Sudan’da ordu ve RSF ateşkesi bir hafta daha uzatmayı kabul etti
Sudan'daki çatışmalarda ikinci hafta geride kalırken 3 bin 500'den fazla Türk vatandaşının yaşadığı ülkeden tahliye çalışmaları endişeyle izlendi. Türkiye'nin Sudan'dan tahliye ettiği Sefer Altunkaş ve ailesine ulaştık. Altunkaş, çatışma arasında gerçekleşen yolculuğu tüm detaylarıyla anlattı.
Sudan’da Abdülfettah El Burhan öncülüğündeki ordu ile ‘Hemedti’ lakaplı Muhammed Hamdan Dagalo liderliğindeki Hızlı Destek Güçleri (RSF) arasında 15 Nisan’da başlayan çatışmalarda, şimdiye kadar 500’den fazla kişi hayatını kaybetti, 4 bin 200 kişi ise yaralandı. Sudan’da vatandaşları bulunan ülkeler, tahliye çalışmaları için harekete geçti.
Türkiye şimdiye kadar 1834 kişiyi tahliye etti. Bunlardan 249’unun 19 farklı ülkeden olduğu açıklandı. Tahliye edilenlerin 1457’sinin Etiyopya üzerinden ülkeye getirildiğini açıklayan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Port Sudan’dan tahliye edilen vatandaşlardan 48 mühendis ve teknisyenin Mısır üzerinden, 59 vatandaşın ise Suudi Arabistan üzerinden getirildiğini aktardı. Şu anda Sudan’da yaklaşık 2 bin 600 Türk vatandaşı bulunuyor.
10 Haber olarak Sudan’dan 27 Nisan’da dönen Sefer Altunkaş ile konuştuk. Üç yıldır eşi ve iki çocuğuyla Sudan’ın Kafuri bölgesinde yaşayan Altunkaş, yine aynı bölgede bir mobilya fabrikasını çalıştırıyor.
Çatışmanın başladığı 15 Nisan’dan önce bölgedeki durumu şöyle anlatıyor: “Böyle bir şeyin geleceği belliydi. Piyasa sıkıntılı, piyasada daralma var, iki tarafın gergin olduğu söyleniyor. Bunun bir şekilde patlayacağı tahmin ediliyordu ama nasıl veya ne zaman olacağı bilinmiyordu. Çok ani oldu. Sudan öngörüsü olmayan bir ülke. Öngörü ve tahmin yapamıyorsunuz çok fazla.”
“Fabrikada iş başındaydık. Ufak ufak silah sesleri gelmeye başladı. Sonra Twitter’dan takip etmeye başladık ve askeriyenin orada silahlı çatışma olduğunu, iki silahlı grubun birbirine ateş ettiğini öğrendik. ‘Geçer herhalde’ dedik, çalışmaya devam ettik” diyen Altunkaş, çatışmanın sürmesi üzerine evlere dağıldıklarını söylüyor: “Ancak silah sesleri artmaya başladı. Bomba sesleri duymaya başladık. Çalışanları evlerine gönderdik. Onlar da yolda herhangi bir problem yaşamayalım diye bize yardımcı oldular. Evimize kadar bize eşlik ettiler. Yola çıktığımız anda olanların farkına vardık. Herkes bir an önce güvenli bir yere ulaşma derdindeydi. Eve geçtikten sonra biraz rahatladık, bir daha da dışarı çıkmadık. Silah sesleri çok artmaya başladı.”
Altunkaş ailesinin yaşadığı Kafuri, Dagalo’nun milis kuvvetlerini tuttuğu karakolun bulunduğu bir bölge olmasının yanı sıra askeri birlikler ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın da olduğu yer. Dolayısıyla RSF bölgeyi ele geçirmeye çalışırken, ordu şehirdeki gücünü kaybetmeme derdinde.
Altunkaş bu süreci şöyle anlatıyor: “Bizim olduğumuz yerin iki sokak ilerisinde milis karakolu vardı. Üstümüzden çok sesli uçak geçiyor, öbür yanda bomba atılıyor. Karakolun dibinde oturan arkadaşlarımız yedi gün boyunca evden çıkamadılar, dışarı çıkmak isteseler milisler bırakmadı. Yiyecekleri ekmekleri kalmadı. Bize söylüyorlar, bir poşet yapıp Sudanlılarla gönderiyoruz ancak sokağa giriş yaptırılmıyor. Direkt silah doğrultuyorlar. Adam sormuyor nereye gittiğini, çok konuşturmuyor. Hemen yere yatırıyor. Ya geri döneceksiniz ya da vurulacaksınız.”
“Aile olduğumuz için bizim stoğumuz vardı. Ama o da yavaş yavaş bitmeye başladı” diyen Altunkaş, hayatlarını nasıl sürdürdüklerini şöyle açıklıyor: “Dışarı çıkıp almaya kalksanız her yer kapalı. Sudanlı arkadaşlara söylüyorduk, onlar bulurlarsa bir şeyler getiriyorlardı. Elektrik ve su yedi gün boyunca yoktu. Yakıtı bittikten sonra jeneratör de çalışmamaya başladı. Jeneratör varken hiç olmazsa evdeki undan bir şeyler yapıp fırında pişiriyorduk.”
Dışişleri Bakanlığı’nın açıkladığı tahliye yerlerinden biri de Kafuri’deki Nur Camii’ydi. Altunkaş ailesi Nur Camii’nden tahliye edilenlerden. Ancak Kafuri ihtilaflı bir bölge olduğu için tahliye beklenen hızda ilerleyemedi.
Altunkaş, “Nur Camii ile evimizin arası çok yakındı. Yaklaşık 10 dakika içinde vardık. Caminin içinde müthiş bir kalabalık vardı. Herkes bir an önce gitmek derdindeydi. Çocuklar, kadınlar… Hamile kadınlar vardı. Herkesin sabah 6’da orada toplanması istendi. Saat 5 gibi oraya giden arkadaşlar olmuş. Ancak Nur Camii yakınlarındaki bir markette çatışma yaşanmış. Market çalışanlarından biri yaralanmış. Elçilik tahliyeyi erteledi. Gece 1 gibi yola çıktık” diyor.
Altunkaş yol boyunca askerler tarafından zaman zaman durdurulduklarını aktararak, “Vad Medeni’ye kadar ara ara kontroller oldu. Hatta bir kontrol noktasında şoför durmak istemedi. Çünkü arabanın önünde Türk bayrağı vardı. Havaya ateş edildi de öyle durduk. Sonraki kontrol noktalarında sorun yaşamadık. Vad Medeni’ye geldiğimizde insanlar gayet alışveriş yapıyor, elektrik var, su var, pazar yerleri açık. Çok tuhaftı” dedi.
Yolculuk sırasında şoförlerin yola devam etmeyi reddederek para istediği iddia edilmişti. Altunkaş’a bunu sorduk, gerçekten şoförlerin yola devam etmeyi reddettiğini söyledi: “Sudan’da hiçbir firma ya da kişi parasını almadan otobüsüne sizi alıp da yaklaşık 500-600 kilometre ötesine götürmez. Biz bunu Türk büyükelçisiyle de görüştük. İlk başta söylenilen rakam üzerinden ödemeleri yapılmış. Ama sonradan yolda bunlar ilave ödeme istiyor. Orada bir karışıklık oldu. Büyükelçilik diyor ki ‘Paranız bizde hazır. Ne kadar istiyorsanız gelin alın, verelim.’ Sudanlılar ise güvenlik sebebiyle gidip parayı almıyor. Büyükelçilikte de çatışmalardan dolayı çok fazla kişi yok. Koruma ekibini bekliyorlar, ekip geldikten sonra parayı istedikleri yere göndereceklermiş. Normalde bankadan gönderilecekti ama bankaların sistemleri çalışmıyor. Dolayısıyla öyle bir aksaklık oldu.”
Panik havasını “İnsanlar da korktu tabii. Otobüs şoförü ben geri döneceğim deyince, çocuklu aileler var. Biraz panik havası oluştu” şeklinde anlatan Altunkaş, “Bir arkadaş kendi çıkardı 13 bin dolar ben vereyim diye. Kendi aramızda toplayalım dedik ama bu sefer de biz Sudanlılara güvenmedik. Bizi yarı yola kadar götürüp soymayacakları belli değil. Ama sorun çözüldü yani” dedi.
Altunkaş’a bu noktada tahliye sürecinin başından itibaren yanlarında güvenliklerini sağlayacak biri olup olmadığını sorduk. “Yanımızda güvenliğimizi sağlayacak birisi yoktu. Normalde şöyle beklemiştik: Türkiye’den mutlaka görüşülmüştür. Milislerden değil de bir askeri kanat bize yardımcı olur diye düşünmüştük ama hiçbir şekilde eskort yoktu” cevabını verdi.
Sonunda sorunun çözülmesiyle Etiyopya sınırına gelen kafile burada da bazı sorunlar yaşadı. Altunkaş burada yaşanan sorunları da şöyle aktarıyor: “Etiyopya sınırındayken ekmek vardı ama o da bitti bir süre sonra. Sular vardı, sular bitti. 600-700 kişi geçtik oraya. Bir gece bekledik. Bazılarımız otobüslerde kaldı, bazılarımız dışarıda yattı. Bazılarımız otel demezsiniz, baraka türü şeyler vardı. Kadınlar, çocuklar orada kaldı. Etiyopya’da işlemler uzun sürdü. Hatta orada da çatışmalar var galiba. Olağanüstü hal ilan edilmiş. Saat 4’ten sonra sokağa çıkma yasağı var. Türk Büyükelçisi yardımcı oldu. Ama toplanma bölgesi gibi bir yer diyelim. Onun dışına çıkamıyorsunuz. Ekmek zor bulunuyor. Çok sıkıntılı bir geceydi.”
Sudanlıların yaşanan çatışmalarda hangi tarafa daha çok güvendiğini de Altunkaş’a sorduk ve, “Sudanlılar milliyetçidir. Hem de aşırı milliyetçi. Daha önce Hemedti’nin Darfur savaşlarında yapmış olduğu bir katliam var. İkinci olarak El Beşir’in devrilmesi döneminde yaklaşık 400-500 insanı ayaklarından bağlayıp bir yere attığı da söyleniyor. Halka bu zulmü yapan, halkı öldüren ve bununla ilgili olarak hiçbir şekilde yargılanmayan Hemedti tarafı. Dolayısıyla halk kendilerine bu zulüm yapıldığı için Burhan’ın tarafında” cevabını aldık.
Esasında deve tüccarı olan ancak kabilesinin olduğu bölgede çıkan çatışmalarda ailesinden yaklaşık 60 kişiyi ve develerini kaybeden Dagalo, daha sonra silahlanarak Cancavid milislerine katıldı. Bunun akabinde 2003 yılında Darfur soykırımında El Beşir’in adamı olarak yer alan Dagalo, yaklaşık 400 bin kişinin hayatını kaybettiği ve 3 milyondan fazla kişinin etkilendiği olaylarda etkin bir rol üstlendi.
Yaptıklarının ödülünü 2013 yılında kurduğu RSF ile alan Dagalo, 2019’da Burhan ile el ele vererek, 30 yıl boyunca Sudan’ı yöneten Ömer El Beşir’i devirdi. Hem El Beşir hem de önceki hükümet Darfur’daki soykırımdan yargılanırken, Dagalo tüm bu yargılama meselelerinden paçayı sıyırmayı başardı.
Altunkaş, çatışmalar bittikten sonra Sudan’a dönmeyi planlıyor. İşlerinin orada kurulu olduğunu söyleyen Altunkaş, “Sudan öyle bir ülke ki iki taraf da anlaşsa hayat olduğu gibi normale dönecek” diyor. Ancak taraflar anlaşmaya varacak mı, varacaksa da ne zaman varacak belli değil. 72 saat arayla iki kez ateşkes uzatıldı. Bununla birlikte BBC’ye konuşan Dagalo, ateşkese rağmen bombardımanların devam ettiğini söylüyor ve çatışmaların bu bombardımanlar bitmeden durmayacağını ifade ediyor.