TÜİK’ten 10Haber’e açıklama: İsrail’e silah göndermedik, parçalarını gönderdik
40 haftadır yargı reformu karşıtlarının protestolarına odaklanan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, beklemediği bir yerden, Gazze'den, ağır darbe aldı. Bu darbenin kendine nasıl döneceği merak konusu ancak şimdi atacağı adımları dikkatli seçmesi gerekiyor.
İsrail topraklarında son 50 yılın en kapsamlı saldırının özellikle de yoksul ve ancak Ümraniye kadar bir alan kaplayan Gazze’deki Filistinlileri yöneten Hamas tarafından gerçekleştirilmesi, İsrail’de o kadar büyük bir şaşkınlık yarattı ki İsrail ordusu, istihbarat servisleri ve en önemlisi de hükümet sorgulanır hale geldi.
Hamas’ın yaklaşık 700 İsraillinin ölümüyle sonuçlanan saldırıları, ne İsrail’in kuruluşunun tetiklediği 1948 savaşını ne de İsrail’in var oluşunu tehlikeye sokma riski olan 1973 Yom Kippur Savaşı gibi değildi. Ne var ki hem İsrail köylerinin yıllar sonra bir kez daha saldırıya uğraması hem de yüzlerce rehinenin ele geçirilmesi korku yaratmaya yetti.
Kudüs İbrani Üniversitesi’nde uluslararası hukuk profesörü olan Yuval Shany NYT’ye verdiği demeçte, “İsrailliler iliklerine kadar sarsılmış duruda. Hamas’a olduğu kadar bunun gerçekleşmesine izin veren siyasetçilere ve ordu yöneticilerine de öfke duyuluyor. Bu kadar güçlü bir devletin böyle şeyleri önlemesini beklersiniz ama İsrail’in kuruluşundan 75 yıl sonra hükümet en temel sorumluluğunu yerine getirip de vatandaşlarının haklarını koruyamıyor” dedi.
1973 yılında gafil avlanılan Yom Kippur Savaşı’ndan hemen önce İsrail, 1967’deki Altı Gün Savaşı nedeniyle Suriye ve Mısır’ı alt ettiğini düşünerek rahattı. Bugün ise Hamas’ın İsrail nezdindeki görünüşü geniş çaplı saldırı düzenlemeyi umursamadığı, Batı Şeria’daki daha ılımlı Filistin Yönetimi’ni zayıflatmak için yararlı bir araç olabileceği ve iki devletli çözüm önerisinin önünü tıkayacağı şeklindeydi.
İsrail’e vurulan bu darbe, zaten içeride 40 haftadır süren derin bir huzursuzluğun olduğu dönemde meydana geldi. Ülkenin en saygın kurumlarından biri olan İsrail Savunma Kuvvetleri’nin hem saldırının gerçekleşmesine izin vermesi hem de tepki vermekte yavaş kalması, Başbakan Benyamin Netanyahu hükümetinin dikkatinin dağıldığına yönelik bir hissiyat doğurdu. Zira şu an görülen tabloda Netanyahu’nun yüksek mahkemenin yetkilerini sınırlayacak yargı reformuna tüm dikkatini vererek Gazze’deki durumu öncelik sıralamasında oldukça gerilere ittiği yönünde.
Bununla birlikte Netanyahu’nun yargı reformuna odaklanması öyle gereksiz de değildi. Zira reformun uygulamaya konmaması için yapılan protestolar siviller ile sınırlı değildi. 10 binden fazla yedek asker acil durumda orduya katılmama tehdidinde bulunmuştu.
Netanyahu’nun dikkatini dağıtan bir diğer husus ise aşırı sağcı bakanların Batı Şeria’da uygulanacak yeni yerleşimci projelerini sürekli dile getirmesiydi. Shany, “Hükümet ulusal güvenlikle hiçbir alakası olmayan bu plana kafayı takmıştı. Saldırı ile hükümetin kötü performansı arasında açık bir bağlantı var ve durum Netanyahu için hiç de iyi görünmüyor” diyor.
Yom Kippur Savaşı da İsrail için derin bir psikolojik şok yaratmıştı ancak iç siyaseti altüst eden bir etkisi en azından hemen olmamıştı. Bu siyasi etki ancak dört yıl sonra 1977’de İsrail’i kuruluşundan bu yana yöneten İşçi Partisi’nin yenilip de sağcı Likud hükümetinin iktidara geldiğinde görülmüştü. Zaten o zamandan bu yana da İşçi Partisi neredeyse hiç toparlanamadı.
İsrail Komünist Partisi (MAKİ) ve sol partilerce oluşturulan Barış ve Eşitlik İçin Demokratik Cephe (Hadesh) koalisyonu yayınladıkları yazılı mektupta Netanyahu hükümetini suçlayarak, “Faşist sağ hükümetin işgalini pekiştirmek için işlediği suçlar, önlenmesi gereken bir savaşa yol açıyor. Böylesine zor günlerde masum sivillere dokunacak her türlü zararı lafı dolandırmadan, tartışmasız bir şekilde kınıyoruz” denildi.
Öte yandan İsrail’in eski başbakanı ve ana muhalefet lideri Yair Lapid, birlik mesajı vererek ülkenin tüm kanatlarının Hamas saldırısına karşı birleşmesi mesajı verdi. Lapid, aşırı sağcı hükümet içerisinde daha önce güvenlik krizi deneyimi olmayan çok kişi olduğunu belirterek, “Netanyahu da mevcut hükümetiyle bu savaşı yönetemeyeceğinin farkında” dedi.
Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümeti, İsrail’in Gazze’deki misillemesinin ne kadar kapsamlı olması gerektiği konusunda sancılı karar süreciyle karşı karşıya kalarak derin bir çukura batmış gibi görünüyor.
Normal şartlarda İsrail’in hiçbir şeyden çekinmeyerek topyekun saldırıya geçmesi en olası ihtimal olarak görülüyor ki zaten cumartesi gecesinden beri Gazze bombalanıyor. Ancak NYT’nin dikkat çektiği üzere Hamas’ın saldırısında esir alınan İsrailliler kritik bir faktör. Zira İsrail esir alınan vatandaşlarını terk etmeyeceğini bir tuğgenerali arama faaliyetlerinin başına getirerek gösterdi.
Dolayısıyla Hamas’ın bombardımanlara karşı rehinelerini infaz etmesi, İsrail’in iç siyasetini karıştırabilir. Anlaşılacağı üzere Netanyahu şimdiye kadarki en zorlu sınavlarından biriyle karşı karşıya.
NYT 1996-1998 yılları arasında Mossad’ın yöneticiliğini yapan Danny Yatom’un sözlerini alıntıladı. Yatom burada Batı Şeria’yı da içine alacak tek bir İsrail devletinin ‘ya apartheid ya da Yahudi olmayan bir devlete dönüşeceğini’ söyleyerek, “Bu toprakları yönetmeye devam edersek varoluşsal bir kriz yaşayacağımızı öngörüyorum” uyarısında bulunmuştu.
Netanyahu şimdiye kadar bu uyarılara kulak asmayarak tarihinin en aşırı sağcı hükümetini topladı. Sadece bu yıl içinde Filistin’de 676 kişi öldü, pek çok kez başta Mescid-i Aksa olmak üzere Müslüman Filistinlilerin yoğunlukta olduğu bölgelere baskınlar düzenlendi ve hatta bu baskınların bazıları Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir tarafından desteklendi. Bu politikanın sonuçlarının bir noktada İsrail’i zora sokacağı öngörülebilirdi belki de.