Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi maçına İsveçli hakem
Galatasaray'da Mauro Icardi hazır değil, ham ama bu haliyle bile Trabzonspor'a karşı jeneriklik iki gole imza attı. Keza Torreira; o da takımın yükünü geçen sezon olduğu gibi sırtlamaya aday… Peki Boey? O da üstün ciğeriyle takımın her daim dinamosu olmayı sürdürüyor.
Sezona ‘Son şampiyon’ apoletiyle giren Galatasaray, dördü Şampiyonlar Ligi eleme turu maçları, biri de Süper Lig’deki Kayserispor mücadelesi olmak üzere oynadığı beş ‘resmi’ karşılaşmada belki deplasmandaki Olimpija Ljublana randevusunu dışarda tutarsak doğrusu çok da güven verici, göze hoş gelen bir oyun ortaya koymamıştı. Bu duruma ilişkin teknik direktör Okan Buruk’un gerekçeleri de şunlardı; “Yeni gelen oyuncular hazır değil, takım hazır değil, her şey için çok erken.” Bir parça haklıydı Buruk ama yine de sahaya sürdüğü 11’lerin genel olarak eski iskeleti oluşturan isimlerden teşekkül etmesi bu gerekçeleri yer yer geçersiz kılıyordu. Aslında Sarı-Kırmızılı takımın teknik patronunun vurguladığı durum geçen sezon başı da geçerliydi ama gerçek kimliğe ulaşana kadar sahasında oynadığı Giresunspor mücadelesi dışında kötü oyuna rağmen virajlar kayıpsız ya da en az kayıpla dönülmüş ve eksik parçalar yerine oturunca da nihayetinde 23. şampiyonluğun geldiği süreç yaşanmıştı.
Bu sezon Avrupa cephesindeki virajlar benzer şekilde kötü oyuna rağmen aşıldı ve gruplara kalmak için iki dönemeç kaldı. Lakin geçen hafta Kayserispor karşısındaki hem kötü oyun hem de dağınık görüntü yeni soru işaretlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştu.
Bu açıdan dünkü maç hem bütün bu olumsuz görüntüleri silmek hem de seyircinin takımı bir kez daha bağrına basması için uygun bir fırsattı. Her ne kadar mücadelenin ilk tehlikesini 7. dakikada Abdülkadir’in kaptırdığı topta Trezeguet’nin sağdan yaptığı ortaya Umut Bozok’un değerlendiremediği pozisyonla konuk takım yaratsa da Sarı-Kırmızılılar oyun üstünlüğünü eline çok çabuk eline geçirdi ve bu hâkimiyetini maç boyu sürdürdü. 23’te Bakasetas’a (faulle karışık) basan ve çıkmasına izin vermeyen Torreira’nın kaptığı topta Kerem Icardi’yi, Arjantinli de tek vuruşla rakip ağları gördü. Yeni adıyla RAMS Park’ın tribünleri ‘Aşkın Olayım’la çınlarken Icardi de takımının bu sezonki ilk golüne imza atan isim oluyordu.
Skor üstünlüğünü eline geçiren Galatasaray maçın bitime kadar oyunu domine etti, sonlara doğru Trabzonspor can havliyle beraberliği arasa da Arjantinli yıldız perdeyi açtığı gibi kapatmasını da bildi ve Süper Lig’de seyircisiyle buluştuğu ilk karşılaşmaya damgasını vurdu. Bu görüntü takıma, taraftara, camiaya özel bir hava ve moral getirecektir; orası kesin.
Peki beş maçtaki ‘durgun akan’ takım bu maçla ve skorla her şeyi ters yüz etti mi dersiniz? Elbette ki hayır… Ama yine de bu galibiyet geçen sezonki havaya erişmek yolunda ilişkin önemli bir adımdı. Düzelemeyen sorunlara gelince; Barış Alper Yılmaz da ne yazık ki ümit verici bir görüntü yok, daha önce de belirttiğim gibi o güzelim fiziğine rağmen oyun aklı, oyun görüşü hiç yokmuş gibi davranıyor. Kerem önceki maçlara göre kendisini bir nebze toparlamış göründü. Oliviera da idare etti. Bakambu sanırım ‘Yeni Seferovic’ unvanını yakında üzerine geçirecek gibi görünüyor. Yunus Akgün aldığı süreleri bir türlü değerlendiremiyor, pozisyonları zaten değerlendiremiyor ama bence asıl sorun topu kaptırdıktan sonra mücadeleyi bırakıyor, takibe soyunmuyor. Bir eleştiri de Okan Buruk’a; bence Galatasaray Teknik Direktörü hemen her pozisyonda hakeme itiraz etmeyi bırakmalı. Bu, Fatih Terim’den kalan bir miras olsa da sahip çıkılması gereken bir miras ya da gelenek değil. Üstelik dün Atilla Karaoğlan maçı çok kötü yönetti, gözünün önündeki kornerlere bile aut verdi ama Buruk’un itiraz ettiği ve bu yüzden sarı kart gördüğü pozisyon belki de maçta verdiği en doğru karardı.
Ya takımın iyi tarafları? Elbette Mauro Icardi’nin varlığı… Hazır değil, ham ama bu haliyle bile jeneriklik gole imza attı. Keza Torreira; o da takımın yükünü geçen sezon olduğu gibi sırtlamaya aday… Boey; o da üstün ciğeriyle takımın her daim dinamosu olmayı sürdürüyor. Angelino ise belki defansta göz kamaştırıcı bir profil sunmuyor ama takım hücuma geçtiğinde önemli bir güç… Kaan Ayhan’ın asiste dönüşen ortasını da muhteşemdi doğrusu… Öte yandan Kerem Demirbay’ın takıma yerleşmesiyle orta sahanın kırılganlığı nispeten azalacak gibi. Takımın oturan sistemi içinde geçen sezon ‘yaratıcı bir ayak’a duyulan ihtiyaç kıyıya vuran öncelikli bir mesele değildi ama bu sezon özellikle Şampiyonlar Ligi’nde gruplara kalınması durumunda böylesi bir profile ihtiyaç duyulacağı kesin; sanırım Ziyech de bu konudaki en doğru adres olacak… Geçen hafta Kayserispor maçına ilişkin yazımda orta sahanın hükümranlığına ilişkin Kerem Demirbay’ın öncelikli isim olduğunu belirtmiştim ama Faslı yıldızın transferiyle bu tezimin önemini yitirdiğini söyleyebilirim!
Trabzonspor’a gelince Nenad Bjelica’nın bu ligde ‘Hoca dokunuşu’nu gerçekleştirebilecek en öncelikli isimlerden biri olduğu kanısındayım. Ama ne yazık elindeki kadro çok yetersiz bir manzara sunuyor. Bordo-Mavililer’de Uğurcan ve Bakasetas dışında takıma seviye atlatacak başka isim görünmüyor. Umarım olası tökezlenmelerde fatura Hırvat teknik direktörü çıkmaz.
Sonuç olarak Galatasaray’ın Molde serisi öncesi umutları yeşerttiği ve bir anlamda hafızasının yerine geldiğini gösterdiği bir maçtı dünkü mücadele.