Profesör Kurnaz ‘yüzde 17’ deyip İstanbul’u uyardı: Suyumuz bitti artık
Gündüz de ısıran Aedes türü sivrisinek İstanbul'un ve Türkiye'nin en büyük sağlık sorunu olmaya aday. Küçükçekmece Gölü’nün kuzeybatısında Avcılar ilçesi sınırları içindeki Yeşilkent Mahallesi sineğin üreme alanı olmuş çünkü bataklık bir alana sahip.
Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC), istilacı sivrisinek türlerinden Asya kaplan sivrisineği (Aedes albopictus) ve sarı humma sivrisineğinin (Aedes aegypti) Avrupa’da yayılmasının ardından bu sineklerin taşıyabileceği hastalıklara karşı 22 Haziran’da bir uyarıda bulundu. ECDC’den yapılan açıklamada Avrupa’da sıcak hava dalgalarının ve sellerin daha sık ve şiddetli hale geldiği, yazların daha uzun ve sıcak yaşandığı vurgulandı ve açıklamanın devamında şöyle denildi: “Bu da Aedes albopictus ve Aedes aegypti gibi istilacı sivrisinek türleri için daha elverişli koşullar yaratıyor.” ECDC Direktörü Andrea Ammon, son yıllarda istilacı sivrisinek türlerinin Avrupa’da daha önce etkilenmemiş bölgelere yayıldığını söyleyerek hastalık tehlikesine dikkat çekti: “Bu devam ederse dang humması, chikungunya, Zika gibi hastalıklardan daha fazla vaka ve ölüm görmeyi bekleyebiliriz.”
Öte yandan istilacı Aedes türlerinden hem Asya kaplan sivrisineği hem de sarı humma sivrisineği Türkiye’de de bulunuyor. İstanbul’da şimdilik yalnızca Asya kaplan sivrisineği var. Karadeniz’de ise bu iki tür rekabet içinde ve şu an Asya kaplan sineği daha baskın. Bilim insanlarına göre Asya kaplan sineği, chikungunya ve dang virüslerini, sarı humma sivrisineği ise dang humması, sarı humma, chikungunya, Zika ve potansiyel olarak Batı Nil virüslerini bulaştırıyor.
Türkiye’nin çeşitli yerlerinden alınan sivrisinek örneklerinde şu ana kadar bu tehlikeli virüsler tespit edilmedi ama Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Akın’ın bir uyarısı var: “Aedes cinsi sivrisinekler konusunda iki riskten söz edebiliriz. Birincisi, komşu ülkelerden virüs taşıyan sivrisinekler gelebilir. İkincisi, Latin Amerika, Afrika ve Uzak Doğu Asya’ya seyahat etmiş biri eğer bu hastalıklardan birini kapar, ülkeye döndüğünde de Aedes cinsi bir sivrisinek tarafından ısırılırsa o sinek virüsü alıp bir başkasına bulaştırabilir. Normalde bu tür seyahat öyküsü olan ve hastalık şüphesi taşıyan vakalardan PCR örnekleri alınıyor ve numuneler Ankara’ya gönderiliyor. Daha sonra bu numuneler Zika, dang, sarı humma gibi hastalıklar açısından değerlendiriliyor. Henüz saptanmış bir vaka yok. Dolayısıyla şimdilik yalnızca ‘Her an gelebilir’ diye teyakkuzda olmalıyız. Özellikle komşu ülkelerdeki vakaları yakından izlemeliyiz. Komşularımızda varsa Türkiye’nin de tehdidi artmış demektir.” Prof. Dr. Levent Akın, sivrisineklerden korunmak için de şu tavsiyelerde bulunuyor: “Sinek popülasyonun yoğun olduğu bir yerde yaşıyorsanız cibinlik ve sinek kovucu ürünler kullanabilir, pencerelerinize sineklik taktırabilirsiniz.”
İstanbul’da en çok şikayet Avcılar’dan
Bu arada Asya kaplan sivrisineği, dünyanın en büyük metropollerinden biri olan İstanbul’un bütün ilçelerini sarmış durumda. Peki bu istilacı sivrisinekle nasıl mücadele ediliyor? En riskli ilçeler hangileri? İBB Sağlık Daire Başkanı Dr. Önder Yüksel Eryiğit’e sorduk.
İstanbul’da Asya kaplan sivrisineği ile ilgili son durum nedir?
2020 yılı şubat ayında göreve başladım. Bir ay sonra da “Vektörle Mücadele Bilim Kurulu”nu kurduk. O tarihte İstanbul’un Beykoz, Sarıyer gibi birkaç ilçesinde Aedes (Asya kaplan sivrisineği) görüyorduk. Bugüne geldiğimizde Aedes artık İstanbul’un bütün ilçelerinde…
Aedes türleri diğer sivrisineklerden hangi yönlerle ayrılıyor?
İki temel fark var: Sıtmaya neden olan Anofel, Batı Nil Virüsü’nü taşıyan Culex gibi sivrisinekler gece hareket ettikleri için geceleri insana saldırır. Yine bu sinekler durgun sularda ürerler. Dolayısıyla durgun suların akışkan hale getirilmesi ya da ortadan kaldırılması bu sineklerle mücadelenin temelini oluşturur. İstilacı Aedes türleri ise gündüz de insana saldırır. Ayrıca bu sinekler durgun suların dışında nemli olan bütün alanlarda üreyebilir: Toprakta, ağaç kovuklarında, su birikintilerinde… Bu da doğal olarak mücadeleyi zorlu hale getiriyor.
İstanbul’da Aedes sivrisinek türüyle mücadele için ne tür çalışmalar yapılıyor?
Biz 2020’de Aedes mücadelesine başladığımızda İstanbul için bir rapor hazırladık. Daha sonra raporu baz alarak 550 günlük bir çalışma programı oluşturduk. Programın temelini 39 ilçeyle beraber hareket etme üzerine kurguladık. Ardından 39 ilçeyi davet ederek bir çalıştay gerçekleştirdik. 2021 eylül ayında da İstanbul’da Aedes ile ilgili uluslararası bir kongre düzenledik, 36 ülkeden 220 bilim insanı bu kongreye katıldı. Biz kongrede İstanbul’da yaptığımız çalışmaları anlattık ve gittiğimiz yolun doğru olduğunu anladık.
Neydi o yol?
Öncelikle bir bilim kurulunun kurulmuş olması önemli bir adımdı, Türkiye’de başka hiçbir yerel yönetimde vektörlerle mücadele konusunda bir bilim kurulu yok. Ardından coğrafik bilgi sistemleri tabanlı yerli bir yazılımla vektör bildirim sistemini oluşturduk. Vatandaşlar sivrisineklerle ilgili şikayetlerini bu sistem üzerinden ve mobil aplikasyonlarla bildirmeye başladı. Daha sonra İstanbul’un bütün bölgelerine, sineklerin yumurtalarını bıraktıkları 2 binden fazla tuzak (ovitrap) yerleştirdik. Yumurtaları 15 günlük periyotlarla bu tuzaklardan aldık ve İBB bünyesinde kurduğumuz tür tayin laboratuvarında inceledik. Hangi bölgede, hangi yoğunlukta, hangi türde sivrisinek yumurtası olduğunu ölçtük. Bununla birlikte ışık tuzakları da kurarak sivrisinek yoğunluğunu belirledik. Elde ettiğimiz bilgileri harita üzerinde işaretledik ve İstanbul’daki sinek popülasyonunun yoğun olduğu bölgeleri, üreme hızını dinamik olarak ölçebilir hale geldik. Bu çalışmaları sistemli olarak sürdürüyoruz.
İstanbul’da en çok şikâyeti nereden alıyorsunuz?
Küçükçekmece Gölü’nün kuzeybatısında Avcılar ilçesi sınırları içindeki Yeşilkent Mahallesi’nden… Burası yıllardır İstanbul’un üreme alanı olmuş çünkü bataklık bir alana sahip. Sivrisineklerle mücadelede bazı zorluklar yaşıyoruz çünkü bu bölge aynı zamanda bir sit alanı, oradaki otları kesmeniz bile izine tabi. Biz de oradaki sinek mücadelesini drone’larla yapmaya başladık.
Aedes sivrisinek türü başka hangi ilçelerde yoğun?
Yoğunluk, daha çok kırsalı olan ilçelerde karşımıza çıkıyor. Silivri, Çatalca, Arnavutköy, Beykoz, Sarıyer, Şile ve Adalar bu sineklerin en yoğun olduğu ilçeler şu an.
Neden bu ilçelerde daha fazla görülüyorlar, sebepleri tespit ettiniz mi?
Kırsalda sineklerin üreme alanlarını kontrol etmek biraz daha güç. İstanbul’da şu ana kadar tespit ettiğimiz 210 bin sivrisinek kaynağı var. Fakat her gün insan eliyle yeni kaynak üretiliyor. Saksıların altında biriken sular, sokak hayvanları için sulama kapları, içinde su biriken eski araç lastikleri, tıkanmış rögar kapakları, terk edilmiş inşaatlarda biriken sular, asansör boşlukları, temizliği yapılmamış süs ve yüzme havuzları… Bunların hepsi sivrisinekler için birer kaynak. Mesela Çatalca bölgesine geçtiğinizde hobi bahçelerine rastlarsınız, bunların önünde 100-150 litrelik bir su deposu konulmuş ama deponun ağzı açık durumda. Bu tür açık sular bir süre sonra sivrisinek kaynağı haline geliyor. Yine diyelim ki bir şişe pet suyu bitiremediniz, ağzı açık şekilde bıraktınız, orası bir hafta sonra sivrisineklerin üreme alanı oluyor.
Peki yeterince ilaçlama yapılıyor mu?
Vektörlerle mücadele birimimiz 182 ekip ve 611 personelle yıl boyu görev yapıyor. Klasik ilaçlama yöntemlerinin dışında bu sene özellikle Aedes ile mücadele için Amerika Birleşik Devletleri’nden “wals sistemli” ilaçlama cihazları ithal ettik. Aedes ile mücadelede etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış bu cihazlar, ilaçları istediğiniz uzaklıklara yayabiliyor. Klasik sivrisineklerle mücadelede çok belirgin alanlar var ama Aedes türlerinde böyle net alanlar yok. Örneğin yazın bir yağmur yağdığında Islak zemin çok hızlı bir şekilde üreme alanı haline gelebiliyor. Bu alanların ilaçlanabilmesi ancak wals sistemli cihazlarla mümkün. Yine İstanbul içinde 13 milyon 500 bin metrekare mezarlık alanı var. Mezarların başında kuşların su içmesi için bulunan su yalakları önemli üreme kaynaklarından biri. Mezarlık alanlarındaki sivrisinek mücadelesi de ancak wals sistemli cihazlarla yapılabiliyor.
Bu arada bilim kurulumuzun önerisiyle kullandığımız ilaçları her yıl bir kez direnç duyarlılık ve direnç testlerine tabi tutuyoruz. Tıpkı yanlış ve bilinçsiz antibiyotik kullanımının antibiyotik direncine neden olması gibi yanlış sivrisinek ilaçları da sivrisineklerde ilaç direncine yol açıyor. Yani o ilaçlar artık sivrisineklere etki etmiyor. Eğer bir ilaca direnç geliştiğini saptarsak o ilacı değiştiriyoruz.
6 Aralık 2024 - D vitaminiyle ilgili bu bilgileri mutlaka öğrenin: 21 soru, 21 cevap
29 Kasım 2024 - Astım ve KOAH’ta 50 yıl sonra “mucize” tedavi mi geldi? Uzmanı yanıtlıyor
22 Kasım 2024 - Tarih yazıldı: Körlüğe karşı yeniden programlanmış hücreler
16 Kasım 2024 - “Bana bir şey olmaz” demeyin. İnme pusuda bekliyor olabilir
6 Kasım 2024 - Aile hekimleri yeni yönetmeliğe neden karşı çıkıyor? Neden iş bıraktılar?