmek için ekstra bir tıklama gerekiyor. Bu aynı zamanda takip ettiklerimizin çok önemsememesinin de bir sembolü. Nitekim uygulama, takip ettiklerimizin yazdıklarını yeniden eskiye (ters kronolojik) bir sıra içinde gördüğümüz klasik Twitter timeline’ı gibi değil, takip ettiklerimizle etmediklerimizin çorba edildiği Instagram timeline’ı benzeri bir akışla açılıyor. Üstelik Twitter’da olduğu gibi sadece takip ettiklerimizi göreceğimiz bir seçenek de sunmuyor.
Mosseri sorular üzerine sadece takip edilenlerin olduğu akış seçeneğinin ileride ekleneceğini belirtmiş. Ancak bu ekleme, Instagram’daki gibi göstermelik olacaksa, yani her açılışta yine algoritmik akışa döneceksek hiç zahmet edilmese de olur.
Bu haliyle Threads, TikTok ya da Instagram Reels’in metinsel versiyonu gibi bir tat bırakıyor.
Diğer yandan Twitter’ı Twitter yapan biraz da takip ettiklerimizi özenle seçmemiz, gereğinde onları “unfollow” etmemiz ve bütün bunların bir anlama gelmesiydi. Takip ettiklerimizin sayısının takipçi sayısından çok çok az olması bile bir göstergeydi. Oysa takip ettiklerimizi önemsizleştiren algoritmik seçki, her seferinde patronun kim olduğunu hatırlatan bir dayatma.
Bu bir platform sunma değil, bir yayıncılık biçimi. Bu Twitter kullanıcılarına uygun bir şey değil. Zaten son zamanlarda Twitter’dan soğutan ve insanların hakkında homurdandığı yeniliklerin en önemlilerinden biri de ‘Sana Özel ve Takip Edilen’ akışlarının birbirine karışması oldu.
Bu yenilikleri yapanlar da durup dururken keyfimizi bozmaya çalışan manyaklar değil kuşkusuz. Twitter’ı daha kârlı bir yer haline getirmeye çalışıyorlar ve bu da ticaretin doğası. Threads en başından itibaren tüm bunları hesaplıyor ve bu Threads’i başka bir yer yapıyor. Threads’in kullanıcılardan topladığı kişisel verinin, Mastadon ve BlueSky gibi diğer Twitter alternatiflerine göre kat kat fazla olması da Threads’in ticari hırsının başka bir yansıması.
Bana kalırsa, Threads’in de içine dahil olduğu platform çeşitliliği ve rekabet, sosyal medya çağının ilk perdesinin kapanışını gösteriyor. Tüm bunlar Threads dahil tüm platformları tehdit eden bir krizin göstergesi.
Özellikle algoritmik dayatma, sosyal medyayı birilerinin bir şeyler yaptığı, ötekilerinin izlediği bir tür geleneksel medya biçimine, handiyse televizyon çağının sertliğine sürüklüyor. Bu da çılgın rating rekabetinin doğurduğu vasatlığa benzer bir vasatlığı beraberinde getiriyor.
Sosyal medya adı üzerinde sosyal bağlar edindiğimiz, arkadaşlarımızla görüştüğümüz ve yeni arkadaşlar edindiğimiz bir yerdi, burada sadece eğlenmiyor, sosyalleşiyorduk da. Buna karşılık sosyal medya platformlarının algoritmik iştahı herkesi performansa zorluyor ve bu rekabetin içinde çok az insan öne çıkıyor.
Bunun yarattığı ve yaratacağı yorgunluk, kitlesel sosyal medyanın yerine herkesin kendi küçük gruplarına ya da platformlarına dağıldığı yeni bir sosyal medya çağını başlatabilir. Bunun için de Threads gibi projelere değil, Twitter’ın ilk zamanlarında olduğu gibi keşiflere ihtiyaç var.
Bu yazdıklarım Threads’in ticari açıdan başarısız bir proje olacağı öngörüme dayanmıyor. Belki çok daha başarılı olur ama bu olursa, Twitter’a benzediği için değil, benzemediği için olacaktır.