Seçimi Arjantin yaptı, Brezilya karıştı
Merkez bankasını kapatacağını, pesoyu terk edeceğini, kamu harcamalarını azaltacağını ve reformlarla ekonomiye "şok tedavisi" uygulayacağını vadeden Arjantin'in 'deli' lakaplı yeni başkanını zorlu bir maraton bekliyor. İşte çözüm bekleyen sorunlar...
Ekonomisi sık sık Türkiye’yle benzetilen Arjantin’de ikinci tura kalan seçimlerde başkan seçilen sağ liberal, “deli” lakaplı Javier Milei’yi aralık ayı başında oturacağı koltuğunda zorlu bir maraton bekliyor. Merkez bankasını kapatacağını, pesoyu terk edip dolara geçeceğini, kamu harcamalarını azaltacağını ve reformlarla ekonomiye “şok tedavisi” uygulayacağını vadeden Milei’yi, uzun yıllardır vergi ve diğer gelirlerle topladığından daha fazlasını harcamaya zorlayan politikaların yol açtığı derin ve yıkıcı ekonomik daralma döngülerine sıkışıp kalan bir ekonomi bekliyor. Hükümetin kasasını boşaltan, enflasyon ve faiz oranlarının yükselmesine neden olan sürdürülemez harcama politikalarını tersine çevirme görevini üstlenecek olan Milei, seçimlerin ardından yaptığı konuşmada “Enflasyon, işsizlik ve yoksulluk gibi devasa sorunlarla karşı karşıyayız. Durum kritik, artık ufak, yetersiz önlemlere yer yok” açıklamasıyla vatandaşların yüreğine su serpmeye çalıştı ancak gerçekten bunu yapabilir mi, bekleyip göreceğiz. Biz şimdilik bu bahtsız ve güzel Latin Amerika ülkesinin ekonomik göstergelerine yakından bakmakla yetinelim:
Arjantin hükümetleri, birbiri ardına yurtdışından milyarlarca dolar borç almak gibi finansman seçeneklerini tükettikten sonra para basmaya başvurdu ve yüksek borçlu ülke bu kez de kendisini küresel finans piyasalarından kopmuş olarak buldu. Goldman Sachs ekonomisti Alberto Ramos’a göre Arjantin’in makro ekonomik tablosu düzeltilmesi zor şekilde bozuldu.
Ülke 1950’lerin sonlarından bu yana Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) 20’den fazla mali yardım programı aldı. Şu anda fona 40 milyar dolardan fazla borcu var ve bu da onu IMF’nin en büyük borçlu ülkesi yapıyor. Arjantin, en son 2020 yılında olmak üzere tarihinde dokuz kez temerrüde düşerek borçlarını ödeyemedi. İhracat yoluyla yeterli dolar üretmekte ülkenin döviz sıkıntısı arttıkça halkın tasarruflarını korumak için doların güvenliğine koşmaktan başka seçeneği kalmadı, bu da pesoda keskin devalüasyonlara neden oldu.
Arjantin bugün 15 yıl önce sahip olduğu kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasılada (GSYH) bir karınca boyu bile yol gidememiş durumda. Ekonomistler José Ursúa ve Alejandro Werner tarafından yapılan bir çalışmaya göre, küçük bir Afrika ülkesi olan Uruguay’ın kişi başına düşen GSYH’si aynı dönemde yüzde 40’tan fazla arttı.
Latin Amerika’da enflasyonu kontrol altına almayı başaramayan tek büyük ekonomi olan Arjantin’de bir aylık enflasyon bölgedeki diğer ülkelerin bir yıllık enflasyonuna eşdeğer durumda. Şu anda yüzde 143 enflasyonla Venezuela (yüzde 318) ve Lübnan’ın (yüzde 208) dünya üçüncüsü olan Arjantin’in bu yılı yüzde 200’le kapatması bekleniyor.
Yüzyılın başından bu yana Latin Amerika’daki birçok ülke geniş ekonomik programlar uygulayan hükümetlerin finansman aracı haline gelmemeleri için merkez bankalarına bağımsızlık verdi ancak Arjantin bunu yapmaktan imtina etti. Uluslararası Finans Enstitüsü Latin Amerika Başkanı Martín Castellano’ya göre farklı bir yol izlemeyi tercih eden Arjantin’de bu önemli bir tutarsızlık haline geldi.
Ekonomistler, ülkenin para basma makinelerinin uzun zamandır hükümet harcamalarını desteklemek için kullanıldığını söylüyor. Bugüne kadar göreve gelen 60’tan fazla merkez bankası başkanından sadece ikisi bir dönemi tamamlayabildi. Bunlardan birisi 1940’larda görev yaptı, diğeri de şimdiki başkan Miguel Ángel Pesce.
İki eski başkan Néstor Kirchner ve eşi Cristina Kirchner döneminde kamu harcamaları 2003’ten 2015’e kadar keskin bir şekilde artmaya başladı ve GSYH’nin yüzde 45’ine kadar çıktı. Buenos Aires’teki bir düşünce kuruluşu olan FIEL’in tahminlerine göre bu yıl hükümetin bütçe açığının GSYH’nin yüzde 5.6’sına ulaşması bekleniyor.
Daha önce merkez bankası operasyon şefi olarak görev yapan “Değişim İçin Birlikte” adlı muhalefet koalisyonunun ekonomi danışmanı Nicolás Gadano’ya göre Arjantin’in en büyük sorunu mali disiplin ve ülkenin artık borç piyasalarına erişimi olmadığı için daha da kötüleşmeye devam ediyor.
Arjantin Pesosu keskin devalüasyonlara karşı savunmasız olduğu için Arjantinliler güveni ABD Doları’nda arıyor. Ekonomistlere göre ithal mal alımına getirilen ciddi kısıtlamalar, yurtdışına döviz ödemeleri ve sürekli politika değişiklikleri de döviz talebini körüklüyor.
Vatandaşlar temel işlemler için değersiz pesoyu kullanıyor ancak tasarruf, gayrimenkul fiyatlandırması ve emlak işlemleri için dolara yöneliyor. Kendi para birimlerine güvenemeyen Arjantinlilerin büyük çoğunluğu paralarını ülke dışında açtıkları banka hesaplarında korumayı tercih ediyor. Bu nedenle seçim kampanyasını merkez bankasının para basma makinelerinin havaya uçurulması gerektiği ve pesonun “dışkıdan daha değersiz olduğu” söylemleriyle yürüten Milei’nin şimdi görevini nasıl icra edeceği merakla bekleniyor.
Arjantin’in ithalat ve ihracatının GSYH’ye oranı da Latin Amerika’daki benzerlerinin oldukça altında. İhracat geliri elde edemeyen veya uluslararası pazarlara erişemeyen ülke, üretebileceğinden daha fazla dolar talep ediyor. Yabancı şirketlerle rekabet eksikliği, genellikle verimsiz olan yerel şirketlere daha fazla fiyatlandırma gücü veren politikalar ise enflasyonu daha da körüklemeye devam ediyor.
Ülkenin geniş doğal kaynaklarına rağmen bölgedeki en düşük yabancı yatırım oranları dolar sıkıntısını daha da kötüleştiriyor. Sermaye kısıtlamaları yabancı şirketlerin kârlarını ülkelerine geri göndermelerini engelliyor. İthalatçılar, otomobil parçalarından otobüs lastiklerine ve diğer imalat bileşenlerine kadar mal getirirken önemli engellerle karşılaşıyor.
İç hat uçuşları yapan havayolları ve perakende zincirleri de dahil olmak üzere birçok yabancı şirket Arjantin’den çekilmeyi tercih etti. Diğerleri ise döviz kıtlığı yabancı tedarikçilere ödeme yapmalarını engellediği için faaliyetlerini askıya almak zorunda kaldı.
Washington merkezli Wilson Center’da Latin Amerika konusunda uzman bir ekonomist olan Arturo Porzecanski “Ayakta kalan son adam, uçan enflasyon, derinleşen bir durgunluk, yaygın yoksulluk ve başarısız mali ve parasal politikalarla zayıflatılmış distopik bir ekonomiyi miras alacak” dedi.