Tüm dünyada kriyoterapiye ilgi artıyor. Yunanca ‘cryo’ (dondurucu soğuk) sözcüğünden gelen soğuk terapisi; sporculardan ve eklem ağrısı çekenlerden sonra şimdi de wellness endüstrisinin yükselen yıldızı. Bu yazının hakkını verebilmek için ben de denedim.
Soğuk hava deposunu andıran her tarafı kapalı bir kabinde 4 dakika geçirdim: -20’de 1, -110’da 3 dakika. Sıcaklıkların rekor kırdığı yazın ortasında idrak etmek zor olabilir ama tereddüt etmeden söyleyeyim: Soğuk en hafif deyimle tatsız, hatta duruma göre tehlikeli bir şey. Benim hikayem de bu yazıda ama önce neden böyle bir işe giriştiğime dair birkaç not…
Soğuk terapilere ilgi son birkaç yıldır yükseliyor. Profesyonel sporcuların antrenmanlardan sonra soğuk odada yorgunluk attığını duymadıysanız, model Çağla Şıkel’ın buz dolu fıçıda ‘coldbath’ (soğuk banyo) yaptığını görmüşsünüzdür.
Çoğu sağlık/güzellik trendi gibi bu da Kaliforniya çıkışlı. Economist dergisi 2017’de yayınlandığı ‘Kriyoterapi Salgını’ başlıklı yazıda “Kaliforniya donuyor” diyor ve ABD’nin ‘trendsetter’ eyaletinde ‘Düğününden önce acilen zayıflamak isteyen gelin adaylarından iltihaplı eklem ağrılarını dindirmek isteyenlere kadar çok sayıda müşterinin -110 derece soğukta 3 dakika geçirmek için 75 dolar (değişen dolar kuruna göre 2000 lira civarı) vermeye gönüllü olduğunu söylüyor. Yine aynı yazıdan öğreniyoruz, beş yıl önce ABD’de 400’den fazla ‘kriyokabin’ varmış, şimdi sayının çok daha artmış olması kuvvetle muhtemel.
Kriyoterapi hakikaten de iltihaplı romatizmayı (romatoid artrite) tedavi etmek isteyen Japon Doktor Yamaguchi tarafından 1978 yılında geliştirilmiş. Soğuğun ağrıları dindirdiği insanlık tarihinin başından beri bilinse de, Yamaguchi cildin buza ya da soğuk suya direkt temas etmeden soğutulmasının faydalarını keşfedince modern kriyoterapinin temelleri de atılmış. Buzdolaplarında kullanılan teknolojiye benzer soğuk hava kabinleri geliştirip bugünkü haline getirme işini ise Almanlar üstlenmiş. Bugün tüm dünyada pazarın hakimi de onlar.
Bedeni, cilde direkt temas etmeden aşırı soğuğa risksiz biçimde maruz bırakmanın başlıca iki yolu var. Biri benim de denediğim her tarafı kapalı soğuk kabinler. Burada sıcaklık -110 dereceye kadar düşürüyor. Diğeri nitrojen gazıyla soğutulan büyük fıçılar. Başınız dışarıda kalacak şekilde giriyor, -198 dereceye kadar düşürülen soğukta birkaç dakika kalıyorsunuz.
Her iki tekniği uygulayanlar da kendisininkinin daha iyi olduğunu söylüyor. Ama nitrojen tekniğinin bir dezavantajı var; gazı muhafaza etmek zor olduğu için maliyeti yüksek.
Kriyoterapinin gerçekten ne olduğunu anlamak için denemeye niyetlendiğimde, Türkiye’de spa ve wellness deyince akla gelen ilk markalardan LifeCo’yu aradım. 10 yıl önce bu hizmeti bir süre verdiklerini, şimdi kullanımda olmadığını söylediler. Acıbadem Hastanelerinin İnternet sitesinde soğuk oda terapisine dair bilgi görünce onlara da sordum, orada da aktif olmadığını öğrendim. Tam umudu kesmiştim ki karşıma NuSpa çıktı.
Eksi 110 derecede olmak nasıl bir his? Su 0 derecede donuyor, insan -110’da donmaz mı? Bir risk taşıyıp taşımadığını sorguladıktan ve bugüne kadar yüzlerce kişinin bu kabinlere girip çıktığını öğrendikten denemek istedim. E tabii biraz da merakıma yenildim!
Kanyon Alışveriş Merkezi’ndeki NuSpa’da, özellikle kalp damar hastalığınız olup olmadığını soruyorlar, sonra bedeninizde piercing ya da vücunuzda implant olmadığına dair bilgi istiyorlar. Başka genel sağlık sorularının da olduğu (ilaç kullanıyor musunuz, hamile misiniz vs.) bir formu yanıtlayıp imza attım.
Fizyoterapistle birlikte yaklaşık 10 metrekarelik bir odaya girdim. İçeride, birbirine sürgülü kapıyla açılan iki kabin. Her biri yaklaşık 2’şer metrekare. Genişçe bir duşa kabin gibi düşünmek mümkün, ama üstü kapalı. İç çamaşırlarım üstümde kalacak şekilde soyundum. Soğukta tenime yapışma riskine karşı küpelerimi ve yüzüğümü çıkardım. Çorap ve spor ayakkabı giydim, eldiven taktım. El ve ayaklar çok daha hızlı soğuduğu için bu şekilde girmek şart. Fizyoterapist başıma kulaklarımı sıkıca kapatacak şekilde bir havlu sardı.
Önce -20 derecelik kabine girdim. Girerken yalnızca soğuk yüzünden değil, ‘Ya dayanamayıp çıkarsam’ diye de endişelendim. Bir dakika çıplak şekilde orada durmak, doğrusu çok da zor değildi. Tabii ki üşüdüm, hafif hafif hareket ederek oyalandım ve zamanın dolmasını bekledim.
Bir dakikanın sonunda fizyoterapist, daha önceden anlattığı gibi, eliyle yan kabine geçmemi işaret etti. Ağır sürgü kapıyı açtım ve -110 dereceye adım attım. Çok daha soğuktu ama ‘Dayanamıyorum çıkacağım’ noktasına hiç gelmedim. El ve ayaklarım çorap ve eldivene rağmen neredeyse vücudum kadar üşüdü, takmasaydım halimi düşünemezdim. Son 1 dakikada alnımda hafif bir yanma hissettim, havluyla biraz daha kapatsam o da olmayacaktı. 4 dakika beklediğimden daha hızlı geçiverdi.
Yalnızca NuSpa değil, soğuk oda, soğuk sauna ya da hizmeti sunan spa ve wellness merkezlerinin hepsi; ağrı kontrolünden anti-aging’e, hücre yenilenmesinden metabolizma hızlanmasına kriyoterapinin marifetlerini saymakla bitiremiyor. Dünyaca ünlü profesyonel sporcuların, özellikle de futbolcuların formlarını soğuk oda terapisi ile koruduklarını vurguluyor.
Futbolcu kısmı önemli… Kriyo kabin cihazlarını Türkiye’ye getiren Ali Yüksel telefon konuşmamızda, Radamel Falcao’nun 2019’da Galatasaray’a geldiğinde hemen bir kriyo kabin istediğini söyledi. Sonrasında başka kulüpler de bu cihazdan almış. MACFit spor salonları bünyesindeki NuSpa’daki soğuk odayı en sık ziyaret edenler arasında kulüplerin altyapılarından genç futbolcular varmış.
750 liralık seans ücretini ödeyip soğuk odadan çıktıktan yaklaşık iki saat kadar nabzım normalden daha yüksekti. Bir güzel his de şuydu: Sabah denize girip bir de duş aldıktan sonra o serinlik sizi birkaç saat idare eder, işte öyle bir ferahlık hissettim. Büyük bir beklentim de yoktu zaten, fayda görmek için en az birkaç seans mümkünse 10 seans kullanmam gerektiğini biliyordum.
Kriyoterapi bütün vaatlerini gerçekleştiriyor mu, hakikaten bilmiyorum. Böyle durumlarda başvurduğum güvenilir kaynak Huberman Lab, yeterince bilimsel çalışma olmadığı gerekçesiyle kriyoterapiden bahsetmemiş. Ama soğuk duş ya da soğuk suda yüzmenin faydalarını; enerji, odaklanma ve dayanıklılıkta artış, metabolizmanın hızlanması, ruh hali üzerinde olumlu etki diye sıralamış.
Uygulamasını da, haftada 2-4 kere 1-5 dakikalık seanslarla, toplamda en az 11 dakika soğuk duş ya da soğuk suda yüzme olarak tarif etmiş. Suyun soğukluğu ise ‘Sizi rahatsız edecek kadar soğuk ama birkaç dakika kalabilecek kadar dayanılır’ diye tanımlamış.
Soğuğun marifetlerinden bahsederken işi çok ileri boyutlara taşıyan ‘Buz Adam’ Wim Hof’u anmadan geçmek olmaz. Kendi adıyla bir soğuk terapisi metodu da bulunan Hof, 2009’da buzun içerisinde 1 saat 42 dakika kalarak dayanıklılık rekoru kırmıştı. Bir röportajında ‘soğuğun ana akım haline gelmesine katkı sunmaktan gurur duyduğunu söylemiş, ‘ilk anda bir canavar gibi saldıran soğuğun aslında ne güzel olduğundan’ bahsetmişti.
Kriyoterapi deneyiminden sonra ben de duşta suyun sıcaklığını her gün azar azar düşürmeye başladım. Gidebildiğim kadar soğuğa gideceğim. Başka işe yaramasa bile birkaç dakika anda kalmak için şahane bir fırsat! Çünkü insan soğukta, soğuk dışında başka şey düşünemiyor.
18 Kasım 2024 - Muazzez İlmiye Çığ’dan dört hayat dersi
7 Kasım 2024 - Brandweek’te ilk gün: Ekrem İmamoğlu çerçeveyi çizdi, Daron Acemoğlu içini doldurdu
13 Ekim 2024 - ‘Rüya kortej’ kadına şiddete hayır diyor
7 Ekim 2024 - Baykuş bulundu, sıra avcıda: Fransa’da 31 yıldır devam eden hazine avı sona erdi