İklim krizinde uçurumun kenarındayız, kalp yetmezliği tersine çevrilebilir
İklim Zirvesi yaklaşırken ev sahibi Birleşik Arap Emirlikleri'nin çevresel faktörlere etkisi de mercek altına alınmaya devam ediyor. Guardian, BAE'nin taahhütlerine rağmen gaz yakmaya devam ettiğini gündeme taşıdı.
Dünya küresel ısınmanın kıskacında en sıcak dönemlerini yaşıyor. Dünya genelinde on binlerce insan iklim krizinin sebep olduğu afetler nedeniyle yaşamlarını yitiriyor. Hey yıl bir ülkenin ev sahipliğinde düzenlenen İklim Zirvesi’nin bu seneki adresi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olacak. Bu yıl 30 Kasım-12 Aralık tarihlerinde BAE ev sahipliğinde Dubai’de düzenlenecek BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28) öncesi yayımlanan raporlar ise ülkelerin iklim konusundaki politikalarının yetersizliğini ortaya koyuyor. Hatta öyle ki bu ülkelerden en öne çıkanı ise zirvenin ev sahibi BAE.
İngiltere merkezli The Guardian, BAE’de devlet tarafından işletilen petrol ve gaz sahalarının 20 yıl önceki taahhüdüne rağmen gaz yakma işleminin sürdüğünü yazdı. Sözkonusu analiz, BAE’de devlet tarafından işletilen tarlaların uydu ile izlenmesiyle elde edilen verilerle gündeme getirildi. Haberde, kullanılmayan çıkarılmış gazların yakılmasının Dünya Bankası tarafından “israf ve kirliliğe neden olan” olarak nitelendirildiğine dikkat çekilirken, yüzde 20’si Abu Dabi National Oil Company (ADNOC) tarafından işletilen 32 petrol sahalarındaki gaz yakma oranlarına değinildi. Buna göre uydu izlemesinin yapıldığı günlerin yüzde 97’sinde yakma işlemi gerçekleştirildi. Guardian haberinde, hava muhalefeti nedeniyle gözlemlenemeyen 5 gün dışındaki göstergeleri kullandı.
ADNOC daha önce gazı yakmakla ilgili internet sitesinde bir duyuru yayımlamıştı. Bu duyuruda, “2000’li yılların başlarında sıfır gaz yakma politikasının uygulanmasının önemli bir kilometre taşı olduğu” belirtilmişti. Ancak aynı internet sitesi, temmuz ve ağustos aylarında herhangi veri sağlamayı durdurdu. Hatta linkteki sitede görülebileceği gibi sitenin ilgili kısmına artık erişim de sağlanamıyor.
Petrol çıkarılması sonucu elde edilen doğal gazı yakma, hem enerji israfı hem de küresel ısınmanın bir tetikleyicisi olarak kabul ediliyor.
Genel olarak BAE, fosil yakıt üreten bir devlet için nispeten düşük gaz yakma oranına sahip. Dünya Bankası’nın 2018’den 2022’ye kadar sıraladığı ülkeler listesinde BAE, 27. sırada yer alıyor.
2018’den 2023’e kadar en fazla gaz yakan BAE sahası, atmosfere yaklaşık 2,5 milyon ton karbondioksitin girmesine yol açan Adnoc LNG’nin. Adnoc, 2022 yılında LNG ihracat kapasitesini neredeyse iki katına çıkarmayı hedeflediklerini açıklamıştı. Guardian ise ağustos ayında BAE’nin neredeyse on yıldır metan emisyonlarını BM’ye bildirmediğini ortaya çıkarmıştı.
COP28 zirvesine ev sahipliği yapan BAE’nin İklim Bakanı Mariam Almheiri, bağımsız bir araştırma grubunun ülkesini “yetersiz” olarak nitelendirmesinin ardından açıklama yaptı. Bakan, gelecek yıl iklim krizine yönelik planlarının ülkesince güncellenebileceğini ifade etti.
BAE’nin iklim planlarını doğru atılmış bir karar olarak nitelendiren bakan, “daha fazlası için çalıştıklarını” belirtti. Ülkesini değerlendirenlerin atlamaması gereken bazı unsurlar olduğunu ifade eden Almheiri, “Unutmayın, bir çöldeyiz. Bir de maruz kaldığımız yüksek sıcaklıkları düşündüğünüzde, yaşamak ve içinde bulunduğumuz çevreye uyum sağlamak hiç kolay değil. Mevcut durumu ve hedeflerimizi de hesaba katmalısınız” dedi.
Climate Action Tracker (CAT) yetkililer, nükleer enerji ve güneş enerjisine yapılan yatırımların, BAE’nin 2030 yılına kadar enerjisinin yüzde 30’unu temiz kaynaklardan elde etme hedefine ulaşma yolunda ilerlediği anlamına geldiğini belirtti. Ancak CAT yine de fosil yakıt kullanımının azalmaması halinde bunun BAE’nin genel iklim hedeflerine ulaşmasını engellemeyeceğini ifade ediyor.
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin, bu sene BAE’nin Dubai kentinde düzenlenecek BM iklim zirvesinde fosil yakıtların aşamalı olarak sona erdirilmesi konusunda küresel bir anlaşma sağlanması için diğer ülkelere baskı yapacağı açıklanmıştı. AB’nin önereceği taslak metinde, ülkelerden fosil yakıtlardan arınmış enerji sistemlerine yönelik küresel bir hareketi sistematik olarak önümüzdeki dönemde teşvik etmeleri istenecek.
İklim değişikliğinin esas nedeni olarak gösterilse bile şu ana kadarki iklim zirvelerinde üye ülkeler, fosil yakıtların kademeli olarak düşürülmesi konusunda tam bir uzlaşmaya varabilmiş değil. Bu konuya mesafeli duran ülkelerden biri de ev sahibi BAE.
BAE İklim Değişikliği ve Çevre Bakanı Mariam Almheiri, Reuters’e mayıs ayında verdiği bir röportajda, fosil yakıtlardan üretimi aşamalı olarak sonlandırmanın, gelirleri için onlara bağımlı olan veya bunları kolayca yenilenebilir kaynaklarla değiştiremeyen ülkelere zarar vereceğini söylemişti. G20 ülkelerinin ilgili bakanları geçen ay yapılan toplantıda fosil yakıtların sınırlandırılması konusunda yine anlaşma sağlayamamıştı.
İklim Zirvesi yaklaşırken gündemlerden biri de çevre aktivistlerinin her yıl zirvenin gerçekleştiği ülkelerde yaptıkları eylemler. Haliyle aktivistlere yönelik şiddet de konuşulan konulardan biri. Global Witness, tarafından hazırlanan bir rapor da bunun çarpıcı örneklerinden biri. Global Witness’ın çevre aktivistlerinin hedef alındığı cinayetlere ilişkin raporunda çevreciler için “en ölümcül” ülke olarak 2022’de 60 çevrecinin öldürüldüğü Kolombiya işaret edilmişti. Dünya çapında geçen yıl toplamda 177 çevre aktivistinin saldırılar sonucu yaşamını yitirdiği aktarıldı.
Raporda, 2022’de çevre aktivistlerinin hedef alındığı cinayetlerin yüzde 88’inin Latin Amerika’da gerçekleştiği ve çevrecilere karşı en çok cinayetin meydana geldiği ülkeler listesinde Kolombiya’yı Brezilya, Meksika ve Honduras’ın takip ettiği kaydedildi. Toplam 1910 çevre aktivistinin 2012 ile 2022 yılları arasında öldürüldüğü belirtilen raporda, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 5’ini oluşturan yerli toplumların ise çevrecilere yönelik tüm cinayetlerin yüzde 34’ünde hedef alındığı vurgulandı.
Global Witness Kıdemli Danışmanı Laura Furones, iklim kriziyle mücadelede yerli toplumların asli bir işlevi olmasına karşın Brezilya, Peru ve Venezuela gibi ülkelerde söz konusu toplumların “kuşatma altında” olduklarını ifade etti. Raporda, İngiltere, ABD ve AB merkezli şirketlerin, yağmur ormanlarındaki yerli toplumları tehdit eden altın madenciliği ve ağaç kesme faaliyetlerinin de arkasında olduğunun altı çizildi.