Ukrayna Savaşı’nın gölgesinde kültür sanatta cadı avı ve sansür
Türkiye Yayıncılar Birliği, 2022 Yayınlama Özgürlüğü Raporu'nu açıkladı. Tablo fena. Sansürün yeni adresi Muzır Kurulu. Ama daha ötesi var: Artık kitap okumak da suç sayılabiliyor, 12 Eylül'den yıllar sonra kitaplar suç delili olarak kabul edilebiliyor. Hatta kitaplar gözaltına bile alınabiliyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nda (TCDD) avukat olarak çalışıyordu. Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ‘Leylan’ kitabını okuyordu. Okuduğu kitabı çekmesine gören biri onu polise şikayet etti. Terörle Mücadele Şubesi devreye girdi, avukat ile görüşüldü. ‘Leylan’ yasal bir kitaptı ve hakkında herhangi bir toplatma kararı da yoktu. Hukuki işlem yapılmadı. Ama TCDD yönetimi okuru, okuduğunu kitap nedeniyle suçlu bulmuştu. Hakkında idari soruşturma açıldı ve okur İzmir’den Malatya’ya sürüldü. Türkiye bir okurun okuduğu kitap nedeniyle artık suçlanıp cezalandırılabileceğini gördü.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında, 2022’nin ekim ayında Mezopotamya Ajansı’nda çalışan gazetecilerin evine bir baskın düzenlendi. Ankara Emniyeti baskında bazı kitaplara ‘suç delili’ olarak el koydu. Kitaplar incelendi, içerisinde herhangi bir suç ve suç unsuruna rastlanılmadı. Savcılık kitapları iade etti. Ama 12 Eylül darbesinden yıllar yıllar sonra kitapların suç delili olarak görüldüğü bir Türkiye’de yaşadığımız bir kez daha sistem tarafından hatırlatıldı.
2022 Haziran ayında Göç İzleme Derneği’ne (GÖÇİZDER) yapılan operasyon sırasında Selim Temo’nun ‘Kürt Şiir Antoloji’ kitabına ‘şüpheli’ olarak el konuldu. İlk kez 2007’de yayımlanan kitap, yayımlandıktan 15 yıl sonra artık hukuken şüpheli olarak muamele görüyordu. Böylece Türkiye bir kitabın, yazarın deyimiyle ‘gözaltına’ alındığına şahit oluyordu.
Bu vakalar bir rapordan, Türkiye Yayıncılar Birliği’nin dün akşam açıklanan 2022 Yayınlama Özgürlüğü Raporu’ndan. Türkiye’de kitap okuma oranı yıllar içerisinde artıyor. Okuma kültürünün yaygınlaşması için her kesimden insan büyük çapa harcıyor. Hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açılışına katıldığı kütüphanelerde buluştuğu gençlere “Kitapları çantanızdan, masanızdan eksik etmeyin” diyor. Ama gelin görün ki, kitaplar suç unsuru olarak görülüyor, kitap okuyanlar cezalandırılıyor ve hatta kitaplar gözaltına bile alınabiliyor.
Niyet neydi akıbet ne oldu ülkesinden tuhaf manzaralara hoş geldiniz. Manzaralar bu vakalarla sınırlı değil elbet. 2022 Yayınlama Özgürlüğü Raporu düşünce ve ifade özgürlüğünün sansürlenmesiyle ilgili Türkiye’nin 2022 karnesi ortaya koyuyor. Yaratılan sansür ikliminde hayatın olağan akışına aykırı nasıl tuhaf manzaralarla karşılaşılabileceğinin sınırı da yok üstelik.
Türkiye’nin sansür konusunda acı tarihi epey eski. Ama sosyal paylaşımı nedeniyle bir yazar (Yavuz Ekinci) yargılanıp suçlu bulunabiliyor. Yazılan bir doktora tezinden cumhurbaşkanına hakaret suçlaması çıkarılabiliyor. Yazarlar fiziksel saldırıya uğrayabiliyor. Kitap fuarlarında stantlara saldırı düzenleniyor. Bunlar yeterince tuhaf olan vakalar ama sansürlemenin bile sınırları zorlayan vakalar da var.
Alice Oseman’ın yazdığı ‘Kalp Çarpıntısı’ kitap serisini Netflix dizeye uyarlıyor. Tüm dünya ile aynı anda Türkiye’de dizi yayına giriyor. Diziye ‘Bu dizi TC Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Muzır Neşriyat Kurulu’nca küçükler için uygun olmadığı karara bağlanan ‘Kalp Çarpıntısı’ kitabından uyarlanmıştır’ uyarısı ekleniyor. Neden mi? Çünkü kitap serisi Muzır Kurul’u tarafından 2021’de muzır ilan edilmiş.
Bir başka sansür sınırları zorlayan vaka. Disney + Türkiye için çalışan bir çeviri şirketi platformda yayına girecek yapımların altyazılarını yapan çevirmenlere ‘potansiyel hassas olaylar içeren’ her türlü yapımı kordinatörlerine bildirmeleri isteniyor. Nedir bu potansiyel hassas konular: ‘Müslümanlığı ve İslam’ı eleştiren konular’, ‘Cumhurbaşkanı’nı diktatör olarak gösterilmesi’, ‘LGBTQİA içerikler’, ‘Genel anlamda Türkiye siyasetine dair konular’
Rapor bir acı gerçeği daha ortaya koyuyor. Yılların Muzır Kurulu yeniden ortaya çıktı. 1927’de kurulan kurul, yıllarca sansür uygulamalarının başlıca merkezlerinden biriydi 2000’li yıllarda atıl hale getirilen kurul 2018’de Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlandı. Kurul 2018-2022 arasında 36 kitabı muzır buldu. Sadece 2022 yılı içerisinde 10 kitap muzır neşriyat olarak kabul edildi. Muzır neşriyat olarak görülen kitaplar arasında yetişkinler için çıkan eserler de var. Üstelik kurul geçmiş yıllarda yayınlanan kitapları da muzır bulabiliyor. Kurulun aldığı kararların keyfi olabildiğini Avukat Mehmet Ümit Erdem’in muzır bulunan ‘Kız Çocuk Hakları Bildirgesi’, ‘Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi’ kitaplarına kız babası sıfatıyla ve kızı adına açtığı davanın sonucundan biliyoruz. Kitaplar mahkeme kararıyla muzır olmaktan çıkartılıp özgürlüğüne kavuşmuştu.
Türkiye Yayıncılar Birliği her yıl bu raporları açıklamakla birlikte 1995’ten itibaren “Bu yıl son olsun” diyerek Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri de veriyor. Bu yıl Yayınevi Ödülü, Günışığı Kitaplığı’na verildi. Yayınevine bu ödülün verilmesinin sebebi Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanan ‘Çıtır Felsefe’ serisinin yedi kitabının geçen yıl, sosyal medyada hedef gösterilmesi sonrası Muzır Kurulu tarafından muzır ilan edilmesi. Yayınevi kitaplarla ilgili bakanlığa yedi kitap için yedi ayrı dava açtı ve davalar sürüyor. Yayınevi Ödülü’nü alan Mine Sosyal “Bu ödülü almışsanız canınız yanmış ve sansüre uğramışsınız demek. Bu ödülü buruk bir gülümseme ile alıyorum” dedi ve dava süreciyle ilgili bilgiler paylaştı.
Yazar Ödülü ise PEN Türkiye ve Türkiye Yazarlar Sendikasına verildi. Kitabevi Emek Ödülü ise depremde yıkılan Malatya’daki Fidan Kitapevine verildi. Fidan Kitapevi sahibi Abdullah Polat “Bu kitabevi 141, 142, 163’ten dolayı öğretmenlik yapamayan bir öğrenmenin kurduğu bir kitabevi. Her türlü kitaba açığız diyerek yola çıktık. Malatya’da kitap okurlarının, yazarların buluştuğu bir nokta haline geldik. Ama depremde kitabevimiz yıkıldı. Şu an yersiz ve yurtsuzuz. Ama biz sonuna kadar kitaba olan saygımızı sunmaya devam edeceğiz” diyerek ödülünü aldı.
Peki bu ödüller son bulur mu? Gelecek yıl, büyük bir mutlulukla Türkiye Yayıncılar Birliği’nin artık Türkiye’de bu ödülleri vermenin gerekçeleri kalmamıştır diyebileceği bir ülke manzarası ile karşılaşabilir miyiz? Onu da zaman gösterecek!