Türkiye’de dört solunum yolu enfeksiyonunda belirgin artış
Sepsis, yaygın bilinen adıyla “kan zehirlenmesi” hayatı tehdit eden ve acil müdahale edilmesi gereken bir durum. Grip, zatürre, idrar yolu enfeksiyonu dahil olmak üzere hemen her enfeksiyon sepsisi tetikleyebiliyor. Peki sepsisin belirtilerini yeterince tanıyor musunuz? Dr. Özcan Aydoğdu anlattı.
Sepsis, en kısa tanımıyla bağışıklık sisteminin bir enfeksiyona verdiği aşırı tepki demek. Normalde bizi koruması gereken bağışıklık sistemi, enfeksiyonu yok etmek için çabalarken kontrolden çıkıp kendi dokularına ve organlarına saldırmaya başlıyor. Bu saldırıya erken müdahale edilmediğinde sonuç çoklu organ yetmezliği ya da ölüm oluyor. Ölüm oranları ise şok edici bir şekilde yüksek: Sepsis gelişen her 10 hastadan dördü hayatını kaybediyor. Tıp dergisi Lancet’te 2020 yılında yayınlanan bir çalışmaya göre, sepsis dünya çapında her beş ölümden birinden sorumlu ve her yıl 11 milyon can alıyor. “Her geçen yıl daha fazla sepsis vakasıyla karşılaşıyoruz” diyen Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Özcan Aydoğdu ile sepsisi konuştuk.
Sepsis en sık hangi enfeksiyonlar nedeniyle gelişir?
Sepsis, vücuttaki enfeksiyon odaklarından çıkan mikropların kana karışarak vücuda yayılması ve bağışıklık sisteminin bu duruma karşı geliştirdiği aşırı tepkidir. Çoklu organ yetmezliği dediğimiz bir tabloya yani organların iflas etmesine neden olur. Akciğer, karaciğer, deri, beyin başta olmak üzere aklınıza gelebilecek herhangi bir organda gelişen bir enfeksiyon sepsisle sonuçlanabilir. Çok tehlikelidir, ölümcül olabilir.
Sepsiste enfeksiyon kaynağı genellikle bakteriler mi?
Sepsis en sık bakteriler nedeniyle oluşur. İkinci sırada virüsler, üçüncü sırada mantarlar, dördüncü sırada da parazitler yer alır. “Sepsis genellikle hastane enfeksiyonları nedeniyle gelişir” diye yanlış bir inanış var, gerçekte sepsislerin çoğu hastane dışı enfeksiyonlar sonucunda ortaya çıkar. Bütün enfeksiyonlarda sepsis riski olsa da en sık idrar yolu enfeksiyonları, akciğer enfeksiyonları, idrar sondaları ve damar yolu kateterleri nedeniyle gelişen enfeksiyonlar sepsisle sonuçlanır. Yine domuz gribi, COVID-19 gibi viral enfeksiyonlarda da sepsise sık rastlarız.
Peki sepsisin sebepleri neler?
Enfeksiyonun ya hiç tedavi edilmemesi ya da antibiyotik direnci nedeniyle tedavinin etkisiz kalması en önemli sepsis sebepleri. Diyelim ki hasta, idrar yaparken ağrı, yanma, sık idrara çıkma gibi belirtilerle doktora gitti. Doktor da bazı tahlillerden sonra idrar yolu enfeksiyonu tanısı koydu ve hastaya antibiyotik reçete etti. Hasta, ilacını alıp evine döndü ve ilacına başladı… Bu senaryo her zaman yüzde 100 tedavi başarısı anlamına gelmeyebilir. Normalde idrar yolu enfeksiyonları antibiyotiklerle kolay bir şekilde tedavi edilebilir ama antibiyotik direnci varsa tedavi mümkün olmaz. Antibiyotik, enfeksiyonu bastırmadığı için de mikroplar giderek çoğalmaya başlar. Vücut direnci düşükse çoğalan mikroplar kana karışır ve kan yoluyla bütün organlara ilerler. Bu tehdidi gören bağışıklık sistemi, vücudu savunmak için sitokin adı verilen bazı maddeler salgılar ve “sitokin fırtınası” başlatır. Sitokinler de vücudun genelini korumak için bazı organları kısıtlar. Örneğin hastanın tansiyonu çok düştüğünde beyne kan gitmez, bu durumda sitokinler “Oksijenin öncelikle beyne gitmesi gerekir. Şimdilik böbreğe kan gitmesin, onun yerine beyne kan göndereyim” der ve böbreğe kan akışını durdurur. Aslında vücut için yararlı olan savunma mekanizması, bu şekilde kontrolden çıkar ve öldürücü bir tabloya dönüşür.
Sespis açısından daha yüksek risk taşıyan kişiler var mı?
Sespsis herkeste gelişebilir ama çocuklar daha fazla risk altındadır. Sepsis görülen hastaların yüzde 40’a yakını beş yaş altı çocuklardır. Yaşlılar, hamileler, loğusalar, kanser hastaları ve immün sistemi baskılayan ilaç kullananlar sepsis açısından riskli grupları oluşturur.
Diyelim ki bir hasta enfeksiyon nedeniyle hastaneye gitti, orada hastaya bir tedavi verildi ve hasta eve gönderildi. O hastada sepsis gelişirse ne tür belirtiler ortaya çıkar?
📍 Önce enfeksiyonun genel belirtilerinden söz edelim. Ateş, üşüme, titreme, halsizlik, yorgunluk, kas ve eklem ağrıları gibi bulgular enfeksiyona işaret eder. Bunlara ilave olarak organ yetmezliğiyle ilgili belirtilerin olması sepsisi düşündürür.
📍 Mesela idrar çıkışının azalması ya da gün boyu idrara çıkılmaması böbrek yetmezliği geliştiğini gösterir.
📍 Solunum sayısının bir dakikada 20’nin üzerine çıkması, nefes almakta zorluk akciğer yetmezliğine işaret eder.
📍 Tansiyon düşüklüğü ve çarpıntı, kalp ve dolaşım sistemi yetmezliği habercisidir.
📍 Bilinç bulanıklığı, bayılma, dalgınlık ve sürekli uyuma isteği ise beyin yetmezliği açısından ipuçlarıdır.
📍Sepsis geliştiğinde bazen vücut ısısı çok düşebilir. Derinin aşırı soğuk ve nemli olması çok tehlikeli bir bulgu, bağışıklık sisteminin çok zayıf olduğunu ve tablonun daha ağır seyredeceğini gösterir.
Sepsis belirtilerinin varlığında ne yapılmalı?
En yakın acil servise başvurulmalı. Sepsis tablosu en önemli enfeksiyon acillerinden biridir. Hastanın hemen yatışı yapılır.
Peki tedavi nasıl düzenlenir?
Öncelikle enfeksiyon odağını ortadan kaldırmak için enfeksiyon tedavisi başlanır. Sepsis hastaları çoğu zaman yoğun bakıma alınır çünkü organ yetmezliği vardır. Dokulara giden oksijen miktarının artırılması, organların eski haline dönmesi, ilaçlarla tansiyonun düzene sokulması, hastanın gerektiğinde entübe edilmesi, solunum cihazına bağlanması gibi müdahalelerle acil yoğun bakım desteği verilir. Bu sayede hasta hayatta tutulmaya çalışılır çünkü sepsinin ölümle sonuçlanma riski çok yüksek.
Oran verebilir misiniz?
Hastaların yüzde 40’ı hayatını kaybeder. Bu nedenle hastaya bir an önce müdahale etmek gerekir. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa kişinin hayatta kalma şansı o kadar artar. Her bir saatlik gecikme, ölüm oranının yüzde 4 artması demek…
İyileşen hastalarda kalıcı sorunlar olabilir mi?
Sepsisten kurtulanlarda organ hasarı düzelir ama hastaların yaklaşık yarısında “Sepsis sonrası sendrom” dediğimiz bir tablo ortaya çıkar. Kişi bir yıl kadar hafıza sorunları, dalgınlık, halsizlik, yorgunluk, uykusuzluk, depresyon gibi sorunlar yaşar.
İyileşenleri bekleyen bir başka sorun sepsisin tekrarlama riski. Sepsis hastası durumu düzeltilip taburcu edildikten sonra da yeniden sepsis geçirebilir, bu konuda uyanık olmak lazım çünkü bu defa geçirilen daha ağır seyreder.
Sepsis geçmişe kıyasla daha mı sık görülüyor?
Evet, enfeksiyonlara yol açan her türlü mikroorganizma (bakteri, virüs, mantar ve parazitler) giderek daha dirençli hale geliyor. Özellikle bakterilerin antibiyotiklere direnç gösterme oranı artıyor. Buna karşın yeni antibiyotik geliştirilemiyor. Elimizde tedavi için antibiyotik olmayınca da her geçen yıl daha fazla sepsis olgusuyla karşılaşıyoruz. Antibiyotik direnciyle mücadele etmek aynı zamanda sepsis oranını da düşürecektir. Hem insan sağlığında hem de tarım ve hayvancılıkta gereksiz antibiyotik kullanımının önüne geçmek antibiyotik direncini yavaşlatmada çok önemli.
Sepsise karşı alınabilecek önlemler neler?
Sepsis bazen hastane enfeksiyonlarından da kaynaklandığı için hastanelerin gerekli önlemleri alması gerekir. Hastanelerin içinde hastane enfeksiyon kontrol hekimleri ve hemşireleri bulunur, işleri enfeksiyon oranını sıfıra düşürmek için çalışmalar yapmaktır. Tabii ki bunu başarmak hiç kolay değil, ciddi önlemlere rağmen dirençli enfeksiyon bir hastadan hastaya yayılabilir.
Özellikle doğum uygulamalarına yönelik önlemlere çok dikkat edilmeli çünkü doğum sırasında bebekte oluşan sepsisler oldukça fazla. Hijyenik doğum ortamının sağlanması sepsislerin önlenmesinde önemli rol oynar.
Sebep her ne olursa olsun hastaneye yatış süresinin kısaltılması gerekir, hastanede kalma süreniz arttıkça hastane enfeksiyonlarına dolayısıyla sepsise yakalanma riskiniz artar.
Bireysel önlemler konusuna gelirsek… İlk sırada aşılanma yer alıyor. Özellikle risk grubunda yer alan kişilerde rutin önerilen aşılar yapılmalı. İkinci önemli konu çocukluktan itibaren el yıkama alışkanlığının kazanılması. El hijyeninin önemi evde ve okulda çocuğa mutlaka verilmeli çünkü enfeksiyonların önlenmesinde en basit, maliyetsiz ama en etkili yol elleri yıkamaktır. Son olarak salgın durumlarında fiziksel mesafe, maske gibi kurallara uyulmaya dikkat edilmeli.
6 Aralık 2024 - D vitaminiyle ilgili bu bilgileri mutlaka öğrenin: 21 soru, 21 cevap
29 Kasım 2024 - Astım ve KOAH’ta 50 yıl sonra “mucize” tedavi mi geldi? Uzmanı yanıtlıyor
22 Kasım 2024 - Tarih yazıldı: Körlüğe karşı yeniden programlanmış hücreler
16 Kasım 2024 - “Bana bir şey olmaz” demeyin. İnme pusuda bekliyor olabilir
6 Kasım 2024 - Aile hekimleri yeni yönetmeliğe neden karşı çıkıyor? Neden iş bıraktılar?