MHP’nin Merih Demiral teklifinin kabul edildiğini AA yazdı, CHP yalanladı
Merih Demiral'ın gol sevinci için yaptığı bozkurt işareti yalnızca onun başını belaya sokmakla kalmadı, ülkeyi galibiyet sevinci yerine bu işareti tartışmaya zorladı. Gün boyu, Merih'i savunanlarla eleştirenlerin görüşleri atıştı durdu.
Bugün 10Haber’de futbolla ilgilenmeyenler bile dün geceki maçı konuşuyor. Sadece birimiz sohbetin dışında: “Bir ben kaldım maçla ilgilenmeyen galiba.” Bir başkası atılıyor: “Çeyrek finalde sen de kapılırsın bu rüzgara, aksi mümkün değil.”
En heyecanlı konuşmalar Mert Günok’un akıl uçuran kurtarışı üzerine. Herkes büyülenmiş, hepimizin gördüğü mucize tekrar tekrar anlatılıyor.
Cüneyt Muharremoğlu bu konuda “Bir kurtarışın anatomisi” başlıklı nefis bir yazı yazdı. Maçın belki de en heyecanlı saniyelerini tekrar yaşattı: “Kronometre 93.58’i gösterirken Avusturya soldan geliyor. Havalandırılan topa Christoph Baumgartner yükseliyor ve kafayı vuruyor. Kaleciler için en zor durum ortaya çıkıyor. Top yere vuruyor ve kaleye yönleniyor. Gerek stadyumda gerekse televizyon başında herkes gözünü kapıyor. Birden bir el uzanıyor. Çekya maçında yediği gol nedeniyle eleştirilen Milli Takım kalecisi Mert Günok adeta uzuyor. Topu kornere çelerken sahadaki futbolcular bile yaşananlara inanamıyor. Beşiktaş’ın file bekçisi kurtarıştan sonra kale arkasındaki taraftarlara dönerek bütün gücüyle bağırıyor. Arkadaşları onu tebrik etmeye koşuyor…”
Derken konu maçın diğer kahramanı Merih Demiral’a ve kaçınılmaz olarak iki kolunu havaya kaldırarak yaptığı bozkurt işaretine geliyor ve orada takılıp kalıyor. Birlikte çalışan, birbirini seven sayan bir avuç insan bile o kadar farklı açılardan bakıyor ki…
Hayatında bozkurt işareti yapacak en son kişi “Ben bozkurt işaretine takılmadım” diyor: “Beni asıl dehşete düşüren, milletin bu kadar güzel bir maçtan sonra gelen galibiyeti bir saat bile kutlayamadan sosyal medyada kavgaya başlaması. Yazık resmen.”
Bir başkası Sivas katliamının yıldönümünde bozkurt işareti görmekten özellikle rahatsız: “Madımak’a elleri o şekilde yürümüşlerdi. Elimde değil, tetikleniyorum” diyor.
Sonra “Peki bozkurt yerine zafer işareti yapılsaydı…” tartışması başlıyor. Victory’nin V’si İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra “zafer,” Vietnam Savaşı sırasında “barış” için kullanıldı. Türkiye’de 68’lerden beri sosyalist hareketle özdeş; bugün Kürtlerin işareti olarak görülüyor.
Böyle bir hareketle içten içe sevinecek olanlar, hiçbir futbolcunun böyle bir şeye cesaret edemeyeceğini düşünenler, hiçbir politik mesaj olmasın, ille de mesaj verilecekse barış, eşitlik gibi daha evrensel mesajlar verilsin diyenlerimiz var.
Mesaj deyince 10 Kasım 2003’te Japonya’da Dünya Kupası maçı oynarken 09.05’te mola alıp saygı duruşuna geçen voleybolcu kızlar hatırlanıyor. Çoğumuz milli maçta verilecek mesajın bu kapsayıcılıkta olması gerektiği konusunda birleşiyor.
Bozkurt işaretinin yurt içindeki anlamıyla yurt dışındaki anlamının farklı olduğunu düşünen de var: “Türkiye’de bana yapsa tabii ki hoşuma gitmez, ırkçılık sayarım. Ama bir milli maçta anlamı değişiyor. Orada Türkiye’yi temsil ediyor. Merih’in siyasi görüşü bir yana, beni hiç rahatsız etmedi.”
Peki bozkurt işareti hakikaten Türklerin, Türklüğün mü yoksa bir siyasi partinin mi sembolü? “Göktürk bayrağında bile kurt var, kurt Türklüğün sembolü” diyor biri İnternet’ten bayrağı göstererek. Ama yadsınamaz bir gerçek, kurt işareti MHP’nin hareketi. Birinden öneri geliyor: “Hani eşcinseller kendilerine ‘ibne,’ siyahlar ‘zenci’ diyerek o o kavramları bir grubun elinden alarak etkisizleştirdi ya, acaba herkes bozkurt işareti yapsa bu hareket de MHP’nin tekelinden çıkar ve gerçekten milli bir anlam kazanıp bütün Türklerin olabilir mi?”
Bozkurt işaretinin bugünün ergenleri arasında MHP’yi aşan daha geniş bir çerçevede kullanıldığından, aynı şekilde kafa tokuşturmanın da yanak-dudak öpüşmek istemeyen erkeklerin selamlaşmasına döndüğünden bahis açılıyor.
Diğer ülkelerin maçlardaki el işaretleri sayılıyor: Arnavutluk’un “Çift Kartal kanadı,” Sırpların Çetnik selamı, Arapların Rabia işareti… Hangisi ne kadar siyasi, ne kadar ırkçı tartışılıyor.
Merih Demiral tartışılan hareketiyle açıklama yapıyor, “Bir gol sevinci vardı aklımda, onu yaptım, Türklükle alakalı. Türk olduğum için çok gurur duyuyorum, o yüzden golden sonra bunu iliklerime kadar hissettim… Tribünde de görmüştüm yapan taraftarları, onları gördükten sonra daha çok yapasım geldi… Herhangi bir mesaj yok, sadece ne kadar gururlu ve mutlu olduğumu göstermek istedim” diyor.
Birimiz “Cahil mi değil mi bilemem ama diğerkâmlığın zerresi yok” diye başlıyor okuyunca: “Bunun Türklerin zaferi olduğunu düşünüyor, Türklüğüyle övünmek istiyor, bunu gösterecek en iyi, en kapsayıcı simgenin de bu olduğuna inanmış. 120 yıllık beyin yıkamanın, son on yılın güç dengesi değişiminin de sonucu bu, çok acıklı.”
Derken UEFA’nın Merih Demiral’a “uygunsuz davranışta bulunduğu” gerekçesiyle soruşturma açtığı haberi geliyor. Bir sonraki maçı oynayacağımız Hollanda men cezası, Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser “Türk aşırı sağcılarının işaretlerinin stadyumlarımızda yeri yok. UEFA’nın olayı araştırmasını ve yaptırımları değerlendirmesini bekliyoruz” sözleriyle Merih Demiral’ın cezalandırılmasını istemiş. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli UEFA’yı “şer odağı” ilan etmiş.
UEFA 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası Elemeleri’nde Fransa’ya karşı oynanan maçta asker selamı veren milli oyunculara kınama ve Türkiye Futbol Federasyonu’na 50 bin euro para cezası vermişti. Merih Demiral soruşturmasında emsal olabilecek bir olay 2018 Dünya Kupası’nda yaşanmıştı. İsviçreli Shaqiri, Xhaka ve Lichtsteiner Sırbistan maçında Arnavut Kartalı işareti yaptı. FIFA olaya karışan futbolculara 10 bin İsviçre Frangı para cezası verdi.
Sohbet bitip herkes dağılırken neşemiz gözle görülür biçimde kaçmış. Sebepler muhtelif: UEFA cezası üstünden yaratılacak ilave gerginlik, Avrupa’da ırkçılık olarak görülen bir harekete Türkiye’de kamusal alanda kolay kolay ses çıkaramıyor olmanın tedirginliği, ama en çok da neşeyi ve umudu söndürmek için ensemizde bekleyen tehdit.