HSK soruşturması, rüşvet iddiaları, ‘çocuğun rızası var’ kararı: Oktar davasında Yargıtay noktayı koydu
Adnan Oktar Örgütü'ndeki mağdur kadınların avukatı Çömlekçioğlu, örgüte 10 yaşındaki bir kızın annesi tarafından götürüldüğünü söyledi.
Adnan Oktar Örgütü ile ilgili geçtiğimiz günlerde 140journos’ta yayınlanan belgesel sonrası örgütle ilgili konular gündeme gelmeye devam ediyor. Dönemin Mali Şube Müdürü Furkan Sezer, mağdurların avukatı Eser Çömlekçioğlu ve eski örgüt üyesi Özkan Mamati’nin anlatımlarına göre, örgüte çok küçük yaşlardan itibaren çocuklar getirilerek örgüte kazandırılıyor.
Sezer, Çömlekçioğlu ve Mamati, Sözcü’den İpek Özbey’in sorularını yanıtladı. Dönemin Mali Şube Müdürü Furkan Sezer, Adnan Oktar Suç Örgütünün geçmiş yıllarda lise ve ortaokullarda ‘seminerler’ verdiğini belirterek, “Çok sayıda vakıf ve dernekleri var. Bilim Araştırma Vakfı var. Bu örgütte sadece din değil, Atatürk de bir paravan olarak kullanılıyor. Bu örgütün ‘Doğa Bilimleri Derneği’ diye bir derneği var; doğayla ilgili, sosyal konularla ilgili bilimsel birtakım yayınları var, Atatürkçülükten bahsediyorlar. Anadolu’nun her yerinde liselere, ortaokullara seminer vermeye gidiyorlar” diye konuştu.
Adnan Oktar’ın kız getirmekle sorumlu örgüt üyelerinin bu seminerlere gittiğini anlatan Sezer, “Kırşehir’deki, Yozgat’taki, Trabzon’daki, Hakkari’deki, Antalya’daki hiçbir kız evladımız güvende değil. Dosyanın içerisinde, oralardan örgüte uygun, yani örgüt portföyünde bulunan hedeflere uygun, ‘av’ olarak belirledikleri örgüte kazandırılmak amacıyla tespit ettikleri kişilere iletişim bilgilerini veriyorlar, ‘bizimle her zaman iletişim kurabilirsiniz, bilimsel çalışmalar yapmak istiyorsanız lütfen bizi arayın’ diyorlar. Böylece oradaki yaşı küçük kız çocuklarıyla ilk irtibatı sağlıyorlar. Ele geçirilen dijitallerde yaşı küçük çok fazla kızımızın görüntü ve fotoğrafları var” dedi.
Mağdurların avukatı Eser Çömlekçioğlu ise, kadınların yaşadıklarını şöyle anlattı:
“10 yaşlarındayken örgüte annesi tarafından getirilen bir kız çocuğumuz var… İfade verdiğinde 14-15 yaşlarındaydı. Annesi Adnan Oktar ve örgüt üyeleriyle iletişime geçiyor. Bu irtibattan sonra Adnan Oktar’ın talimatıyla kızını İstanbul’a getiriyor. Adnan Oktar gece yarısı ‘getir kızı’ diye arıyor ve anne, 10 yaşlarında kızını uyandırıyor, makyaj yapıyor, kırmızı rujunu sürüyor, kadınsı kıyafetleri giydiriyor ve Adnan Oktar’a götürüyor. Tabi kızda bir korku var. Anne de ona, ‘merak etme, ben senin yan odanda olacağım’ diyor.
Kızın annesi ve babası ayrı ve babası kızı kurtarmaya çalışıyor. Anneden almaya çalışıyor ve kaçırıyor. Mahkemeye başvuruyorlar, şikayetçi olmak istiyorlar. Kız babasıyla birlikte mahkemeye gidiyor ve annesinin kendisini, kanal sahibi, 50’li yaşlarını aşkın bir adama götürdüğünden bahsediyor. Aslında kız mahkemede, Adnan Oktar’a götürüldüğünü söylüyor. Ama o dönem, 2000’lerde, hakimler tarafından, ‘isim vermeyelim, işlem yapmayalım, şikayetçi olmayın, başınıza iş alırsınız, başımıza iş alırız’ diyerek kız ve ailesi korkutuluyor ve Adnan Oktar hakkında herhangi bir işlem yapılmıyor. Velayeti babasına veriliyor ama annesi sürekli onu alıp Adnan Oktar’a götürmek istiyor.
Adnan Oktar çocuk yapmayı yasaklıyor, karı-koca ayrı evlerde yaşıyorlar. O dönem doğan çocukların hepsini anneannelere, babaannelere, başka örgüt üyelerine veriyor. 0-2 yaş arası 10,12 tane çocuk daha emme çağındayken annelerinden alınıyorlar ve başkalarının elinde büyümek zorunda kalıyorlar. Anneler babalar da bunu bırakıyorlar çünkü Adnan Oktar’a o kadar büyük bir ‘imanları’ var ki…
O dönem 2-3 tane çocuk örgütte kalıyor. Adnan Oktar da kendince bu çocukların gelişimi için, kendince onları cezalandırmak için çocukları gece vakti, ki bu kişiler şu anda 30’lu yaşlarındalar, mahkemede ifade verdiler. Adnan Oktar bunları alıyor ve gece vakti ormana bırakıyor. Çocuklar tek başlarına sabaha kadar saatlerce ormanda kalıyor. Sabaha karşı gidip çocuklar alınıyor…”
Eski örgüt üyesi Özkan Mamati de örgüte nasıl sokulduğunu ise “Ben 18 yaşında girdim bu örgüte. Bu örgütün insanı içine alması, aynı büyük bir şirkette işe başlamanız gibi bir sürü sürece bağlı. Siz ilk iki sene Adnan Oktar’la görüştürülmeyerek örgüt içindeki önemli kişilerden aldığınız eğitimle, Adnan Oktar’ı bir mit, bir ulu insan olarak beyninizde kodluyorsunuz. Tabi o dönemde size okutulan belgeler, kitaplar, argümanlar sizi örgüte bağlamak, örgütten çıkamayacak bir ruh haline sokmak için yapılıyor. Bunu yapan kişiler de örgütte daha önceden belirlenmiş, örgüte daha önce bu yöntemle birçok kişiyi kazandırmış kişiler olduğu için siz 22-23 yaşınıza geldiğinizde Adnan Oktar’la görüşmek, onun methiyesini almak, onun yanında olmayı çok önemli bir sevap, liyakat olarak algılıyorsunuz. 24-25 yaşınıza geldiğinizde örgüt sizin kişisel becerilerinize göre örgüt içinde yer alan departmanlara yönlendiriyor. Ben de o örgüt içinde ticari işlerle uğraşan ekibin içinde yer aldım. Yıllarca farklı ülkelerde şirketler kurup, ticari işler yapıp örgüte para kazandırdım. Örgütten çıkıp şikayetçi olmak çok zor bir şey. Siz kafanızda bazı şeyleri anlayıp, bu yapının aynı FETÖ gibi olduğunu anladıktan sonra her şey değişiyor. FETÖ itirafçılarının açıklamaları beni çok etkiledi ve beni güçlü bir şekilde örgütten kopardı. Ama siz bu örgütten, ‘Ben 15 yıl kaldım, herkesin gözlerinden öpüyorum’ diyerek ayrılamıyorsunuz. Ben, ‘artık ayrılıyorum, size karşı savaşacağım ve size karşı faaliyet yapacağım, şikayetçi olacağım’ diye mesaj atıp ayrıldım. Mesaj attıktan sonra da Emniyet’e, CİMER’e, MİT’e mailler attım. Yanımdaki arkadaşlarım da benim kadar güçlü durdu. Bu bir senelik sürecin sonunda operasyonlar oldu. Bir dönem cebimde 1 lira kalmamıştı… Çok zor şeyler yaşadım” diyerek anlattı.