Dua Lipa, Versace ile ortak tasarım yapacakmış
Dua Lipa sonu yeni bir albüme varan bir yolculuğa çıktı. Bu yolculuğun ilk şarkısı olan 'Houdini' tahmin edilebileceği üzere üç gün içerisinde listelerde zirveye yerleşti. Dünyanın en çok dinlenen 10 müzisyeninden biri olan 28 yaşındaki yıldız bu noktaya bir hayli dikenli yolu aşarak geldi.
1990’lı yıllar Avrupa’nın sanat ve sporda Avrupa’nın en kıskanılan ülkeleriden Yugoslavya için hiç de iyi başlamamıştı. Ne Doğu Bloku’na ne de NATO’ya dahil olan ülke bir şekilde herkesle arasını iyi tutup Soğuk Savaş’ın en özel konumuna sahip ülkesi olmayı başarmıştı. Ancak 1990’larla birlikte o günler geride kalmıştı. Önce Hırvatistan, ardından da Bosna’da çalmaya başlayan savaş çanları Kosova’da da duyulmaya başlamıştı. İşinden olan, baskı gören binlerce Kosovalı yeni bir hayat kurmak için Avrupa’nın daha batısının yolunu tutmuştu. Bunlarda biri de Dukagjin (Dukacin diye okunur) Lipa’ydı.Ailesiyle birlikte pek çok Kosovalı Arnavut gibi İngiltere’nin yolunu tutmuştu. Arkasında ünlü bir müzisyen kimliğini bırakarak. Bu yeni yeni hayat ona ve eşine 1995’te bir kız çocuğu hediye etmişti. Londra’da doğan bebeklerine Dua adını verdiler. Arnavutçada “sevmek” anlamına gelen bu kelime, o dönem savaşın gölgesindeki topraklarda barış ile birlikte eksikliği en çok hissedilen şeydi. Dua Lipa işte böylesi bir ortamda hayata merhaba dedi. Şu sıralar ‘Houdini’ ile listeleri kasıp kavuran yıldızın hikâyesine birlikte bir göz atalım.
Kosova’nın en tanınan müzisyenlerinden biri olan babası Dukagjini sayesinde Dua Lipa, hayatı 1-0 önde başladı diye düşünebilirsiniz. Ancak gurbette olmak, orada doğup büyüsen de standardın dışında bir isim ve soyisme sahip olmak bu avantajı sıfırlayan unsurlardan olabiliyor. Londra’da geçen çocukluk yıllarının ardından bir süreliğine Kosova’nın başkenti Priştine’de yaşayan şimdinin yıldız müzisyeni, bu unvanı elde etmek için ailesini ikna ederek yeniden Ada’nın yolunu tuttu. Tesadüfleri bir kenara bırakıp planlı bir şekilde yürüyecekti tutkunu olduğu müzik dünyasında.
30 Ekim 2015 Dua Lipa’nın hayatındaki en önemli kırılmalardan biri oldu. Warner Music tarafından yayınlanan ‘Be the One’ kısa sürede büyük bir çıkış yakaladı. Genç yeteneği keşfeden yapımcılar, hamurunda yıldızlık olan 20 yaşındaki genci daha da yukarılara taşıyacaktı. Katıldığı yayınlarda yaşına ve içinde bulduğu cemiyetin büyüklüğüne rağmen kendinden emin görüntüsüyle “ey dünya, seni fethetmeye geliyorum” dercesine bir havası vardı. En azından bizim gördüğümüz buydu. Babasının da tecrübesiyle yol gösterici olması kuşkusuz bu kariyerin inşasında büyük etkiye sahip oldu.
‘Last Dance’, ‘Hotter than Hell’ ile 2016 yılında istikrarlı yükselişini sürdüren Dua Lipa, ‘Blow Your Mind’ ile müzik endüstrisinde kalıcı olmayı ne denli istediğini tüm dünyaya gösterdi. Artık ondan sadece köklerinin ait olduğu Kosova ve yaşadığı İngiltere değil, dünyanın dört bir yanındaki basın söz ediyordu. Aynı yıl kendi adını taşıyan albümüyle yükselişini taçlandıran genç müzisyen, skandallar ve paparazilerdense uzak durmaya çalıştı. Pop müziğin kurallarına uyan ve işleyen metotları uygulayan Lipa’nın, albümde yer alan ‘New Rules’ ve ‘IDGAF’ şarkıları Spotify’da toplamda dört milyar kez dinlendi.
Bu istikrarlı yükseliş Dua Lipa fenomonini yavaş yavaş hafızalara yerleştirirken ödülleri de beraberinde getirmeye başladı. Brit Ödülleri, Grammyler genç yıldızın başarılarını bir nevi tasdiklerken ülkesi Kosova’da da ilgi, hayranlık ve gururla takip edilmesini sağlıyordu. Avrupa’nın en genç ülkesi Kosova’nın hemen hemen her yerinde ulusal gururları olarak genç müzisyenin resimlerini görmek, şarkılarına denk gelmek işten bile değil. Benzeri bir etkiyi Priştine’den doğup Londra’da büyüyen Rita Ora da bir süreliğine başarmıştı. Ama sanki Kosovalılar bu genci daha çok benimsemişti. Zaman bunun öyle olduğunu ilerleyen yıllarda gösterdi.
Genç ülkenin dünya çapında tanıtımı görevini de üstlenen Dua Lipa, 2020 yılına yeni albümüyle girdi. Pandeminin tüm dünyada hayatı durma noktasına getirdiği bir dönemde yayınlanan ‘Future Nostalgia’ anakronik adıyla düşündürse de müzisyenin başarılarına yenilerini ekledi. Spotify, Instagram ve YouTube’da yakaladığı popülarite öyle boyutlara ulaştı ki ona “maruz kalmadığımız” gün yoktu. Belli ki evlerinde boş boş oturan insanlar, genç müzisyenin ‘Don’t Start Now’ ve ‘Levitating’ şarkılarında bulmuştu hayata tutunma reçetesini.
Türkiye’de de çok sevilen müzisyen en çok da halay çektiği videolarla gündemde yer buldu. Aslında bunda şaşırılacak pek de bir şey yoktu. Zira yüzyıllardır bir arada yaşayan Türklerle Arnavutların halayı da elbette ortaktı. Ancak bu ortak noktalara rağmen ne yazık ki Antalya’daki bir otel performansı dışında Dua Lipa herkese açık bir konserle henüz karşımıza çıkmadı. Belki de gelecek günler bunun için biçilmiş kaftandır.
Geçen cuma günü yayınlanan ‘Houdini’ şarkıs öncesi Dua Lipa, daha önce de alışkın olduğumuz üzere sosyal medyadaki tüm fotoğraflarını silmiş ve yarattığı gizemle müzikseverleri sonu belirsiz bir bekleyiş içine sokmuştu. Neyse ki güzel haberler peş peşe geldi. Yeni tekli aynı zamanda üçüncü stüdyo albümünün de habercisiydi. Ancak belli ki onun için şimdilik biraz daha bekleyeceğiz. Yıla damgasını vuran ‘Barbie’ filmiyle oyunculuğa da el atan müzisyen, filmin en çok dinlenen şarkısını da seslendiren kişi olmuştu. Şimdi sırada yeni bir albümle birlikte yeni bir meydan okuma var.
Bu meydan okumanın ilk adımı olan ‘Houdini’, Youtube’da 25 milyonu geçen izlenme sayısıyla şu an trend listesinde zirvede. Tame Impala’dan Kevin Parker’ın imzasını taşıyan şarkı, 1980’lerin müzikal ruhunu dinleyicinin bünyesine başarılı bir şekilde aktarıyor. Disko ritimleriyle bezeli bir girişe sahip şarkıyı önümüzdeki yaz mevsimi boyunca daha sık duymamız olası. Dua’ya göre ‘Houdini’, gecenin sonuna yaklaşıp biraz terlediğiniz ama yine de partinin bitmesini istemediğiniz sabahın 4’ü hissini temsil ediyor. Bu hissi elbette gece kuşları daha iyi bilip anlayacaktır.
Dua Lipa şarkıya dair yaptığı açıklamada ‘Houdini’nin bekar hayatının en hafif ve özgür kısımlarını temsil ettiğini söylüyor. Harry Houdini ya da asıl adıyla Erik Weisz, elleri kilitli olarak girdiği sandıktan, elleri çözülmüş bir şekilde çıkmayı başaran gösterisiyle illüzyon dünyasında haklı bir şöhret elde etmiş, 1900’lerin başında büyük bir üne kavuşmuştu. Budapeşte’de doğup ABD’ye göç eden bu gösteri üstadının adını da bu şarkı vesilesiyle bir kez daha anmış olalım. Bakalım, bu şarkının açtığı yol, müzisyene başka hangi başarıları kazandıracak.