Tanju Özcan: Kılıçdaroğlu’nu Atatürk’ün koltuğundan kaldırmak için yürüyorum
Bir medya analisti, partilerin ve adayların sosyal medya reklamlarını inceledi, çok çarpıcı rakamlarla karşılaştı. Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı cephesi reklamda da, reklam görünümlü kara propaganda da Millet İttifakı ve Kılıçdaroğlu'na fark atmış, belden aşağı yöntemleri de kullanmış.
Seçimler yapıldı geçti, Tayyip Erdoğan seçimi 2 milyon 330 bin oy farkla kazanmayı başardı. Cumhur İttifakı ise sürpriz biçimde Meclis’te çoğunluğu elde etti. Yakın zamana kadar Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın oldukça dezavantajlı görüldüğü seçimde elde edilen bu başarının pek çok faktörü var ama bu faktörlerin başında iki tarafın seçim kampanyası dönemi boyunca yürüttüğü kampanyalar geliyor.
Kampanyaların bir bölümü de sosyal medya ve internet reklamları üzerinde döndü. Kendisi de bir dijital medya satın alma ajansının kurucu ortağı olan medya analisti Burak Su’nun tarafların Facebook, Instagram gibi mecralar üzerindeki performanslarını analiz ettiği çalışması iki gündür Türkiye’de sosyal medyanın gündeminde. Çünkü Burak Su bu çalışmasını Twitter üzerinden oldukça uzun bir zincirle duyurdu.
Kendini ‘Pazarlama stratejisti’ olarak tanımlayan Burak Su’nun verileri herkesin de ulaşabildiği Facebook verileri. Verilerde, ilk beş reklam verenden dördünün Cumhur İttifakı’na yakın hesaplar olduğu ve toplamda 14 milyon TL reklam bütçesi harcandığı anlaşılıyor. Reklam verenlerin 90 günlük bütçelerini sıralayan Burak Su, Kılıçdaroğlu’nun ise bu 14 milyona karşılık 2.1 Milyon TL harcadığını gözlemiş.
Devamında Ekrem İmamoğlu (6’ncı sıra) ile başlayan liste Erdoğan Gönüllüleri, Büyük Türkiye (silinen sayfa) ve Murat Kurum ile devam ediyor. Erdoğan Gönüllüleri ve Büyük Türkiye sayfasının reklam için 2.6 milyon TL harcadığı görülürken bu sayfalardan özellikle ‘kara propaganda’ içerikleri üretildiği anlaşılıyor. Çünkü bu sayfalar adayın (Tayyip Erdoğan) kendi reklam hesapları değil, buralarda daha çok seçmenin Kılıçdaroğlu’na oy vermemesi sağlanmaya çalışılmış, yani aleyhte propaganda yapılmış.
O yüzden bu sayfaların sahipleri de Ak Parti değil bazı özel kişiler veya şirketler gibi gözüküyor. Örneğin ‘Erdoğan Gönüllüleri’ sayfası Woo Medya adlı bir şirket tarafından yönetilmiş, Facebook’tan daha sonra silindiği anlaşılan Büyük Türkiye adlı sayfa ise Adem Demirkol adlı birine ait gözüküyor. Burak Su, zincirinde, “Woo Medya kimdir? Adem Demirkol kimdir?” diye sorarken Adem Demirkol hakkında Diken’den Altan Sancar 4 Mayıs’ta kapsamlı bir haber yapmıştı.
Sancar haberinde, Ak Parti propagandası yapan ‘Büyük Türkiye’ adlı sayfanın, popüler videolara reklamlar vererek Kılıçdaroğlu ve PKK yöneticilerini aynı videoda birleştirdiğini belirtmiş, aynı sayfanın Facebook’ta da faaliyet yürüttüğü ve PKK ile Kılıçdaroğlu’nu ilişkilendirdiği videoları yaymak için Facebook’a reklam verdiği de belirtmişti.
Facebook kayıtlarına göre Adem Demirkol ve İbrahim Karadağ adına verilen reklamlarda toplam harcama 500 bin liranın üzerinde olduğu anlaşılırken 2023 yılına ait ilk ücretli reklamını 4 Nisan 2023 tarihinde veren sayfanın bu reklamı 16 Nisan 2023’e kadar yürürlükte kaldığı anlaşılmıştı.
Bu sayfanın reklamlarında daha da üzücü şeyler var ne yazık ki. Şehitlerimiz reklamlara konu edilmiş. İl il şehitlerin ismi ile reklam açılmış ve propaganda yapılmış. Her il için ayrı kampanya açılmış ve sadece bu illere özel gösterim yapılmış. pic.twitter.com/hS72eWSTN7
— Burak Su . com (@buraksu42) May 29, 2023
Burak Su, zincirinde, bu iki sayfanın özellikle terörle mücadelede şehit olan askerleri reklamlarına konu ettiğini belirtirken il il şehitlerin ismi ile reklam açılıp ve propaganda yapıldığını belirtti. Yani diyelim Kahramanmaraş’taki Facebook ve Instagram kullanıcıları sık sık bu şehirden şehit düşen kişilerin fotoğraflarını ve isimlerini de içeren reklamlar veya haber görünümlü reklamlarla karşılaştılar.
Elde Facebook’a (ve dolayısıyla bu şirketin sahibi olduğu Instagram’a) ait rakamlar olduğu için onları konuşuyoruz. Burada yarış eşitsiz gibi gözüküyor, çünkü Cumhur İttifakı cephesi çok daha fazla para harcamış. Ancak mesele sadece paraya sahip olmak değil gibi duruyor. Çünkü hem Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP burada daha düşük harcama yapmış hem de kendi ittifak ortakları ya hiç harcamamış ya da çok az harcamış. Bu da akla Facebook ve Instagram mecralarının muhalefet tarafından çok da önemsenmediğini getiriyor.
Burak Su’nun incelemesinde ayrıca Millet İttifakı’nda olan partilerden İYİ Parti-Meral Akşener ve Gelecek Partisi’nin hiç reklam harcaması yapmadığı anlaşılıyor.
Reklam harcamalarının ‘kara propagandanın’ gücünü gösterdiğini belirten Burak Su, “Gördüğünüz kara propaganda. Sadece bu işe, Facebook’ta harcanan para Kılıçdaroğlu’nun bütçesinden kat be kat fazla. İkincisi, Ankara başta olmak üzere yerelde iyi hedefleme ile taşrada seçmene ulaşan MHP” dedi.
En az yüzde 2-5 arası seçmen kara propagandaya bağlı olarak ya muhalefete geçmedi ya da sandığa gitmedi çıkarımında bulunan Burak Su, ayrıca Altılı Masa’da DEVA Partisi hariç hiçbir partinin dijitale gereken desteği vermediğini belirtti.
Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP Instagram’da neredeyse hiç yer almamış. Oysa bu sosyal medya Türkiye’nin en büyük sosyal medyası.
Reklam verilerinin ortaya çıkardığı durum, akıllara İngiltere merkezli Cambridge Analytica adlı şirketin adıyla anılan ve 2016’da Donald Trump’ın ABD’ye başkan olmasını sağlayan sosyal medya operasyonunu getirdi. Facebook başta olmak üzere sosyal medya şirketleri, ‘mikro hedefleme’ adı verilen bir reklam türüyle çalışıyor.
Burada reklam yapmak istediğinizde, hedef kitlenizi pek çok muhtemel özelliğini alt alta sıralayarak çok daraltabiliyor, neredeyse sadece reklamınızı görmesini istediğiniz kişilere gösterebiliyorsunuz. Bunun için Facebook başta olmak üzere sosyal medya şirketleri bizim kişisel verilerimizi kullanıyor, bizden öğrendiklerini reklamverenlerine satarak para kazanıyor.
İşte bu hedeflemeyle 2016’daki ABD seçiminde belki oy vermeye bile gitmeyecek, Trump’tan çok fazla hoşlanmasa bile esas olarak Hillary Clinton’dan nefret eden ve onun yönetiminde ülkenin kötüye gideceğini düşünen çok dar bir grup hedeflendi. Onlara her gün Clinton’u kötüleyen reklamlar ve haber görünümlü paylaşımlar gösterildi. Bu sayede Donald Trump toplamda 300 bin kadar seçmenin kendi lehine oy vermesiyle bazı küçük ama kritik eyaletlerde seçimi kazanmayı başardı ve ABD çapında Hillary Clinton’dan daha az oy aldığı halde ABD’ye başkan seçildi.
Bu olayda adı geçen Cambridge Analytica adlı şirket, Facebook’un zaten derlediği ve kendine özgü hale getirip dışarıdaki kişilerle pek paylaşmadığı verileri ‘Bilimsel araştırma yapacağız’ diyerek almış, ayrıca İskoçya’daki bir bilim insanının yine Facebook üzerinden ve Facebook’un izniyle yaptığı oldukça kapsamlı bir psikoloji araştırmasının verilerini de kullanarak ticari ve siyasi hedeflemeli reklamların yayılmasında kullanmıştı. Cambridge Analytica bu verilerle İngiltere’de Brexit oylamasında ülkenin Avrupa Birliği’nden ayrılmasında kritik bir rol üstlenmiş, onun bu yöntemi ABD seçiminde de Trump ekibi tarafından mikro hedefleme için kullanılmıştı.
Gerek sosyal medyada ve gerekse genel olarak internette paylaştığımız kişisel verilerimiz de, internetteki davranışlarımız da bu dev ‘veri’ şirketleri tarafından derleniyor ve neredeyse hemen ticarileştiriliyor.
Örneğin tatil yapmayı düşünüyorsunuz ve Google’da otel arıyorsunuz. Hemen ardından açtığınız bütün internet sayfalarına otel reklamları düşmeye başlıyor. Facebook’ta veya Instagram’da bir yemek paylaşıyorsunuz, kısa süre içinde burada karşınıza çeşitli lokanta ve yemek malzemesi reklamları ve içerikleri gelmeye başlıyor. Bu şirketler internet üzerinden yaptığınız alışverişten gelir durumunuza ilişkin bir fikir ediniyor, girip çıktığınız sitelere bakıp eğitim durumunuzu ve ilgilerinizi takip ediyor.
Aynı durum siyaset için de geçerli. Çoğumuzun sosyal medya ve internet üzerindeki davranışları siyasi görüşleri hakkında da bu veri şirketlerinin tahmin yapmasına el veriyor. Eğer oyunuzu zaten Tayyip Erdoğan veya Kemal Kılıçdaroğlu’na vereceğinizi belli etmişseniz sistemin size reklam göstermesine gerek yok. Savaş daha çok siyasi görüşünü belli etmeyenleri ikna için yapılıyor. Örneğin Tayyip Erdoğan’a oy verip vermeyeceği belli olmayan ama mesela PKK ile mücadele konusunda hassas hesaplara hemen Erdoğan propagandası yapmak yerine Kılıçdaroğlu’nu karalayan reklamlar ve içerikler gösteriliyor. Böylece o hesabın Erdoğan’a oy vermek için ikna olması hedefleniyor.
Şu an okuduğunuz 10Haber de internet ve sosyal medya üzerinden mikro hedeflemeli reklam yapıyor. Bu mecralarda zaten başka türlü reklam yapmak anlamlı değil. Geleneksel medyada reklam yaptığınızda reklamınızı kimin izlediğinden veya okuduğundan hiçbir zaman tam olarak emin olamadan para harcıyordunuz. Dijital reklam, bu reklamları kimin gördüğünü ve tepki verdiğini geleneksel medyaya göre daha iyi ölçüyor ve bu sayede fiyatını düşürüyor. Bu sebeple örneğin Google uzun zamandan beri dünyanın en büyük ‘medya şirketi’ çünkü bizler hakkında en büyük veriye onlar sahip ve bu veriyi pazarlayarak dünyanın en büyük reklam mecrasını yönetiyorlar.