Yapay zekânın bilinci olsa karpuz seçmesini isteyenlere küfür ederdi

14 Temmuz 2024

“İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur” demişti Attila İlhan o güzelim Ben Sana Mecburum şiirinde. Ben yorulmak yerine, geçen hafta bir akşamüstü ansızın ne kadar büyüdüğümü anladım. “45 yaşının şafağında biraz erken olmadı mı?” diye dalga geçerseniz alınmam. Benim bu konuda farklı ölçütlerim var çünkü. 

Babamın rahatsızlığı nedeniyle bir süre memleketim Eskişehir’de kaldım. Hava almaya çıktığım bir akşamüstü de eve dönüşte annemleri aradım “dışarıdan bir şey lazım mı?” diye. Karpuz istediler. Önce bir şaşırdım. Evin en küçüğüyüm. Doğrusu, bugüne kadar aile evinde karpuz alma işi hiç bana düşmemişti. Haliyle kendimi büyümüş gibi hissettim. 

Kaldı ki, bir aile babası olarak, kendi evime de karpuz alarak gittiğimi hatırlamıyorum. Yazın evde genelde karpuz-kavun olur ama nasıl olup eve geldikleri konusunda hiçbir fikrim yok. Haliyle bu karpuz siparişini aşırı ciddiye aldım. 

Karpuz seçme manifestosu

Daha önce sosyal medyada gezinirken yapay zekâya karpuz seçtirme girişimlerine rastlamıştım. Denemenin tam zamanıydı. Marketteki karpuz tezgahının fotoğrafını çektim, ChatGPT’ye yükledim ve sordum, “Hey ChatGPT sence bu karpuzlardan hangisini seçmeliyim?” 

Ben karpuz siparişini aşırı ciddiye almıştım ama bu soruyu ChatGPT benden de daha abartılı biçimde ciddiye aldı. Önce karpuz seçme kriterlerini madde madde adeta bir manifesto gibi ilan etti. Sonra “fotoğrafta ortada daha yuvarlak görünen iki karpuz var, onlardan birini almanı tavsiye ederim” diyerek konuyu kapattı. 

Söylediği karpuzlardan birini alıp eve gittim. Karpuz gayet güzel çıktı. Evdekiler tarafından takdir edildim. Böylece rüştümü ispatlamıştım. Yine de dürüst davranarak karpuzu yapay zekâya seçtirdiğimi itiraf ettim. Haliyle bir hayret ve hayranlık dalgası oluştu.

Yapay zekâ alkışı bunun için mi alacaktı? 

Yapay zekâ, uzun yıllardır dünyada pek çok sorunu hızlı bir şekilde çözüp insanların hayatını kolaylaştırırken günün birinde asıl alkışı karpuz seçtiği için alacağını tahmin edebilir miydi? Bence edemezdi. 

Zaten bilinci olsa, bunca komplike sorunu çözerken bir de karpuz seçmesi istendiğinde “dalga mı geçiyorsun kardeşim” diye başlar bayramlık ağzını açardı. Robotların insan zihni seviyesine ulaşıp onu geçeceği YGZ yani yapay genel zekâ seviyesine uzak olduğumuzu sadece biradan bile anlayabiliriz. 

İnsanlığı yok etmeye hazırlanan bir teknoloji karpuz seçmesi istendiğinde sessiz kalmayacaktır, inanın. 

Yapay zekâ sadece dil modellerinden mi ibaret? 

Üretken yapay zekâ, yani aslında LLM denen büyük dil modelleri hayatımıza girdiğinden beri “yapay zekâ” kelimesinin anlamı sınırlandı. Yapay zekâyı OpenAI’nin ChatGPT markasında jenerikleşen araçlardan ibaret görmeye başladık. 

Bir defa sadece ChatGPT’den ibaret değil, en bilineni o olabilir ama bildiğimiz üzere pek çok farklı model var. Daha da ötesinde yapay zekâ, sadece üretken yapay zekâ diye adlandırdığımız dil modellerinden de ibaret değil. 

Dil modellerinin bütün o halüsinasyonlarının, saçmalamalarının “yapay zekâ da fos çıktı” diye yapay zekâya mal edilmesi üzücü. İşin bir sonraki dalgasını ıskalamamıza da yol açabilir bu.

Üretken yapay zekâ tamam, peki “üretken bilim” de ne? 

Bu karpuz seçme macerası sırasında benim aklıma geçen aylarda Obvius’ta okuduğum bir makale geldi. 

O makalede James Joaquin üretken yapay zekânın bir sonraki dalgasını “üretken bilim” olarak işaret etmişti. Evet üretken yapay zekâ bir devrimdi ama ona göre “üretken bilim” insan ırkı için çok daha dönüştürücü olacak ve trilyon dolarlık yeni şirketlere giden bir dalga yaratacaktı. 

Peki “üretken bilim” derken neyi kastediyordu? Ardında basit bir fikir vardı: Yapay zekayı kimya ve biyoloji gibi fiziksel bilimlere ilişkin bilgilerimiz konusunda eğitmek ve ardından onu yeni malzemeler, yeni ilaçlar ve yeni aşılar keşfeden bilimsel atılımlar üretmek için kullanmak. Bu nedenle de üretken bilimin insanlığın en büyük icadı olarak ortaya çıkacağına inanıyordu. 

Çünkü ilk kez icat yapabilen bir icatla karşı karşıyaydık. Evet büyük dil modelleri bize kendi kendine yazabilen bir matbaa teslim etmişti ama üretken bilim kendi yeni atom düzenlemelerini yaratabilen bir laboratuvar tezgâhı sunuyordu. 

Bu yeni kimyasallar ve moleküller nükleer füzyondan kanserin tedavisine kadar insanlığın en zorlu sorunlarının çözülmesine yardımcı olabilirdi. 

Yapay zekânın dört dönemi

İşte böylesine büyük bir potansiyelle karşı karşıyayken yapay zekâ devrimini sadece dil modelleriyle okumak ve tartışmak biraz haksızlık gibi geliyor. 

Karpuz seçme olayı işin şakası tabii. Nihayetinde o da insanın hayatını doğrudan kolaylaştıran bir beceri. Ancak üretken bilimi ve onun potansiyelini düşününce karpuz seçtirmek, kompozisyon yazdırmak gibi beceriler biraz hafif kalıyor. 

Kuşkusuz hepsi olacak ama şu an içinde olduğumuz süreci sadece bir evre olarak görüp daha uzaklara bakmakta fayda var. Joaquin bu evreleri şöyle özetlemiş: Yapay zekânın ilk dönemi Makine Öğrenmesi veya başka bir deyişle büyük veri (big data) çağıydı. İkinci dönemi Derin Öğrenme yani nöral ağlar çağıydı. Üçüncü dönemi şu an içinde olduğumuz Üretken Yapay Zekâ çağı yani metin, video ve görseller oluşturabildiğimiz dönem. Bununla eş zamanlı başlasa da daha ileri bir evreyi temsil eden dördüncü dönem de işte Üretken Bilim dönemi. 

Durun daha karpuz kesecektik

Yazdığım nedenlerle üretken yapay zekâ öncülerinin daha fazla yatırım almak için yarattığı imajın ve yazılan felaket senaryolarının çok etkisinde kalmamak lazım. Yani etkilensek de yapay zekâyı bundan ibaret sanmak gibi bir yanılgıya düşmeyelim. 

İşin insanlığı asıl dönüştürecek kısmı biraz daha ileride olabilir. O geleceğe doğru ilerlerken “durun, daha karpuz kesecektik” diyenlere aldırış etmeyin. Ne aşırı iyimserlik ne de aşırı kötümserlik bu ilerleyişi durdurabilir. Macun tüpten çıktı bir kere. Durdurabilene aşk olsun.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.