Enflasyon yüzde 50’nin altında, beklenenin üzerinde
Merkez Bankası'nın mayıs ayı piyasa anketine göre, katılımcıların 2023 yıl sonu dolar/TL beklentisi bir önceki anket döneminde 23,15 TL iken, bu anket döneminde 23,09 TL oldu. Cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi önceki anket döneminde yüzde 8,73 iken, bu anket döneminde yüzde 9,21 oldu.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), mayıs ayı piyasa katılımcıları anketi sonuçlarını açıkladı. Buna göre, katılımcıların 2023 yıl sonu dolar/TL beklentisi bir önceki anket döneminde 23,15 TL iken, bu anket döneminde 23,09 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla 24,08 TL ve 24,61 TL olarak gerçekleşti. Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 8,73 iken, bu anket döneminde yüzde 9,21 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi bir önceki anket döneminde olduğu gibi nisan anketinde de yüzde 8,5 oldu.
Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 37,77 iken, bu anket döneminde yüzde 37,17 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 31,02 iken, bu anket döneminde yüzde 29,84 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 17,54 ve yüzde 17,74 olarak gerçekleşti. Katılımcıların gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) 2023 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,5 iken mayıs anketinde yüzde 3,7 oldu. GSYH 2024 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 4,4 iken, bu anket döneminde yüzde 4,6’ya yükseldi. 2023 Mayıs ayı Piyasa Katılımcıları Anketi, reel sektör ve finansal sektör temsilcileri ile profesyonellerden oluşan 39 katılımcı tarafından yanıtlandı ve sonuçlar katılımcıların yanıtları toplulaştırılarak değerlendirildi.
TCMB’nin “Finansal İstikrar Raporu” yayımlandı. Raporun giriş bölümünde değerlendirmelerde bulunan TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu, “Liralaşma stratejimiz çerçevesinde 2022 yılı başından itibaren attığımız tüm adımlar kalıcı fiyat istikrarını finansal istikrarla bir arada sağlayacak bir perspektifle oluşturulmaktadır. Bu kapsamda, finansal sistemde Türk Lirası’nın payını kalıcı şekilde arttırmaya ve yurt içinde tüm yatırım ve ticaret işlemlerinin Türk Lirası etrafında şekillenmesini temin etmeye yönelik politikalar uygulanmaktadır. Nitekim attığımız adımlar sonuçlarını vermeye başlamıştır” dedi. Kavcıoğlu şöyle devam etti:
“Bilançolarda yaşanan liralaşma ile reel sektör firmalarının yabancı para pozisyon dengesi iyileşirken, hane halkının finansal varlık kompozisyonunda Türk lirasının payı önemli ölçüde artmaktadır. Bu sayede firmaların ve hane halkının finansal dayanıklılık göstergeleri güçlü kalmaya devam etmektedir. Hayata geçirilen hedefli kredi politikaları ile kredi kompozisyonu hedeflenen yönde değişmiş ve net ihracatçı firmalar ile KOBİ’lerin toplam kredilerdeki payı artmıştır. TL kredi faizlerinin para politikası faizlerine yakınsaması sağlanarak firmaların finansmana erişimi desteklenmiş ve firmaların finansman maliyeti kanalıyla parasal aktarımın etkinliği güçlendirilmiştir.
Bankacılık sektörünün aktif kalitesindeki iyileşme tüm kredi türlerinde ve kredi riski göstergelerinde gözlenmektedir. Sektörün mevduat ağırlıklı fonlama kompozisyonunun yanı sıra güçlü likidite tamponları da olası likidite şoklarına karşı dayanıklılığını desteklemektedir. Bankalar yasal sınırların üzerindeki sermaye yeterlilik oranlarını korumaktadır.
TCMB, fiyat istikrarının kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması için Liralaşma Stratejisi’ni tüm unsurlarıyla uygulamaya devam edecektir. Politika faizi, hedefli kredi ve likidite politikaları ile üretim ve cari fazla kapasitesindeki gelişim süreci desteklenecektir. Arz kapasitesini artıracak finansal koşullar ile cari denge kalıcı fiyat istikrarıyla uyumlu bir yapıya kavuşturulacaktır. Liralaşma adımları ve çeşitlendirilmiş rezerv yönetimi ile de finansal istikrarın Türk lirası odaklı olarak tesis edilmesine katkı sağlamaya devam edilecektir.
Liralaşma stratejisinin ekonomimizin dayanıklılığını artırarak finansal istikrara sağladığı katkı Asrın Felaketi olan 6 Şubat tarihli Kahramanmaraş merkezli depremlerin yaralarının hızla sarıldığı süreçte daha da belirgin hale gelmiştir. Bu vesileyle deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı tekrar rahmetle anıyor; deprem sonrası milletçe gösterdiğimiz yardımlaşma ve dayanışma ruhunun artarak devam etmesini temenni ediyorum.”
Raporda, liralaşma stratejisi çerçevesinde alınan kararlar ve uygulamalar ile kamu, hane halkı, reel sektör ve banka bilançolarındaki TL’nin ağırlığı artmaya devam ettiği belirtildi. Raporda özet bilgiler şu şekilde verildi:
Raporun genel değerlendirme bölümünde şu bilgiler verildi:
“Türkiye’de emsal ülkelere göre oldukça düşük olan hane halkı borçluluğundaki gerileme eğilimi devam etmektedir. Hane halkı finansal borçlarının büyük çoğunluğunun, gelir oynaklığı düşük ücretli kesime ait olması, bankacılık sistemi üzerinde hane halkı kaynaklı kredi riskini azaltan bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Hane halkının finansal varlık kompozisyonunda TL cinsi varlıkların ve mevduat dışı finansal araçların ağırlığı artmaya devam ederken, mevduat liralaşma oranı artış eğilimindedir. Bankaların mevduatta liralaşma hedefini gerçekleştirme yönündeki artan motivasyonları bu eğilimin devam edebileceğine işaret etmektedir. Hane halkı kesimi hisse senedi, yatırım fonu ve emeklilik sistemi gibi mevduat dışı finansal varlıklara yatırımlarını artırarak tasarruflarını çeşitlendirmektedir. Reel sektörün finansal borç/finansal varlık oranı son 10 yılın en düşük seviyesine gerilerken, firmaların likidite, kârlılık ve borç ödeme göstergelerindeki olumlu seyir devam etmektedir. Sektörün yükümlülükleri içerisindeki TL payı artarken, firmalar ağırlıklı olarak TL cinsinden borçlanmaktadır. Firmaların varlık kompozisyonunda da TL cinsi varlıkların payı artmakta ve toplam ve kısa vadeli YP pozisyonundaki iyileşme eğilimi korunmaktadır. YP kredi kullanan firmaların sayısındaki azalma eğilimi sürerken, firmaların YP borçluluğunu ihracat gelirleri ile karşılanma oranları artmaktadır. Firmaların YP riskini azaltan bu faktörler reel sektörün kur riskini de sınırlamaktadır. Bu dönemde ayrıca hedefli kredi politikalarının etkisiyle TL kredi kullanımında net ihracatçı firmaların ve KOBİ’lerin payının artış eğiliminde olduğu izlenmektedir. Firma bilançoları ise güçlü likit varlıkları ile olası şoklara karşı dayanıklılığını korumaktadır. BİST’e kote firmaların kârlılık göstergeleri tarihsel ortalamalarının üzerinde seyrederken finansman maliyetlerindeki gerileme ile birlikte, firmaların borç ödeme gücüne yönelik göstergeler belirgin şekilde iyileşmiştir. Potansiyel büyüme ve cari dengenin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı olarak desteklemesi amacıyla hayata geçirilen hedefli kredi politikası sonucunda, kredi kompozisyonunda hedeflenen yönde değişim gerçekleşmektedir. KOBİ, esnaf, tarım, ihracat ve yatırım gibi hedefli kredilerin TL ticari kredilerdeki payı artmaya devam etmektedir. Bu gelişme, büyüme kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payının artmasına ve yapısal cari açığın düşmesine azaltılmasına katkı sağlamaktadır. Kredilerin yatırım, ihracat ve potansiyel büyümeyi destekleyecek şekilde iktisadi faaliyetle buluşması büyük önem arz etmekte olup, alınan tedbirlerin etkileri yakından takip edilmektedir. İhtiyaç kredilerinin, faiz oranlarına göre menkul kıymet tesisi uygulamasına dâhil edilmesi sonrasında ihtiyaç kredisi büyümesinin yavaşlamaya başladığı görülmektedir. Parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini desteklemek amacıyla atılan adımlar sonucunda TL ticari kredi faiz oranları belirgin biçimde politika faizine yakınsamıştır. Bankacılık sektörünün aktif kalitesi göstergeleri iyileşmeye devam etmektedir. TGA bakiyesinin yatay seyretmesinin yanı sıra TL kredi büyümesinin etkisiyle TGA oranı gerilemeye devam etmekte, söz konusu iyileşme tüm kredi alt türlerinde ve sektörlerde görülmektedir. TGA oranının yanı sıra yakın izlemedeki kredi oranı ve yapılandırılan kredi oranı da mevcut Rapor döneminde gerilemiştir. Yakın izlemedeki kredilerin önemli bir kısmı gecikmesi olmayan kredilerden oluşmaktadır. Bankaların salgın döneminde ihtiyatlılık gereği artırmaya başladıkları kredi karşılık oranları yükselmeye devam etmektedir. Bankacılık sektörü güçlü YP likidite tamponlarına sahiptir. Bankaların fonlama kompozisyonunda dış borçların payı tarihi düşük seviyelere gerilerken mevduatın ağırlığı artmaya devam etmektedir. Mevduat ağırlıklı fonlama yapısının yanı sıra bilançolarda TL’nin payının artması sektörün likidite görünümünü desteklemektedir. Nitekim likidite karşılama oranı gibi kısa vadeli likidite göstergeleri ile istikrarlı fonlama göstergesi olan kredi/mevduat oranındaki olumlu görünüm korunmaktadır. Bankalar dayanıklı bilanço yapısını sürdürmektedir. Bankaların bilançolarında sabit faizli kredi payı azalırken sabit faizli uzun vadeli menkul kıymetlere yönelim devam etmiştir. Diğer yandan bankaların TL aktif pasif vade farkı önceki rapor dönemine göre önemli bir değişim göstermemiştir. Mudilerin TL mevduat yöneliminin güçlenmesi ile bankaların bilanço içi açık pozisyonlarında azalış devam etmektedir. Bankalar yasal oranların oldukça altında YP pozisyonlarını korumaktadır. Bankacılık sektörü kârlılığı sermayeyi desteklemeye devam etmektedir. 2022 yılı genelinde TÜFE’ye endeksli menkul kıymet getirileri ile ılımlı düzeylerde seyreden fonlama maliyetleri net faiz marjı kanalından sektör kârlılığını desteklemiştir. Son dönemde TL mevduat faizlerinin yükselişe geçmesi ile net faiz marjı yataylaşmıştır. Bununla birlikte, bankalar sermaye pozisyonlarını güçlendirmiş, yasal sınırların üzerindeki sermaye oranlarını korumuştur. Yasal oranların üzerinde tutulan fazla sermaye ve ayrılan serbest karşılıklar bankacılık sektörünün olası risklere karşı güçlü bir konumda olmasını sağlamaktadır.”